Gönderi

Ölüm geldiğinde sonbaharda aç bir ayı gibi; ölüm geldiğinde ve cüzdanından tüm parlak madeni paralarını çıkardığında beni satın almak için ve cüzdanını çat diye kapattığında; ölüm geldiğinde kızamık gibi; ölüm geldiğinde kürek kemiklerinin arasındaki soğuk bir buzdağı gibi, o kapıdan büyük bir merakla geçmek istiyorum, o karanlık ev acaba nasıldır diye sorarak. Ve işte o yüzden her şeye kardeşlik gözüyle bakarım, ve zamana sadece bir fıkir olarak, ve sonsuzluğa başka bir olasılık gözüyle bakarım, ve her yaşamı bir çiçek gibi düşünürüm, bir papatya kadar sıradan ve eşi görülmemiş, ve her ismi bir ağızda rahat bir müzik gibi, her müzik gibi sessizliği besleyen, ve her bedeni bir cesaret timsali, yeryüzü için çok kıymetli olan. Bittiğinde şunu diyebilmek isterim: yaşamım boyunca “hayret” ile evlenmiş bir gelindim. Dünyayı kollarına almış bir güveydim. Bittiğinde gerçekten yaşadım mı diye sormak istemiyorum. Kendimi iç çekerken, korkmuş ve şüphelerle bulmak istemiyorum. Bu dünyayı sadece ziyaret etmiş olmak istemiyorum. /Mary Oliver, Ölüm Geldiğinde
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.