Gönderi

320 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 4 days
GEÇMİŞE UZANAN KATARTİK BİR YOLCULUK
BU İNCELEME Oidipus kompleksi ekseninde roman karakterinin “cinsel” yaşamıyla ilgilidir. Okuyacak kişinin yaşına göre hareket etmesi önerilir. Tanım: Oidipus kompleksi ya da Oidipus karmaşası, Sigmund Freud'un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni saf dışı etme konusunda çocuğun beslediği duygu, düşünce, dürtü ve fantezilerin toplamıdır. Kelime olarak Oidipus kompleksi Sophokles'in meşhur “Oedipus Tragedyası"ndaki, annesiyle evlenen Oidipus'un dramından gelmektedir. Mahfuz kitapları içinde beni en çok şaşırtan kitabı hiç kuşkusuz bu oldu. Otoriteler, yazarın bu kitabı 1948’de “Midak Sokağı” isimli kitabından önce bitirdiğini ancak yayımlamakta acele etmediğini söyler. Bunun nedenini Mahfuz’un “Midak Sokağı”na gelecek eleştirileri beklemesine yorarlar. Tepkiler olumlu gelince de yazar bu kitabı yayımlamaya cesaret eder. Yazarın romanları Kahire’deki sosyal yaşamla ilgili olsa da burada yazar Kamil Ru’ba’nın Oidipus kompleksi üzerinde durur. Yine otoritelere göre Kamil karakteri Hüseyin Bedreddin adında gerçek birine dayanır. Zamanında çok zengin olan Hüseyin Bedreddin parasını uyuşturucuya harcayarak çarçur eder, neticede evsiz kalınca kahvehanelerde yatıp kalkmaya başlar. Sonunda da uyuşturucu bağımlılığı yüzünden hapishaneye girer. Annesiyle olan ilişkisinden dolayı Hüseyin Bedreddin ciddi sorunlar yaşar. Pek çok kadınla iyi ilişki içerisinde olsa da onlarla cinsel bir birliktelik yaşayamaz. Mahfuz’un kendisini eleştirmesi ve romanında bir model olarak kullanmasından dolayı Hüseyin Bedreddin Mahfuz’u ölümle tehdit eder. Romanın arka planında yatan tarihi gerçekler bunlar. Konusu itibarıyla “Serap” tümüyle psikolojik bir roman olarak görülebilir. Olay örgüsü Kamil’in ekseninde dönse de Mahfuz, Mısır toplumunda farklı grupların davranışları üzerine odaklanır. Tutucu Müslüman bir ülkede kadın erkek ilişkilerini, aile bağlarını ve din olarak İslam’ın etkisini açıkça gösterir. Yazarın “Han El Halili” isimli kitabındaki Ahmet Akif’le Kamil arasındaki benzerlik oldukça dikkat çekicidir. Her iki karakter de psikolojik sorunlar yaşar, bu durum onların topluma ayak uydurmalarını zorlaştır. Bazı yazarlar “Serap”ı Mahfuz’un sosyal romanlarının bir devamı olarak görürler. Ancak kullanılan teknik ve odak noktası burada oldukça farklılık gösterir. Roman sosyal gerçeklikten ziyade psikolojik gerçeklik üzerine kuruludur. Kamil’in kişiliği ve davranışları ön plandandır. Birinci tekil ağızdan anlatılan romanda (ki bu Mahfuz kitapları içinde sanırım bir ilk) yazar bu tekniği kullanarak araya başka bir aracı koymak istememekte, olayları karakterin ağzından okuyucuya direkt aktarma niyetinde olduğu anlaşıyor. Ancak burada unutmayalım ki yazarın tek amacı psikolojik bir roman yazmak ya da Oidipus kompleksi üzerine bir çalışma sunmak değil. Asıl amaç Mısır toplumunun bambaşka yönlerini ortaya koymak. Kitabın genel konusu olarak Oidipus kompleksinden muztarip bir Türk-Mısır ailesinden gelen bir adamın ve bu aile üyelerinin Mısır toplumdaki uyum sürecini gösterebiliriz. Olaylar 1930’larda belirsiz bir tarihte yine Kahire’de 30 yıllık bir sürede geçer. İlk defa arka planda savaşın rol almadığı ya da kendini göstermediği bir kitap okuyoruz. Kamil annesi ve eşini yitirdikten sonra kendi hayat hikâyesini doğumundan itibaren anlatmaya ve psikolojik sorunlarının izlerini sürmeye başlar. Romanın daha hemen başında Kamil, çocukluğundan beri annesine olan hislerinin tümüyle farkında olduğunu belirtir. Ona çok bağlıdır ve hayatları ayrılmazdır. Annesine karşı cinsel merakı özellikle birlikte banyo yaptıkları sırada ortaya çıkar. Küvetin bir köşesine oturan annesinin vücuduna su serper, annesini sabunlayarak vücudunu tanır. 25 yaşına kadar aynı yatakta yatarlar, dedesi bir gün kendilerini azarladığında yatakları ayırsalar da aynı odada uyumaya devam ederler. Çocukluğu boyunca Kamil annesinden ayrılmaz, mutfakta çalışırken bile onu yalnız bırakmaz. Emzirildiği dönemi özlemle yâd eder, bütün hayatı annesidir. Eşinden boşanmış olarak yaşayan anne, iki kızını da babaya kaptırınca elinde bir tek oğlu kalır. Kamil annesi için aynı zamanda bir eş görevi de görür. Kamil’e sürekli baba nefretini aşılar. Annesi oğluna kız elbiseleri giydirir, kızlar gibi uzun saçlı olmasını ister. Kamil kesinlikle normal bir çocukluk geçirmez. Annesi onu sırf kendine ayırdığından Kamil’in oyun arkadaşı bile olmaz. Kamil utangaç, nörotik ve korku dolu bir çocukluk geçirir. Bununla birlikte, okul, karanlık, hayvanlardan korkma gibi pek çok fobi de geliştirir. Annesi kafasını hayalet, cin ve şeytan gibi mistik kavramlarla doldurur. Kamil toplum içine çıkmaktan korkmasının yanında en çok ölümden, annesinin ölümünden korkar. Yalnız kalmak demek Kamil için bir yıkım demektir. Annesinin bu sahiplenmeci ve korumacı yapısı Kamil’i duygusal olarak yok eder, zihinsel olarak onun gelişimini engeller. Kamil okuldan nefret eder, okulda tuvalete bile gitmeye korkar, bundan dolayı altına işer, öğretmenine bir keresinde yanlışlıkla “anne” diye seslenir. Okulda hiçbir şey öğrenemediğini iddia eder, arkadaşlarının maskarası ve alay konusu haline gelir. Ortaokulu 17, liseyi 25 yaşında bitirir. Kendisinde az da olsa zekâ geriliği olduğu iddia edilir. Üniversitenin hukuk fakültesine kaydolur ancak sınıf içinde konuşma yapamadığı için okulu bırakır. Dedesi nüfusunu kullanarak ona bir iş bulur. Ancak iş hayatında da arkadaşları tarafından alaya alınır. Kamil gerçek yaşamla baş edemez. Annesinden ilk defa bağlarını koparıp dış dünyayı keşfetmeye çalışan Kamil için her şey bir serap gibi görülür. Sanırım roman da adını buradan alır. Kamil ile annesi arasında ergenlik boyunca hep erotik bir yakınlık söz konusu olmuştur. Kamil’in zihninde annesine karşı ensest bir düşünce geçti mi orası kesin değil. Annesinin memelerine karşı çok güçlü bir istek duyduğunu dile getirir. Bu cinsel isteği, ergenlik yaşamını şekillendirir ve pek çok probleminin kaynağı olur. Zamanla şizofren bir yapıya bürünür, irade kaybından duygusal felce kadar türlü türlü kompleksler geliştirir. Eve alınan bir hizmetçi sayesinde Kamil’in cinsel arzuları uyanmaya başlar. Bu hizmetçi onun ilk seks partneri olur. Bu deneyim Kamil’in çok hoşuna gider. Annesi tarafından ikisi yakalanınca hizmetçi kovulur, annesi Kamil’i bu günahından dolayı Allah’ın kendisini cehennemde yakacağını söyler. Bu durum Kamil’in cinsel kırgınlığının başlangıcı olur ve Kamil hizmetçiyle yaşadığı bu tecrübelerden suçluluk duymaya başlar, utançtan benlik algısı zayıflar. Seksin verdiği keyif ile seksin kendisine yaptığı kötülük arasında sıkışır kalır. Annesine karşı cinsel bir ilgi duymasına rağmen içindeki cinsel dürtüyü dizginlemek adında 14 yaşında mastürbasyona başlar. Hizmetçiyle olan ilişkisinden sonra çirkin kadınlardan inanılmaz bir şekilde tahrik olmaya başlar, güzel kızlar onu zerre heyecanlandırmaz. Zamanla özgüvenini yitirir, kendine olan saygısını kaybeder ve hayatı değersiz görmeye başlar. Bir dönem çöküş ve bunalım içinde yaşar. Annesine duyduğu aşk onda anormal bir saplantıya yol açar. Mastürbasyonlardan dolayı benlik saygısı zedelenir. Ancak günün birinde Rabab isimli genç ve güzel bir kızı görünce ilk defa bulutların içinde mavi gökyüzünü görmüş gibi olur. İlk görüşte âşık olur ve onunla evlenmeye karar verir. Mutlu bir evliliğin ve hayatın anahtarı olarak onu görür. Ancak Rabab’ı daha çok sevmesi onu annesine karşı bir rakip olarak görmesine sebep olur. İçsel çatışmalar yine başlar. Konuyu annesine açınca, annesi onu evlilikten caydırmaya çalışır, kendisinden kurtulmak için evlenmek istediğini söyler Kamil’e. Uzun süredir aklında yer eden intihar fikrinden vazgeçmesi ve dinin de problemlerine çözüm olmadığını öğrenince Kamil teselliyi başka yerlerde aramaya yollarına girer. Barlara takılmaya başlar, içkinin tüm korku ve endişelerini dağıttığını çok geçmeden keşfeder. Bir orospuyla birlikte olmaya çalışır ama cinsel ilişkiye girmekte zorlanır, suçluluk hisseder. Evde annesine bu olayı açınca annesi kendisinden tövbe etmesini söyler ama o yolundan şaşmaz. Dedesinin ani ölümüyle aile büyük bir mali çöküntü içine girer. Annesi oğluna, evlenmesi halinde evi geçindiremeyeceğini söyleyerek onu evlilikten caydırmaya bir kez daha çalışır. Aile daha ucuz bir eve taşınır. Daha sonrasında Kamil, Rabab’ı babasından ister ama annesi hayatı oğluna zehir etmeye kararlıdır. Kamil’in problemleri evliliğin daha ilk gecelerinde baş gösterir. Cinsel anlamda evliliğin gerektirdiği şeyleri yapamaz. Ön sevişmeyi bir şekilde atlatsa da eşiyle fiziksel birleşmeyi bir türlü gerçekleştiremez. Onun huzurunda kendini tümüyle iktidarsız hisseder. Ruhunun onunkiyle eriyip birleştiğini hissetse de bedenleri ayrı iki dünya gibidir. Annesine olan duygusal bağlılığını ve mastürbasyonlarını eşiyle paylaşmak istese de buna cesaret edemez. Eşinin bedenini arzuladığı kadar ondan nefret de duyar. Eşini ne zaman çıplak görse içindeki cinsel itki aniden yok olur. Tüm bu sorunların kaynağı anne olsa da o bunun farkında değildir ve suçu mastürbasyonlarda arar. Aslında Kamil eşinde temiz ve namuslu bir anne imajı, onun mutluluğu için kendini feda eden bir kadın imajı görür. Ona göre Rabab onun için kutsal bir nesne, bir tapınak gibidir. Böyle bir durumda onunla nasıl yatağa girebilir ya da o tapınağı kirletebilir? Ne vakit yatağa girseler eşinin hemen annesiyle özdeşleştirir; onu dokunulması yasak/günah olan bir sembol olarak görür. Neticede cinsel yaşamı bir kez daha sekteye uğramış olur. Çok geçmeden 40’lı yaşlarda dul bir kadınla tanışan Kamil onunla ilişki yaşamaya başlar. Bastırılmış cinsel arzu ve istekleri o kadın sayesinde açığa çıkar. Bu kadın onun için endişelerini ve kaygılarını gideren, yıllardır geliştirdiği Oidipus kompleksine karşı bir savunma mekanizması haline gelir. Bu kadınla olan cinsel münasebetleri sonrasında okur artık Kamil’i tanıyamaz olur. Romanın başında tanıştığımız Kamil’den eser kalmamıştır. Kamil burada iki farklı kişilik geliştirmeye başlar: Utangaç ve iktidarsız bir koca, erkekliği tavan yapmış azgın bir âşık. Kamil eşinin kendisini başka bir erkekle aldattığı düşünür. Daha sonradan öğreniyoruz ki eşi başka birinden hamile kalmıştır ve kürtaj sırasında yaşamını yitirir. Çok geçmeden annesi de vefat eder. Kamil ikisi için de yas tutar ve duygularını kontrol eder. Bundan sonra Kamil’in endişeleri, kaygıları ya da nörotik yaşamı hakkında hiçbir şey duymayız. Yıllardır devam eden psikolojik sorunları bir anda son bulur. Kitabın sadece Oidipus kompleksi üzerine temellendirilmediğini yukarıda ifade etmiştim. Mahfuz burada Kamil’in ailesi üzerinden orta-üst sınıf bir Türk-Mısır ailesini ve bu ailenin üyelerinin sosyal davranışlarını da okura sergiliyor. Kamil’in ailesi tam bir bozuk aile düzenini temsil eder. Ailenin her üyesi, anne, baba, dede, kızlar farklı özellikler gösteriyor. Yazar ilk defa bu romanda toplumun bu kesimine odaklanıyor. Son söz olarak yazardan böyle farklı, Freudian izler taşıyan bir kitap okumak beni hem şaşırttı hem de mutlu etti. Mahfuz’un klasikleşmiş temalarından sonra böyle bir kitap okurda gerçekten bir farklılık yaratıyor. Oidipus kompleksini de yazar gerçekten Kamil karakterinde çok başarılı bir şekilde yansıtmayı başarmış. Bu konuyla ilgili araştırma yapan öğrenciler için de bulunmaz bir referans kaynağı olarak gösterilebilir. Sabırla okuyan herkese teşekkür ederim.
Serap
SerapNecib Mahfuz · Hitkitap Yayıncılık · 201021 okunma
··
313 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.