Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

295 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Neoribealizmin karşıtı küresel hareketin öncülerinden biri olan Bourdieu’nün düşünümsellik kaygısını geliştirmesinin onun habitusuyla ilişkili olduğu söylenebilir. Fransa’nın uzak bir dağ köyünde doğup büyüyen Bourdieu, kendisini Fransız akademisinde “yabancı” olarak hissetmesi, onun akademik serüveninde kendisini ve içinde bulunduğu akademik ortamı sürekli sorunsallaştırmasını beraberinde getirmiştir. Bir kaygı, yatkınlık ya da bir his olarak düşünümsellik, Bourdieu’nün habitusunda yer etmiştir. Bourdieu’nün yöntemsel evreninin merkezinde, düşünümsellik durur. Bourdieu’nün düşünümsellik dediği şeye böylesine vurgu yapmasının sebebi, bilhassa entelektüel akademik bireyin, toplumsal ve bireysel olarak durduğu yeri, kendisi için sorgulamaktan imtina etmesidir. Bourdieu’nün savunduğu düşünümsel bir sosyolojinin ayırt edici niteliklerinden birisi de bilime ve bilimselliğe olan vurgusudur. Pozitivist olmayan bir bilimsellik bağlamında gerçeğe ve nesnelliğe olan inancı, özellikle sosyal bilimlerde bilimselliğin sorgulandığı ve hor görüldüğü bir dönemde onu çağdaş kuramcılardan farklı bir yerde konumlandırmaktadır Wacquant’a göre Bourdieu kendi sosyolojisinin ilkesini (düşünümsellik) kendisine uygulamaktan başka bir şey yapmaz. “Kişilerin en kişisel şeyleri bile, esasında, alanın yapısında ya da daha doğrusu alanın içinde işgal edilen konumda gerçek ya da potansiyel olarak kayıtlı bulunan gereklerin kişileşmesidir.” Bourdieu ve Wacquant’ın oluşturdukları bu kitap elbette yalnızca, düşünümsellikten bahsetmiyor. Bourdieu’nun sisteminin diğer parçaları olan, simgesel şiddet, sosyal sermaye, medya vb. gibi konular yeri geldikçe yerli yerince ele alınıyor ve bu sayede Bourdieu’nun düşünce sistematiğinin çalışma biçimine ilişkin oldukça kullanışlı bir eskiz oluşturuluyor Löic Wacquant’ın Pierre Bourdieu ile mülakatlarından ve Bourdieu’nun ölmeden önce verdiği kimi seminerlerden oluşturulan bu yapıt, daha mütevazi bir biçimde, Bourdieu’nün bilimsel pratiğini yönlendiren ilkeleri açıklığa kavuşturarak eserlerinin bütünün iç mantığına ve düzenine giden yolları açmaya çalışmaktadır. Başlangıç noktasında ki düşünce Bourdieu'nun çalışmalarının anlamının bize önerdiği şu ya da bu kavramda kurmada yöntembilimsel reçetede ya da ampirik gözlem de değil, onları üretme düzenleme ve ortaya çıkarma biçiminde yattığıdır. Onun pek değer verdiği bir karşıtlığı kullanırsak Bourdieu Sosyolojinin özgünlüğünü en iyi tanımlayan şey opus operatum'u değil modus operandisidir. Kitabın amacı araştırmacı ve bir tür düşünce ustası olan Pierre Bourdieu`nun Weber'in deyişi ile “uylaşımsal alışkanlıklarını” gözler önüne sererek “eylem halindeki bir zihne” erişim sağlamaktır. Bu kitap iki bölümü ayrılıyor. Bunlardan ilki (Chicago semineri), yapılandırılmış bir diyalogdan ibarettir. Pierre Bourdieu burada, araştırma pratiğinin esas niyetini açığa vurmuş bu pratik üzerine açık ve anlaşılır terimlerle düşünmüştür. Farklı bölümlerde 1980'li yıllarda yayımlanmış çalışmaların belli başlı sonuçları gözden geçirmekte ve bu çalışmalarda görülen epistemik yer değiştirmelerin bir kısmı öne çıkarılmaktadır; üniversite sosyolojisinden sosyolojik bakışın sosyolojisine; yapıdan alana; norm ve kuraldan strateji ve habitusa; rasyonalite vektörü olarak çıkardan pratik duygusunun temeli olarak illusio'ya; kültürden simgesel iktidara ve aşkın bir bilimsel akıl kavrayışından sosyal bilimlerin araçlarını entelektüel özgürlük siyasetinin hizmetine vermeyi amaçlayan tarihselci bir görüşe kadar pek çok konu bunlar arasındadır. İkinci bölümü (Paris semineri) Pierre Bourdieu'nun 1987 ekiminde yaptığı bir araştırma seminerinin giriş bölümünün yazıya dökülmesinden oluşmaktadır. Bourdieu, bu seminerde kesin olarak tanımlanmış bir kuram ya da sonlanmış bir kavramlar bütünü değil, sosyolojik icat gücüne genelleşmiş bir yatkınlık vermeye çalışır Bunun içinde pedagojinin genel kabul gören düzenini tersine çevirir. Onun dersleri pratikten ilkelere gider; sosyolojik nesnenin inşasına yön veren temel epistemolojik kuralları bu inşayı ele aldığı örneklere dayanarak gösterir. Pierre Bourdieu akademik eğitim ortamında mevcut entellektüelist dolayımdan kaçınabilmek için kendi anti-entellektüelist pratik felsefesiyle uyum içinde pratik kavrayıştan yola çıkarak sosyolojik aklın ilkelerine söylemsel hakimiyeti aşama aşama oluşturur. Bourdieu'nun çalışmaları çoğunlukla açıkça kabul edilen hatta bazen ileriki sayfalarda vurgulanan çelişkilerden, boşluklardan, gerilimlerden, bilmezlerden ve çözülmemiş sorunlardan muaf değildir. Yine de sosyolojik düşünce ve pratiği normalleştirme yönündeki arzuların etkisini taşımaz. Pierre Bourdieu entelektüel ortodoksluklara yönelten düşünce dogmatikleşmesine kesinlikle karşıdır. Bunun yanında Bourdieu kitapta çokça konuştuğu Homo academicus`dan şöyle bahseder; bu kitap bilimsel nesneleştirmenin gerektirdiği çalışma ile nesneleştirmenin öznesi üzerine psikanalitik anlamda bir çalışmayı birleştirmesinden ötürü özel bir kitaptır. Son olarak Wacquant söyle der; Bourdiou’yle birlikte düşünmeye davet, Bourdiou’nun ötesinde ve gerektiğinde ona karşı düşünmeye davettir. O halde bu kitap okulların kendi somut tahlilleriyle uyarladıkları bir çalışma aracı olarak kullanılsa amacına ulaşmış olacaktır. Yani Nietzsche'nin düşüncesi hakkında Foucault'nun dediği gibi, okurların "onu kullanmaktan, deforme etmekten, onu acı vermekten ve karşı çıkmaktan" korkmamaları gerekir.
Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar
Düşünümsel Bir Antropoloji İçin CevaplarPierre Bourdieu · İletişim Yayıncılık · 200350 okunma
·
84 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.