Gönderi

Ferhat İle Şirin
... Meryem gibi Şirin de bir zamanlar Hristiyan’dı. Öylesine muhteşem bir güzelliği vardı ki bahçeleride yürüyüşü sırasında çiçekler bile utanç ve kıskançlıka başlarını eğerlerdi. İran’ın en kudretli Şahı Hüsrev Perviz’le evlenmişti. Tüm ülke yeni kraliçenin bir kafir olduğunu Öğrenince isyan etti. Ama Şah onu herkesin karşısına alacak kadar çok seviyordu. Ayrıca Hüsrev Perviz güçlü bir hükümdar olduğu kadar zeki bir adamdıda. Dünyevi güzelliğin ne derece geçeci birşey olduğunun bilincindeydi. Bu yüzden de sevdiği kadının güzel yüzü ve eşsiz vücudunun mermerden bir heykelini yapması için zamanın en tanınmış heykeltıraşı Ferhat’ı görevlendirdi. Genç sanatçı her gün kraliçenin cennete yaraşır güzelliğine bakarak çalışırken sonunda karşı konulmaz bir aşk ateşiyle yanmaya başladı. Nereye gitse, ne yapsa, gece gündüz demeden, her yerde bu meleğimsi yüzü görür olmuştu. Sonunda tutkusuna daha fazla direnemedi. Heykel her geçen gün kraliçeye daha bir benziyor, heykeltıraşın ses tonu yüreğindeki fırtınayı ele veriyordu. Ve günün birinde şah da durumu farketti. Büyük bir kıskançlıkla kılıcına davrandı ama Şirin kendisini heykeltıraşın önüne siper ederek adamı korudu. Yarattığı eserin yüzü suyu hürmetine de Hüsrev Perviz heykeltıraşın hayatını bağışladı ama onu ömrünün sonuna dek Bisütün Dağlarında sürgüne gönderdi. Orada Ferhat karşılık bulmadığı aşk acısıyla meczuba döndü. Acısı ve tutkusu onu çekiç ve keskisiyle dağa Şirin’in dev bir heykelini yapmaya sevk etti. Günümüzde bile orada hamamından çıkan tanrıça misali bir kraliçenin heykeli görülebilmektedir. Kraliçenin hemen önünde şahın atı Şebdiz göze çarpar. Bunu öğrenen şah bir süre sonra Bisütün Dağlarına kraliçenin öldüğüne ilişkin yalan haber salar. Ferhat için artık yaşamanın bir manası kalmamıştır. Bu tahammülsüz acı karşısında göğsünü baltayla ikiye ayırır. Yere düşen bir ucunda heykeltıraşın yüreği bulunan balta bir süre sonra yeşermeye, çiçek açmaya başlar. Sonunda meyve verir. Bu meyve nardır. İkiye ayrıldığında tıpkı ikiye ayrılmış kanayan bir yaraya benzeyerek Ferhat’ın hatırasını yaşatır. Bu nedenledir ki günümüzde nara Ferhat’ın elması dedikleri de olur.
Sayfa 84 - Koridor YayınlarıKitabı okudu
··
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.