Gönderi

Bu örnekler de göstermektedir ki Osmanlı düşünce sistemi içinde yeni fikirler savunmak mümkün ol(a)mamıştır. Yeni fikirleri bırakıniz, eskiden İslam dünyasında tartışılan, hakkında pek çok kitap ya- zılan konular bile kâfirlik nedeni sayılmış ve bu İslamcı düşünceler çağdaş bilginlerin yok edilmesi için araç haline getirilmiştir. Halkın bilincinin çarpıtılması ve Osmanlı sömürü sisteminin yasallaştırılması için İslam dini bir hurafe yığını gibi takdim edilmiş, kitleler uyutulmuştur. Batı dünyasının teleskobu yaparak uzayı gözlemeye başladığı bir süreçte, maddenin hareket kanunlarının araştıldığı ve akılcı bilimin yavaş yavaş öne çıktığı bir dönemde, Osmanlı ülkesinin neyle uğraştığını iki örnek açıklamaya yetecektir. Bilindiği gibi 1530'larda Kopernik, gökcisimlerinin merkezinin Dünya değil Güneş olduğunu ileri sürmüştü. Kepler ise 1609-1619 yılları arasında bu teoriyi ispatlamış, Dünyanın ve gezegenlerin Güneşin çevresinde daire biçiminde değil, elips biçiminde bir yörünge çizerek döndüklerini hesaplamıştı. 1642 yılında ölen Galileo ise maddenin hareket yasalarını deneylerle ortaya koymuş ve bunu matematik prensipleriyle de açıklamışti. Kiliseyle sert çatışmalara girmişse de sivil yönetimler bu bilgini ve diğer bilginleri korumuşlar, böylece bilimsel bilgi Batı'da hızla yükselmiş ve bugünkü sonuç ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti'nde kendilerini bilgin diye tanımlayan ulema (âlimler) ise tamamen bir menfaat çekişmesinin aracıydı. Bunlar gerek maddi gerekse manevi (siyasal-yönetsel) ayrıcalıklar elde edebilmek için, kendilerini dinin tam koruyucusu gibi gösteriyor ve akla karşı mücadele ediyorlardı. Batı'da maddenin kanunları araştırılır ve uzayın sırrı çözülmeye çalışılırken aynı dönemde Osmanlı sistemi aklı, bilimi, gözlemi yok etmek peşindeydi. Beyoğlu tepesine gökbilimci Takiyuddin tarafın- dan kurulan rasathane, din adına yaratilan fanatizm sonucunda 1580 yılında top ateşiyle yıkılmıştı. Saray, cinci ve büyücü bir cahilin elinde oyuncak olmuştu. Safranbolu'dan gelme Hüseyin Efendi adlı muskacı ve üfürükçü adam; muskaları, falları ve remilleriyle Padişah İbrahim'i istediği gibi yönlendiriyordu. Duası ve nefesiyle Sultan Ibrahim'in cinsel organına hizmet eden's Cinci Hüseyin Efendi, bu ilahi gücünü dinden aldığını ima ediyor ve muskalarla padişahı avcunun içinde tutuyordu.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.