Gönderi

200 syf.
10/10 puan verdi
Beyoğlu’nda Sahaflar Festivali’ni dolaşıyorum. Çeşit çeşit binlerce kitap. Çoğu tercüme roman. Belli bir editör kontrolünden geçmemiş. Renkli renkli kapaklar. Ve hepsi birinci baskının artığı. Çoğunun ikinci baskısı yok. Tutulmamış yani. Her birinden de üçer dörder tane var. Kitapların çöplüğü olur mu? Teknolojinin oluyor da kitapların niye olmuyormuş? Kitabı kutsamak adına her kitabın güzel olduğunu söyleyebilir miyiz? Renkler ve zevkler tartışılmaz denilebilir belki. Ama pespayenin neresini tartışalım? Zaman kıymetli. Kıymetsiz kitaplarla onu heba etmemek lazım. Kıymetli kitaplar vazgeçilmezimizdir Feride’yle. Hava gibi, su gibi bir ihtiyaçtır bizim için. Okumadığımız zamanlar sanki kayıp zamandır. Sanki bir yerde durmuşuz da hareket etmiyormuşuz gibi. Okuruz ve okuduklarımız üzerinde konuşuruz. Böylece kitabın bizim için açtığı kapıdan yol almaya devam ederiz. Yeni kapılar, farklı ufuklar açacak kitaplar baştacımızdır. Böyle üç beş kitapla eve dönmüştüm. Elinde Kısa Surelerin Sınırsız Dünyaları kitabıyla kapımı açtı Feride. O kısa sureler ki beş vakit namazda her gün haşır neşirdik onlarla. Haşır neşirdik ama işte öylesine. Belki bir farzı yerine getirme aceleciliğinde. Yeni kitaplarımızı kütüphaneye yerleştirdim. İkindiyi kılıp açlığımı da giderdikten sonra Feride’nin yanına oturdum. Nefis çay kokuları eşliğinde söze ilk giren o oldu. “Kitabı elime almamla bitirmem bir oldu. Ve hatta keşke bitmeseydi diye düşündüm. Bazı kitaplar vardır, öyle yarım yamalak okuyormuş gibi yapamazsın. Bıraktığında sanki büyüsü kaçacak gibidir. Yazarın sözünü kesmek istemezsin. Onu kırk yıllık dostmuş gibi dinlersin. Dostla geçirdiğin zamanlar ne kadar uzarsa belki o kadar da kısalıyor.” Kitabı daha önce ben de okuduğum için Feride’nin bu düşüncelerine hak vermiştim. “Okudum ya şimdi kitabı,” dedi Feride. “Bundan böyle her gün onlarca kez okuduğum Fatiha Suresi’ni, anlamını bilerek ve yaşayarak okuyacağım (dua et, doğrusunu okumak istiyorum). Teravihlerde bazı hocaların yaptığı gibi yangından mal kaçırır gibi değil. Her bir ayetini bütün bir kâinatla beraber okumak istiyorum. Bütün bir kâinat adına Rab olarak O’nu tanıyıp, O’na ibadet etmek istiyorum. Bütün bir kâinat adına kulluğumu ona sunmak istiyorum. Biliyorum ki ondan gayri her şey mahlûktur, yaratılmıştır. Yaratılmışın önünde eğilmek, bütün bir kâinatın haklarını yerle bir etmektir. Böyle bir durum karşısında feryat ediyor kâinat; kalk ey insan, kendi haklarını çiğnediğin gibi bizim de hakkımızı çiğniyorsun. Yaratılmışların en eşrefi olan sen, böyle bir ‘şeref’sizliğe nasıl yelteniyorsun!” İşte Feride’nin açtığı kapıdan ben de giriyorum. “Fil Suresi’ni okurken bundan böyle sadece Mekke’yi, Kâbe’yi, filleri ve kuşları düşünmeyeceğim. Abdülmuttalip’in neden sadece kendine ait hayvanların peşinde olduğunu; ‘Kâbe’nin bir sahibi var; onu ben değil, O korur,’ teslimiyetini daha iyi anlayacağım. Elinde gücü, kuvveti ve her imkânı barındıranların, burnu bir karış havada olanların burunlarının nasıl da yerlere sürüldüğünü, bütün işlerin arkasında sebeplerin yaratıcısı Allah’ın olduğunu düşünerek, O’na perestiş ederek Fil Suresi’ni okuyacağım. Çaresiz kaldığım bütün anlarda, sıkıştığım bütün zamanlarda; tevekkülle, nefsimi ve kendimi O’na teslim edeceğim. Fil Suresi’ni okurken her daim bütün tuzakları bozan; umulmadık yerlerden, umulmadık yardımlar gönderen bir Rabbimin olduğunu hatırlayacağım.” Başka bir sureyle yolculuğumuz devam ediyor ve söz yine Feride’de... “Kureyş Suresi’ni okurken bundan böyle bütün korkulardan beni emin kılan Rabbimi düşüneceğim. Rabbi bırakıp kulluğumu başkalarına edersem; gökteki yıldızlardan tut, yerdeki insî şeytanlara kadar bütün yaratılmışların şerlerinin çevremde dolaşacağını bileceğim. Düşüneceğim; Kureyşlileri doyuran Rabbimiz de, bizleri patronlarımız mı doyuruyor? Soracağım; bir buğday tanesinin oluşması için toprağa ihtiyacı bulunan mineralleri yerleştiren, güneşi uygun yere koyan Allah’a güvenip helal dairesinde çalıştığımızda hangimiz aç kaldık? Helal dairede kalmayınca insan için boğazı büyük bir derttir. İnsanın emniyet içinde olması sadece kendi aldığı tedbirlere bağlanamaz. Kureyş Suresi’ni her okuduğumda, insanın sebepler zincirinden kurtulup Rabbin Hafîz, Mü’min, Müheymin ve Muğîs isimlerine bağlanması gerektiğini düşüneceğim.” İşte bize bu farkları fark ettiren yazarımız Metin Karabaşoğlu’ya çokça teşekkür ediyoruz. Hemhal Kitabımdan
Kur'an Okumaları 5 - Kısa Surelerin Sınırsız Dünyaları
Kur'an Okumaları 5 - Kısa Surelerin Sınırsız DünyalarıMetin Karabaşoğlu · İz Yayıncılık · 2017307 okunma
··
264 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.