Bir Köy Romanı
Roman Yeşildere köyünde meydana gelen bir deprem ile başlıyor. Buna köylüler büyük hareket adını veriyorlar. Her şey bu depremden sonra başlıyor. Bu depremden hemen önce doğan Dikçe Mehmed uğursuz olarak anılıyor. Dikçe şehre gidip okuyor ve köyüne geri dönüyor. Onun üzerinden köylü- ağa çatışması, halkın cahilliği ve bunun sonucunda ağalarca sömürülüşleri işlenmiş. Eğilmezler (ağaların soyu) ve Yıkılmazlar’ın (Dikçe’nin soyu) çatışmaları üzerinden olaylar anlatılıyor. Dikçe Eğilmezler’e direniyor ve deyim yerindeyse onları eğiyor. Aralarındaki kan davası ise beklenenden farklı bir şekilde çözülüyor.
Kahramanımız her ne olursa olsun doğru olmaya çalışan birisi. Kitapta anlatılanlar belki de gerçekçi olmamakla itham edilebilir fakat bu yersiz olur. Kitapta Anadolu halkının saflığını görmek mümkündür. Buradaki insanları Freud’un teorileri ile değil Yunus Emre ve Mevlana’nın eserleriyle ele almak gerektiğini düşünüyorum. “Kırmızı ve Siyah”daki oduncunun çocuğu ile Dikçe arasındaki farkı yalnız milliyet veya din ile sınırlı tutmak mümkün değildir. Böyle eserlerde “Doğu-Batı” insanının farkları açıkça gözler önündedir.
Ben açıkçası birey odaklı giden, kısa ve öz olayları odağa alan, yoğun hikâyeleri daha çok severim. Bence bir adamın yaşadığı bir olay ve bunun tesiri ile geçirdiği iki gün, yüzyıllık bir savaş yahut aşk hikâyesinden daha kıymetlidir. Bu kitap da ise iki neslin mücadelesi işlenip olaylar daha yüzeysel anlatılmış. Durmadan yapılan çevre betimlemeleri ise bir yerden sonra mekanikleşip yapay bir hava yaratabiliyor. Burada amaç belki de köy yaşamını aklımızda canlandırmamızı sağlamaktı fakat şuna kaniyim ki hava durumu insanın psikolojisini etkiler, insanın ruh hali havayı değil.
Kitabı içerik olarak beğendim fakat üslubu zayıftı bana kalırsa. Okurken odağınızı içeriğe yerleştirmenizi tavsiye ederim.
Buyrun 
Yağmur hanım
·
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.