Gönderi

Komplo teorileri yalnızca teorilerin kendisiyle ilgili bir mecrayı temsil etmez. Aynı zamanda çevresinde yer alan fikirsel ve/veya sosyolojik bir alanla da iletişim halindedir. Bir başka deyişle komplo teorilerinin yer aldığı söylemsel zemin akışkandır ve diger başka söylemlerle ortaklıklar içerir. Bu ortaklıgı anlayabilmek için komplo teorileri tarihine dogrudan girmeyen ama bir şekilde yer etmiş isimler üzerinde durmak gerek. Madam Blavatsky olarak bilinen Helena Petrovna Blavatsky (183 1-189 1) bu anlamda önemli ve insanları etkileme gücüne sahip karizmatik bir karakterdir. Medyumluk yapan Blavatsky reenkarnasyon, Okültizm, astroloji ve felsefeyle ilgilenmektedir. 1875 yılında Henry Steel Olcott ve William Quan Judge adlı iki arkadaşıyla Teozofi Cemiyeti’ni kurarlar. Cemiyet, kadim medeniyetlerin şimdiye kadar bazı nedenlerle gizli kalmış ve unutulmuş olan insanlık bilgisini ve evrensel sırlarını araştırır. Blavatsky’nin kendisi de bu sırların araştırılıp bulunması, anlaşılması ve özümsenmesi amacına yönelik çalışmalar yapar. Isis Unveiled adlı eseriyle beden ve ruh arasındaki bütünlügü Spiritüel bir açıdan yorumlar. Bilimle bilimdışı unsurları bağdaştırmaya çalışır. Blavatsky daha çok Londra ve New York’ta yasamasina ragmen hayatının bir dönemini Hindistan ve Tibet’te geçirir. Hinduizm ve Budizmin etkisinde kalır ve bunları Bati ezoterizmiyle harmanlar. Dogudan öğrenerek getirdigi eklektik spiritüel anlayış birçoklarınca Batı’daki Yeni Çağ (New Age) akımının ilk örneklerinden sayılır. Teozofi Cemiyeti kendi döneminde onlarca loca açar ve dünyanın dört bir yanına yayılır. Hindistan’da cemiyet üyeleri tarafından dünyada Krishnamurti olarak anılacak olan 11 yaşında Madraslı bir çocuk evrensel sırları dillendiren bir “taşıyıcı” olarak “keşfedilir”, Batı’ya götürülür ve kutsanır. Teozofi Cemiyeti, 20. yüzyılda gruptan ayrılan Rudolf Steiner’m kurdugu Antropozofi Cemiyeti’nin kurulmasına da ilham kaynağı olur. Waldorf Okulları ve sisteminin de kurucusu olan Steiner, evrensel bilgiye ulaşmanın yolunun insanın kendi Spiritüelligi ve toplumla kurduğu ilişki üzerinden saglanabilecegini düşünür. Teozofi Cemiyeti aynı zamanda 20. yüzyıl başında kurulan Arizofi hareketini de etkileyen mecralardan biridir. Guido von List ve Jörg Lanz von Liebenfels gibi arizoflar “ırk” kavramı üzerinden Almanlıgın tarihsel kökenlerini araştırmaya koyulmuş ve Aryanlık temasını irdelemişlerdir. List ve Liebenfels aradıklarını Doğu’da bulmuş ve antik Budist ve Hinduist gelenek ve sembollerden faydalanmışlardır. Bu dönemde eski Germen alfabesini ve dilini araştıran runoloji çalışmaları yapılmıştır. Çoğunlukla Dogu’nun kültürel mirasından apartılan semboller vasıtasıyla yeni bir mitolojik köken icat edilmiş ve siyasi akımların ve dilin nüfuz edebilecegi şekilde popüler hale sokulmuştur. Irkçılık, bilimselcilik, sahte-bilim, Spiritüellik ve Okültizm iÇ içe girmiştir. Çifte-sig harfi (double-sig) daha sonra Naziler tarafindan SS sembolü olarak kullanılacaktır.
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.