Şiir gibi bir kitaptı. Hz. Hatice’nin dünyaya geliş hikayesinden ayrılışına kadar yaşadıkları kurgusal bir şekilde yazılmış. O toprakları dünya gözüyle gördüğüm için hayalimde canlandırmam çok daha kolay oldu. Oralarda hissettim kendimi, Kabe’nin etrafındaydım, Hira’ya çıktım hiç unutamadığım o çıkışımla, orda oturdum Peygamber Efendimiz gibi tefekkür ettim yine yeniden. Aslında uzun uzun yazıyordum fakat bu hiç içime sinmediği için sildim yazdıklarımı.
Az sözle çok şey anlatmayı istedim Hz. Hatice gibi..
Bir özet değil hislerimi yazmak istedim. Hz.Hatice’nin hayatını az çok bilen biliyor fakat ne kadar içselleştirebiliyor? İki evliliğinden sonra Peygamber’e eş olmakla mükafatlandırılmasını, ilk inanan olmasını, Hz.Muhammed’i aşkıyla sarıp sarmalamasını, her an destek olmasını, inzivaya çekilen eşine yemekler yapıp yollamasını, Hira’ya çıkarken O’na eşlik etmesini, birlikteliklerinin her anında eşine yoldaş olmasını, acılarını, hüzünlerini büyük bir dirayetle yaşayışını, susmasını, konuşmasını, kadın gibi kadın olunmasını, sevmesini en çok sevmesini... Bir kadın yüreğinin genişliğini, güzelliğini, büyüsünü... Allah’ın Sevgilisi’ne ev olunuşunu.. Rabbi tarafından seçilen oluşunu, özel oluşunu..
İşte Allah’ın Sevgilisi’ne sevgili olan kadının öyküsü..
Daha başka nasıl anlatılır bilmiyorum. Mest oldum. Kitap büyüleyiciydi. Gözyaşları eşlikçisi. Okurken bu dünyaya kadın olarak geldiğim için şükranla doldu yüreğim. Hz. Hatice çok güzel bir örnek bunun için. Gönlümüzü ev kılışımız başkadır bizim.. Şükürler olsun Rabbim.. Sondan başlayacak olursam bu kitabı okumayı nasip ettiğin için.. Ta içimden gelen hislerle kitabı yorumlamama ve merak edenlere okumalarının tavsiye edilmesine beni vesile kıldığın için..