Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

381 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
1984 romanı , 84’ün tam tersi olan 48 yılında kaleme alınmış. Eric Arthur yani George Orwell’ın aslında hayat hikayesinin ve zihninin bir kurgusu. Her ne kadar okurken insanı sıkan ( anlatım olarak değil ) bir iç dünya gibi gözükse de o dönemin dünyasının zihindeki ve psikolojideki haliydi. Öncelikle her şeyden önce yazarın hayatına baktığımız zaman yazarın Hindistan’da doğdunu ve 1922-27 yılları arası Hindistan İmparatorluk Polisi olarak görev yapmış. Ve daha sonrasında kitabın ilk sayfasında yazdığı üzere İmparatorluğun iç yüzünü gördükten sonra istifa ediyor. Üzerine bir de birinci dünya savaşı yetmezmiş gibi ikinci dünya savaşını görüyor. Aslında olayların tamamen yaşadıklarıyla oluşan bir psikoloji üzerine olduğunu düşünüyorum. Kitapta belirli noktalara atıflar yaparak sanırım yorumumu daha iyi açabilirim. Öncelikle binaların tanımından tutup, aç insan, üretilmeyen ama üretilmiş gibi gösterilen botlar yani baldırı çıplaklar tamamen harabe insanlığı sembolize ediyordu. Bu da savaşları anlatıyordu bizlere. Ve tabii bence sömürge altında olan Hindistan’ı İkinci olarak ki beni en çok etkilen kısım yenisöylem’di. Yenisöylem yani yeni bir dil. Aslında vâr olan bir dilin olabildiğince kısıtlanması ve indirgenmesi. Bunun da nedeni düşünceyi köreltmek ve hatta bitirmek. Zaten düşüncesuçunu biliyorsunuz. Bu kısım bize dilin, kültür ve insan üzerindeki derin etkisini gösteriyor. Açıkçası buradan ders olarak ‘ daha fazla kelime kullanarak konuşmayalım ‘ı çıkarttım. Çünkü farklı kelimeler, farklı cümle öbekleri insanın düşünce ufkunu genişletiyor. Ve tabii buradan da hindistana bağladım zirâ bugün ki bollywood filmlerinden bile anlaşıldığı üzere dillerinin büyük bir kısmı ingilizce kelime ihtiva ediyor. Bu onların kültürlerini kaybetmeye mahkum olduklarını gösterir. Dahası ise benliklerini ve düşüncelerini. Zirâ Hindistan gibi bir Asya ülkesinde Batı’ya eğilim vardır. Bunu da yine bir çok filmde işlenmiş olarak görmüştüm. Velhâsıl yazarın gördüğü bu durumlar, kitapta geçen işkenceler ve düşüncesuçu aslında bastırılmış ve gerçekten eziyet görmüş insalığı anlatıyor ki bence en etkilendiği yer ise Hindistan. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar karşılarında boyun eğmekten başka çareleri olmayacak güçsüzlükteydiler. Hep buraya bağladığımın farkındayım ama bir tarihçi olarak sömürgeci zalim İngilizlerin yaptıklarını az çok biliyorum. Kendisi de bu düzenden sıkılmış ve buna zaten kendi hayatında baş kaldırmıştı değil mi? Polislikten istifa ederek. İşte burada da o düzene baş kaldırıyor hem de kendi başına. Ama öyle bir dönemde yazmış ki bu kitabı , kim ne yaparsa yapsın büyük güçler hevası ve hevesi uğruna onlarca insanı katletmişler. 2. Dünya Savaşı... Ben bu kitapta yazarın psikolojisindeki çaresizliği gördüm. Bir kişi ile değişmeyen dünya düzenini anlattığını, ne yaparsa yapsın tek başına başarılı olamadığını. Ve hatta kendi gibi düşünen ama en sonunda pes edenler olduğunu... kitap bir bilim kurgu kitabı değil bana göre en azından konu itibariyle Fahrenheit 451’e çok benzetsem de orada bile daha gelişmiş bir teknoloji tahayyülü vardı. Kıyas yapacağım ama maalesef bu konuda geri kalmıştı. Bir de bol bol tekrara düşen cümleleri beni biraz sıktı. Daha çok söyleyecek şeyim vardı ama sanırım unuttum bir kısmını. Bu kitabı beğenenler için Fahrenheit 451 daha güzel gelecektir. :) Güzel bir distopya ve psikoloji romanıydı. Ayrıca Orwell’in Murphy Kanunlarına inandığını söylebilirim ama ispat edemem. Bir şey kötü gidecekse kötü gider...
1984
1984George Orwell · İlya Yayınevi · 2003166,6bin okunma
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.