Gönderi

261 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
"Ne kadar da sevimli ve huzurlu bir roman" diyerek başladığım bir kitap nasıl cehenneme döndü? Her ne kadar çocukların nasıl canavarlaşabileceğini, ne kadar acımasız olabileceklerini bilsem de herhalde onları sevimli minik yavrular olarak görmekten kendini alamayan biriyim ki romanın bir avuç çocukla ilgili olduğunu gördüğümde şu cümleyi kurabildim. Ama romanın sert gerçekçiliği, soğuk su gibi yüzüme çarparak beni kendime getirdi. Kitabın betimlemeleri beni hemen kendine bağladı ve hikayeye çabucak adapte olmamı sağladı. Artık ben de o cennet adada yaşayan çocuklardandım ya da hem onların içinden olan hem onlara yukarıdan bakan Sineklerin Tanrısı... Çocukların en zekisi Domuzcuk olmasına rağmen fiziksel özelliklerinin toplumun genel beğeni kriterlerine uymaması nedeniyle dışlanması, aksanlı konuşmasıyla sınıfsal tabakalaşmanın bir sonucu olarak çocuklar tarafından hor görülmesi romanın sembolik toplumsal eleştiriciliğine birer örnek teşkil etmekte. Ağzını her açtığında doğruları söyleyen Domuzcuk'un gerçekleri duymak istemeyen ve kendi gerçeklikleri içinde yaşayan çocuklar tarafından susturulmasıyla içinde bulundukları durum inkar ediliyor ve gerçeklerin inkar edilmesinin bir sonucu olarak öldürülen çocuklar çabucak unutuluyor, yapılan hatalarda ders çıkarılmıyor ve her şey çok daha kötüye gidiyor. Tıpkı gerçek hayatta görüp de ses çıkarmadığımız, görmezlikten geldiğimiz ya da göz yumduğumuz acı gerçekler gibi... Tabi bu çocukları ilkel insani benlik olarak düşünmek de mümkün. Esas karakterler, farklı yüzdelerde insanların içindeki iyilik ve kötülüğü temsil ediyor. Kötülük, vahşiliği ve ilkelliği getiriyor. Bu nedenle Jack'in kabilesi, kendi içindeki iyiliği taşıyan benliği baskılamak ve kendinden sıyrılıp saf acımasız bir karakter yaratmak için yüzlerini boyuyor. Sanki yüzlerini boyadıklarında yaptıklarının sorumluluğunu almıyorlar ve iyiliğin getirdiği vicdani yükten kurtuluyorlar. Böylece bir zamanlar "cennet" sayılan ada, "cehennem"e dönüyor. İki alfa olan Ralph ile Jack, tıpkı vahşi doğadaki hayvan sürülerinde olduğu gibi yönetmek için kavga ediyor, ta ki alfalardan biri ölene dek... Ne yazık ki zeka ve sağduyu yönetmek için yeteli olmadığından Ralph de Jack de başarısız oluyorlar. Ralph'in kurduğu kısmi demokrasi yürümüyor, Jack'in kurduğu diktatörlük sistemi zorba bir yönetime dönüyor. Ancak Ralph'in Domuzcuk'a kulak verdiği kısa zaman diliminde mantıklı kararlar alınabildiğini görüyoruz. Bu da tek kişilik yönetimlerin medeniyetin ve ilerlemenin önünde ne kadar büyük bir engel teşkil ettiğini gözler önüne seriyor. Aslında içlerinde hem çok iyi hem küçük bir bilge olan bir çocuk var: Simon. Fakat çok çekingen olduğu ve diğer çocuklar onu biraz tuhaf bulduğu için pek söz sahibi olamıyor. Öngörülerinin ne kadar yerinde olduğu sonradan ortaya çıkıyor ve böylece iş işten geçmiş oluyor. Adaya düşenlerin yalnızca bir grup erkek çocuğu olması da dikkat çekici bir ayrıntı bence. Ralph'in önceden okuduğu kitapların adlarıyla (Erkek Çocuklar İçin Gemiler gibi.) bu detay birleştirildiğinde toplumsal cinsiyet rollerine vurgu yapıldığı ortaya çıkıyor. Sürekli olarak "cesaret, avcılık, liderlik" gibi erkeklere atfedilen sıfatlar üzerine olaylar dönüyor. Erkekliklerini kanıtlamak için savaşıyorlar, korktuklarını belli etmiyorlar, biri korkarsa alay ediyorlar. Bunun, erkeklerin belli kalıplara sokulmasına dair haklı bir eleştiri niteliği taşıdığın düşünüyorum. Böylece hiçbir cinsiyetin belli kalıplara sokulmaması gerektiğinin, erkek ve kadının toplumun ilerlemesinde eşit derecede öneme sahip olduğunun altı çizilmiş oluyor. Çocukların, bir canavarın onları avlayıp öldürmesinden korkmalarından başlayarak o canavara dönüşmelerine kadar gelinen olay örgüsü çok güzel. Özellikle çocukların halka halinde tek bir ruh olarak dans edişi, korku filmlerine taş çıkartacak cinsten. Başlangıcı ve bitişiyle net bir çizgisi olmasına rağmen bazı şeyler de okuyucuya bırakılmış aslında. Mesela Jack o adadan kurtuldu mu? Çocuklar ne yaptıklarının farkına hiç vardı mı? 3 çocuk öldürmenin yükünü taşıyorlar mı, taşıyacaklar mı? Jack de o gemiye bindi mi yoksa kendi egemenliğinde yaşamayı mı tercih etti? Çünkü halinden hayli memnun görünüyordu. Ayrıca acaba adada kız çocukları da olsa ne olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Sanırım bunların cevabını öğrenemeyeceğim ama hayal edebilirim.
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,9bin okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.