Gönderi

336 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Gökdelen
Evet Türkler distopya yazabilirmiş diye girmek isterim ama bu tamda bir distopya değil. 21 yy. şartlarında olanlardan yola çıkarak mutlak olabileceklerin ön görüsü. Öyle hayal dünyasından kopma değil yani aslında tam da bu özelliği ile kitap çok daha ürkütüyor. Distopyalar oldum olası ilgimi çekmiştir ama hayatımda ilk kez İstanbul'a ve Türkiye'ye dair bir distopya okudum. Kısaca olay şöyle 2073 yılında geçen bir hikâye günümüzün çok da yakın bir tarihi. Karadenizli bir mimar iyi kalpli ama kafasını New York’un gökdelenleri ve özgürlük anıtı ile bozmuş ve hayatının tümünü İstanbul'u New York’tan daha güzel bir gökdelen şehrine dönüştürmek. Adı da manidar Temel Diker. Olayın baş kahramanı ise Temel Diker'in avukatı Can Tezcan. Eski Marksçı. Amacı yargıyı özelleştirerek özelleştirme döngüsünü tamamlama ve sisteme kendi içinde tutarlılık ve bütünlük kazandırma. Kitap şöyle diyor; “Adalet eski çağlardan beri boş bir kavram olarak kaldığına ve bu boş kavram adına sürekli haksızlık yapma geleneği her çağda ve her yerde sürdüğüne göre, yargıyı özelleştirmek adaletsizliğin ağır sorumluluğunu patronun sırtına yüklemek olacak, bu da büyük bir devrime yol açacaktır.” Bir tarafta gökdelenlerde yaşayan işlerine mekik denilen küçük uçaklarla giden insanların, yeryüzü ve doğanın yok olduğu yaşanan ve olan bitenden bihaber oldukları bir sistem. Bir tarafta şehirlerde yaşama imkânı bulamamış ilkel insanlar gibi avcı- toplayıcı yaşam sürdüren Yılkı İnsanları Her şeyin özelleştiği bir çağ belki böyle deyince şimdiki gibi mi diyebilirsiniz ama çok daha uç dağların, denizlerin, devlet okullarının, hastanelerin satıldığı bir dönemde yargı da patronların tekeline gidiyor ama tam da burada Can Tezcan’ın planları yolunda gitmiyor. Çünkü çağ öyle bir çağ ki doğruluk, dürüstlük ve erdem aslında Can Tezcan’ın tutarlılık sağlamaya çalıştığı sistemle çelişiyor. Ama zaten vurguda tam burada her ne kadar insan yaşadığı çağa ayak uydurmaya çabalasa da aslında özünde bir yerlerde insanlığın getirdiği bazı güdüler mekanik, soyut, kâğıt üstünde ve ruhsuz bir çağ yaşamaktan alı koyuyor. Kitap şöyle diyor; “Kişi dayanır, katlanır, boyun eğer, sonra öyle bir noktaya gelir ki daha fazlasına katlanamaz artık, boyun eğmeyecektir, durur o noktada, başkaldırır.” Belki bugünden yola çıkarak yazıldığından belki de yazılanlara bugün çok daha yakın olduğumuzdan ne derseniz deyin kitap her anlamda sorgulatıyor. Yazarını daha önce duymamış olmam şaşırtıcı, kitabın önerilmemesi bilinmemesi çok az okunması ya da okuyanlardan duymamam daha da şaşırtıcı. Her anlamda geleceğin bir simülasyonu hatta burada yola çıkarak bu kollara ayrılabilir ve yeni simülasyonlarda oluşturulabilir. Şu an distopya olarak adlandırdığımız ne varsa sorgusuz sualsiz emin adımlarla ona ilerliyoruz. Kim bilir belki gelecekte tüm bunların bir parçası olacağız ya da ne olursa olsun tüm sisteme baş kaldıran vahşileri... konu üzerine konuşulmayı fazlasıyla hakkediyor. Ben kitabı şiddetle tavsiye ederim.
Gökdelen
GökdelenTahsin Yücel · Can Yayınları · 2018993 okunma
·
41 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.