Gönderi

528 syf.
9/10 puan verdi
KIZIL DARI TARLALARI, KIZIL KIPKIZIL...
Time Dergisi'ne göre, Çin'in en ünlü, en sık yasaklanan ve kitaplarının en çok korsan baskısı yapılan yazarlarının başını çekiyor Mo Yan. Asıl adı Guan Moye olan yazar, "Sakın Konuşma" anlamına gelen Mo Yan kelimelerini kendine isim olarak daha uygun görmüş. Ama isminin hakkını vermemiş ve hep konuşmuş, hep yazmış. 2012 yılında "Sanrısallığı realist bir üslupla ele aldığı ve folklorik masalları, tarihi gerçekler ve günümüz öyküleriyle harmanladığı”gerekçesiyle aldığı Nobel'e rağmen, - Komünist Parti üyesi olduğu- için dünyaca pek sevilmemiş, pek kabul görmemiş. 1966 yılında başlayan Çin Kültür Devrimi sürecinde, eğitimini yarıda bırakarak, çocukluk ve gençlik çağlarını, ırgatlık ve pamuk fabrikalarında işçilik yaparak geçiren Mo Yan'ın eserleri Mao dönemine özgü toplumsal gerçekçilik izleri taşımaktadır. Demek ki neymiş, yolu pamuk tarlasından geçen bir yazarın toplumcu gerçekçi anlayışı benimsemesi kaçınılmaz bir durummuş! (Selam olsun Yaşar Kemal'e) *Kızıl Darı Tarlaları *Darı İçkisi *Köpek Patikaları *Darı Cenazesi *Garip Ölüm adlı 5 ana bölümden oluşan romanı, Mo Yan ilk başta, ilk bölümünden ibaret, uzun bir öykü olarak yayımlatmış. O güne değin basılmış olan savaş romanlarının genellikle seferberlik süreciyle başlayıp, zaferle sonuçlanan hikâyelerden oluştuğunu, yazarların da sadece savaş sürecine odaklandığını farkedince, bu klasik tabuyu yıkmak adına uzun öyküsünü romana evirmeyi uygun görüyor. Bunun için de doğup büyüdüğü Çin'in Shandong kentine bağlı Dalan kasabasının ve kasabanın suretini romanına sahne olarak seçmiş. Tarlalarda arzı endam eden darılar , aşırı yağan yağmurlar sonucu sıkça sele teslim olan kasabada, sel sularının yüzeyinde kalmayı başarabilen tek objeymiş. Aynı zamanda hasat edilmeden bekletilen darı tarlaları da, kasabayı haydutlardan koruyan bir siper görevi üstlenirmiş. Dolayısıyla esere adını veren - darı-" salt bir hububat olmaktan çıkarak, milli ruhu, milli benliği temsil eden bir metafor olarak eserde yerini alıyor. Çinli bir köylü ailenin, Japon işgalleri esnasında yaşadığı olaylar ve verdiği mücadeleler, üç kuşağın ağzından, ironik ve hüzünlü bir yaklaşımla aktarılıyor Kızıl Darı Tarlaları'nda. 1937-1945 yılları arasında yaşanan Çin-Japon Savaşı' nın bilinmeyen ya da bilinmesi istenmeyen yüzünü okuyucuya fark ettirme çabası güden Mo Yan, postmodern bir anlatı etrafında masal tadında bir destan sunuyor okuruna. Eser boyunca kullanılan - miş'li geçmiş zamanlı dilinin de, bu tada katkısı çok büyük elbette. 20.000.000 (yazıyla yirmi milyon!) Çinlinin katliyle neticelenen Çin-Japon Savaşı' nın ortasında cereyan eden zulümler, katliamlar, işkenceler, tecavüzler, açlık ve yokluk açıkça ve hatta gereğinden fazla bir şekilde açıkça ifade edilmiş. (Bu açıklıktan kastım, her bünyenin ve midenin, okumayı asla kaldıramayacağı türden bir eser oluşudur.) Öyle onlarca, yüzlerce, binlerce değil, milyonlarca kayıp veriyor Çinliler o dönemde. "Dönemin tirajı yüksek Japon gazetelerinden birisi olan “Tokyo Nichi Nichi Shimbun” gazetesinin başlığı bile o dönem yapılan katliamın boyutlarını gözler önüne seriyor: '100 Çinliyi kılıçla öldürme yarışması' . Yarışma kuralları Japonlara göre basitti. Yarışmaya katılan iki Japon askeri, ellerine aldıkları katana kılıçlarıyla önlerine sıralanmış Çinli esirleri aynı anda öldürmeye başlıyor ve 10 dakika içinde hangisi daha fazla esiri öldürürse, yarışmayı o kazanıyordu. Japon gazeteleri, bu yarışmayı büyük bir zevkle halkına duyuruyordu." Durun daha bu ne ki ; Japon doktorların sırf yaşayan bir bünyede gidişatı gözlemlemek için, Çin vatandaşlarının vücutlarına zorla kolera, veba ve tifo mikrobu enjekte etmesi, ayrıca Çinli kadınların öldürülmeden önce tecavüzden kaçınmak adına kendilerine zührevi hastalıklar enjekte etmesi, Japon askerlerinin, Çin askerlerini yoldan çevirip, iç organlarını parçalaması ve yine diri diri yaktıkları bir başka Çinli askerin ateşinde, o organları kızartıp yemesi, Japon ordusunun köpeklerinin ve sokak hayvanlarının karınları doysun diye açılan ölü bebek çukurları... Kısaca kitabın içerdiği yüksek doz vahşeti ve üst düzey küfürleri "Boyalı Kuş'' u okumuş olan arkadaşlarıma tek cümle ile şöyle anlatabilirim: Boyalı Kuş, bunun yanında çok masum, çok naif bir eser kalıyor... 1987 yılında" Red Sorghum" adıyla sinemaya da uyarlanan kitap, 1988 yılında, Altın Horoz En İyi Film, Yüz Çiçek En İyi Film ve Berilin Film Festivali'nde Altın Ayı ödüllerini kucaklıyor. Kitap biter bitmez izledim, gerçekten başarılı bir iş ortaya koyulmuş. Kitabın başarısındaki en büyük etkenlerden birisi de zannımca, mevzubahis savaşa bizzat tanık olmamış olan Mo Yan'ın, dedesi, ninesi, babası ve annesinden duydukları çerçevesinde savaşı böyle harikulade bir biçimde tasvir edebilmiş olması. Betimlemelerin çok fazla yer tuttuğu romanda, bu betimlemeler sayesinde atmosferi yakalıyor ve olaya dahil oluyoruz. Geriye dönüş tekniğini de sıklıkla kullanan Mo Yan'ın , romanda kronolojik bir sıra takip etmemesi, okuma-kavrama sürecini biraz güçlendirse de, benim açımdan "Kızıl Darı Tarlaları" ,hem bir insanlık dramının izlerine tanıklık etmek, hem de bir dil işçisinin azmini, başarısını görmek adına her kitaplıkta bulunması ve okuyup sindirilmesi gereken bir başyapıt. *Yiğidin hakkını yiğide vererek, eseri Çince'den müthiş bir şekilde çeviren Erdem Kurtuldu'yu da ayakta alkışlamak isterim...
Kızıl Darı Tarlaları
Kızıl Darı TarlalarıMo Yan · Can Yayınları · 2013671 okunma
··
447 views
ihtiyar okurunun profil resmi
Sarsıcı bir kitap bu... Başarılı.
Sultannn okurunun profil resmi
Ne okudum ben az önce. İncelemeyi bile okurken sarsıldım, kimbilir kitabı okusam ne hale gelirim. Sanırım ben de, sendeki gibi yürek yok. Gerçi aynı memleketin hamurundan yoğrulmuşuz ama yetişme şartları da etkiliyor galiba :) Ellerine sağlık canım. Okurken içim parçalandı.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.