Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Epey aksaklıkların arasında sonunda kitabı bitirdim. Benim için çok farklı bir tecrübe oldu. Bu güne kadar okuduklarımın hiç birine benzemiyor. Kitap evden kaçan 19 yaşında bir genç ile başlıyor. Genç bir kaç başarısız intihar denemesinden sonra evden kaçıyor. Zihninde tüm bunlara bir nokta koyacağına dair bir düşünce var ama ya henüz tam karara varamamış ya da henüz cesaretini toplayamamış. Amaçsızca şehirden çıkıp yürüyorken bir adamla karşılaşıyor. Bu adam kendisini ve yolda bulduğu iki kişiyi de alıp bir bakır madenine çalışmaya götürüyor. Adamın burada ana karakter ve diğer iki kişiyi seçmesinden amaçsız, kaybolmuş ya da kaybedecek bir şeyi olmayan kişileri seçtiğini görebiliyoruz. Zira bakır madeni de hayatla bağı olan kişilerin gidebileceği bir yer değil. Bu kitap Natsume Soseki'nin okuduğum ilk kitabı. Ve karakterin iç dünyasını yansıtma şeklini çok beğendim. Depresyonun boyutları zihnen tamamen kaybolmuş bir kişinin sadece etraftaki uyaranlarla oradan oraya savrulması etkileyiciydi. İsmini bilmediğimiz kahramanımız madene gitme fikrini madem kendimi öldüremiyorum bari bu şekilde kendimi diri diri gömeyim diye düşündüğü için kabul ediyor. En azından kabaca özetlemek gerekirse böyle. Karakterin başlarda tamamen hissizleşmiş olmasını karar almadan oradan oraya savrulmasından ve kişilerle gerekmedikçe hiç diyalog kurmamasından anlıyoruz. Karakterler kendini tanıtmamışsa ya da bir yerden isimlerini duymamışsa onlara zihninden lakaplar takıyor (dotera, kırmızı battaniye, küçük adam gibi). Madene geldiğinde yaşam alanını ve madeni gördüğünde bir çeşit uyanış yaşıyor. Öncesinde toplumun en aşağı tabakasını gün yüzü bile göremeyeceği bir yeri kendine yakıştırırken kalitesiz pirinçten yapılmış pilavı ve tahtakurusu dolu pis yorganları görünce üst tabaka şehir beyefendisi yanları uyanıyor ve burada ölmemeye karar veriyor. Kegon Şelalesinde şairane bir ölümü hak ettiğini burada kendi tabiriyle yarı insan yarı hayvan yabanilerin arasında ölmemesi gerektiğine karar veriyor ama geri dönmeyi de gururuna yediremediği için de orada beş ay kalıyor. Roman öyle bir ilerleyip öyle bir noktada son buluyor ki son cümleyi okuduğunuzda neler oluyor diye kalıyorsunuz. Yazar romanın başından itibaren bunun bir roman olmadığını edebi değer taşımadığını belirtiyor ama bu şekilde bitmesi ve son cümlesinin de bu olması beni şaşırttı. Yazarın postmodern bir yaklaşım ile yazdığı belli fakat bence asıl vurucu olan yazım şeklinin baş karakterle bu kadar uyumlu olması. Yarım yamalak kararlar savruk bakış açısı ve amaçsız öylesine yaşanmış bir hayat. Sanki kitap da aynen bu şekilde yazılmış. Haruki Murakami'nin yazdığı son söz bana anlamlandırmamda çok yardımcı oldu. Roman aslında Soseki'ye gelip yaşadığı aşk hikayesini romanlaştırmasını isteyen bir gencin maden hatıralarından çok etkilenen Soseki'nin aşk hikayesini hikayenin gereksiz bir detayı haline getirip maden hikayesine odaklanması ile ortaya çıkmış. 1907 yılında Tokyo yakınlarında Aişo bakır madeninde çıkan isyandan yaklaşık bir yıl sonra yazılmaya başlanmış bu roman isyanın hemen öncesi bir dönemde geçiyor. Yani oradaki şartları ve sıkıntıları son haline gelmiş bir şekliyle deneyimliyoruz. Ama yazar bir işçi romanı yazmaktan ya da toplumsal naturalizm temalarını işlemekten kaçınmış. Tek yaptığımız iyi şartlarda yetişmiş eğitimli bir gencin bakış açısından yüzeysel bir gözlem. Yazar isyanın üzerinden çok geçmemişken yazdığı bu kitabı tepki çekmemek için mi böyle yüzeysel gözlemlerle bıraktı yoksa zaten asıl niyeti sadece bu gencin iç dünyasını gösterip bırakmak mıydı bilemiyorum, o dönemin siyasi ve psikolojik yapısını ve de yazarın genel üslubunu tam bilmeden konuşmak doğru olmaz. Ama benim için çok ilginç bir tecrübe olduğu da bir gerçek. Özetle kitabın bizzat kendisi 19 yaşında toy depresif, kaybolmuş bir genç gibi sürüp aynen bu şekilde bitiyor. Yazarın diğer kitaplarını okuyup bir karşılaştırma yapmak için sabırsızlanıyorum çünkü Murakami'nin son sözüne göre bütün kitaplarından çok farklı bir çizgisi varmış. Son olarak kitabı tavsiye eder misin deseniz bilemiyorum ne aradığınıza bağlı ben okuduğum için pişman değilim beğendim ama dediğim gibi alışılmış bir roman değil. Aslında yazarın belirttiği gibi bir roman bile değil. Ama ben yazarın diğer kitaplarını okumayı hedefliyorum.
Madenci
MadenciNatsume Soseki · Jaguar Kitap · 20181,074 okunma
·
35 görüntüleme
TUTKUM DİNÇ okurunun profil resmi
Maden karakterlerin bilinçaltı olabilir mi?Senin değerlendirmeni okuyunca aklıma o geldi
Ayşe Nur MİRAL okurunun profil resmi
Çok derin bir yaklaşım. Farklı boyutlarda okuyarak olabilir
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.