Gönderi

304 syf.
·
Not rated
JACQUES LACAN—PSİKANALİZİN DÖRT TEMEL KAVRAMI—Metis—Çev: Nilüfer Erdem—300 sayfa Öncelikle psikolojiyle son derece mütevazı bir okur olarak ilgilendiğimi, kitabı tanıtırken de haddimi bilerek cümle kurmaya çalışacağımı belirtmek isterim. Bu kitap, Metis’in Ötekini Dinlemek dizisinden çıkmış bir kitap ve bu dizi çalışmasının son derece yararlı bir çalışma olduğu aşikar. Zira bizi kuşatan sorunların temelde ‘’Öteki’’ ile bir türlü doğru zeminde kurulamayan ilişkilerden kaynaklandığını fark etmişizdir. Ötekini doğru tanımlamanın önce kendimizi doğru tanımak ve tanımlamaktan geçtiğini de fark etmişizdir. Sınırlarımızı, imkânlarımızı, haklarımızı, eğilimlerimizi, davranışlarımızın kökenini, kaynağını bilmenin elbette öteki ile kuracağımız ilişkide olumlu etkileri olduğunu yadsıyacak durumda değiliz. Psikoloji, felsefe gibi sınırları oldukça geniş, derin ve engebeli bir alan. Bu nedenle bu her iki alanla ilgili okumak, anlamak bir de yorumlamak epey meşakkatli bir çaba gerektiriyor. Fakat ben sadece kitabın kısa bir tanıtımını yapmak istiyorum. Uluslararası Psikanaliz Birliği’nden ‘’aforoz’’ edildikten sonra verdiği bu ilk seminerlerde (1964) Jacques Lacan, birkaç yönlü bir işe girişiyor: Bir yandan, dinleyicilerine psikanalizin dört temel kavramını ( bilinçdışı, tekrarlama, aktarım, dürtü) kendine özgü bir tarzda tanıtırken, bir yandan da dönemin epistemolojisinden yararlanarak psikanalizin bilim olup olmadığını, psikanalizi var eden özneyle modern bilimi kuran öznenin, cogito’nun öznesinin aynı olup olmadığını sorguluyor; bu arada Freud’un düşüncesini açımladığı kadar onunla hesaplaşmaktan da geri durmuyor. Lacan, kitabın da kaynağı olan seminerlerinin ilkine, Aforoz başlığını yerleştirerek Uluslararası Psikanaliz Birliği’nden neden aforoz edildiğini anlatıyor. Bu başlığın içinde bir yerde söz, bir ara şu metnin içinde geçen konuşmaya gelir: ‘’İnsanlık onuru ve İnsan Haklarıyla ilgili bir sürü lafıgüzafın tersine, insan dediğimiz öznelerden birinin pazarlık konusu edilmesi kuşkusuz ender rastlanan bir durum değildir. Herkes, her an ve her seviyede pazarlık konusu olabilir; nitekim toplumsal yapıya dair biraz ciddi bir fikir edinmemizi sağlayan şey takastır. Sözü geçen takas bireylerin, yani toplumsal dayanakların takasıdır; bunlara aynı zamanda özne denir ve özerk olma kutsalına sahip oldukları düşünülür. Siyasetin pazarlıktan ibaret olduğunu herkes bilir; siyasette yurttaş denen öznelerin yüz binlercesi toptan, paketler halinde takas edilir…’’ Lacan bu sözleri sonunda arkadaşları ve öğrencileri tarafından kendi aforoz edilişine yani takas edilişine getirir, bu genel durum karşısında kendisine yapılanın istisnai bir şey olmadığını söyler. Lacan, Aforoz başlığı altında ‘praksis’in ne olduğunu açıklamaya çalışır. Picasso’nun ‘’Ben aramıyorum, buluyorum.’’ Cümlesini örnek gösterir. Ardından dinde şöyle denir, der: ‘’Beni zaten bulmuş olmasaydın, aramazdın.’’ Devamında, zaten bulunmuş olan hep arkadadır ama bir tür unutuluşla maluldür. Nitekim böylece sonu belirsiz bir tür arayış başlamaz mı? Diye bir soru sorarak devam eder… * Histerik, arzusunu konuşma hareketi içinde oluşturur. * Arzunun dille ilişkisini kavramak Freud’un dehasıdır. Bilinçdışı ve Tekrarlama, başlığında ise şu notlar vardır: *Aragon’un bir şiirinden hareketle ‘’skopik dürtü’’ terimine değinir. Bu terim, Lacan tarafından, özellikle ayna evresinde, bakma ile bakılma arasındaki diyalektik ilişkiyi açığa çıkaran dürtüyü tanımlar. * Bir şey aksıyorsa vardır bir nedeni. * Freudcu bilinçdışının işte bu noktada neden ile onun etkilediği arasında daima aksayan bir şey vardır, noktasında yer aldığını belirtir. Bilinçdışı bize nevrozun bir gerçekle uyumlulaştığı boşluğu gösterir-gerçeğin kendisi belirlenmese de olur. bu boşlukta bir şeyler olur. Boşluk kapansa nevroz iyileşir mi? Sorunun ucu daima açık kalır. Nevroz sadece başkalaşır, bir yara izi olur. Nevrozun değil bilinçdışının yara izi. * Freud: Öznede ne olup biterse, bilinçdışı düzeyinde, bununla her noktada türdeş olan bir şey vardır. O şey bilinç düzeyindeki kadar işlenmiş bir biçimde dile gelir ve işlev gösterir, öyle ki bilinç kendisine özgü görünene bir ayrıcalığı kaybetmiş olur. Lacan, bu seminerlerde dört ilkeyi açıklarken Freud’tan farklılaştığı noktaları da açıklar. Freudcu bilinç dışını dışlamaz fakat Lacan’ın hedeflediği, dil gibi yapılanmış bilinçdışının ötesinde olan bir şeydir. Seminerde yapısalcı düşünceye karşı bir adım atmaktadır. Freudcu düşüncede psikanalizin ‘’nesne’’ tanımı üzerinde durduğu bilinir. Lacan buna ‘’a object’’ der ve nesneyi ‘’lojik’’ olarak tanımlar. Lacan’ın çabası kliniğin durakladığı noktanın önünü açmaktır. *Lacan, seminerin devamında; Kesinliğin Öznesi’ni, Descartes üzerinden irdeler. Gösterenler Ağı’nda rüya ve bilinçaltı ilişkisini irdeler, Tukhe ve Automaton kavramlarını Aristotels’e değin uzanarak açıklar, Anamorfoz’da ‘’Kendimi gördüğümü görüyorum’ önermesi üzerinden bakış-göz ilişkisindeki deformasyonu irdeler… Son: Bu tür kitaplardan elbette özet çıkarılamaz, psikoloji-felsefe merakı olan okurlar için zihin açıcı, diğerleri için ise sıkıcı bir okuma serüveni olacağını düşünüyorum. İyi okumalar…
Psikanalizin Dört Temel Kavramı
Psikanalizin Dört Temel KavramıJacques Lacan · Metis Yayıncılık · 2013136 okunma
··
651 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.