İnsanlar, kaslarına, beyin hücrelerine, damar ve sinir sistemlerinin karmaşıklığına rağmen ne kadar da önemsiz yaratıklar olarak görünüyorlardı. Çıplak bir gözle bile görülemeyen küçücük bir mikrop, burnun içinde nefes alıp verebiliyor ve ciğerlerin hücreleri ni yiyip bitirebiliyordu. Tanımlanamaz bir virüs tesadü fen ortaya çıkmış ve karaciğerin, dalağın ya da vücudun başka bir organının hücrelerini çılgınca bir hızla çoğal tarak onların etrafındaki her şeyi tahrip edebilmişti. Bademciklerden kalbe gitmenin yolunu bulan küçük bir ya pışkan damla doğrudan felce yol açabiliyordu. En küçük parmağa batan küçük bir iğne konuşma, görme ve duy ma yetisini hepten ortadan kaldırabiliyordu. Öylesine bir hava kabarcığı tesadüfen kana karışıyor ve vücut bir denbire pis pis kokup çürümekte olan bir köpek ya da at gibi hareketsiz bir cesede dönüşüyordu.