Gönderi

Tüm alintilarim: - Öncelikle, yeni fikirler ilerlemenin tekeridir. Fikir yoksunluğu, durgunluğun hakimiyetine neden olur. - A Technique for Producing Ideas (Fikir Üretimi İçin Bir Teknik) adlı kitabında James Webb Young, fikir üretimini beş adımda tanımlar. İlk olarak, zihin “hammaddeleri toplamak”la meşgul olmalıdır. Reklamcılık söz konusu olduğunda bu hammaddeler “ürün ve insanlar hakkında özgün bilgileri (ve) hayat ve olaylar hakkında da genel bilgiler”i içerir.İkincisinde ise zihin “bu materyalleri özümseme süreci”ne giriyor. Üçüncüsünde, “bütün konuyu toparlamalı ve olabildiğince aklınızdan çıkartma”ya çalışmalısınız.. Dördüncü adım, “fikir, herhangi bir yerde doğabilir” evresidir. Beşincisi, “yeni doğmuş küçük fikrinizi dünyanın gerçekleriyle yüzleştirin” ve ne değerde olduğunu görün. - “Şurası kesin ki,” diyor Hadamard “keşif ya da icat, ister matematikte ister başka alanlarda olsun, fikirleri birleştirmekle mümkün olur...” Latincede “düşünmek” anlamına gelen “cogito” fiili, dilbilimsel olarak “bir arada çalkalamak” anlamına gelir. St. Augustine bunu çoktan fark etmiş ve “intelligo”nun “aralarından seçmek” anlamını taşıdığını kavramıştı. - Ciddiyete bürünerek çatık kaşlarla çalışan takımlardan çoğunlukla güzel bir iş çıkmaz. - Şakacılık ve yaratıcılık. Biri olmadan diğerine sahip olabilmek mümkün değil. Aynı olgu, eğlence ve fikirler için de geçerli. Tabii eğlence ve verimlilik için de. - Toplantıyı Parkta Yapın: Bizim ofisimiz bir parkın karşısındaydı. - Aile Günü: Yılda bir kere çocuklar annelerinin, babalarının çalıştıkları yeri görmeye geliyordu. - Bu Kim?: Çalışanlar, kendi bebeklik fotoğraflarını getirmeye başladılar, hepsini karıştırıyor, numaralandırıyor ve duvara asarak kimin kim olduğunu bulma yarışması düzenliyorduk. En çok bilene de ödül veriyorduk. - “Daima, yapacağınız işin kolay olduğunu düşünün, öyle olduğunu göreceksiniz” der Émile Coué - Bu nedenle, performansınızı yükseltmenin tek yolu, kendinize bakış açınızı geliştirmekten geçer - İnsanoğlu, yaşam düzeyini ve davranışlarını değiştirerek değişir. Jean-Paul Sartre da şöyle dile getiriyor: “İnsan, kendini nasıl görüyorsa öyledir.” Çehov ise şöyle der: “İnsan, inandığıdır.” Daha fazla söze gerek yok - “Eğer daha yaratıcı olmak istiyorsanız,” diye yazar psikolog Jean Piaget, “kısmen çocuk kalın, tabii büyüklerin toplumu tarafından yozlaştırılmamış yaratıcı ve keşfedici niteliklerinizle birlikte. - Neil Postman “Çocuklar okula soru işareti olarak girer, nokta olarak çıkarlar” diyerek aynı görüşü paylaşıyor - Gevşeyin, bir işgününde, merdivenlerden aşağı koşturun. Masanızda oturup bir külah dondurma yiyin. Masanızın çekmecelerinde ne varsa çıkartıp, birkaç gün yerlerde bırakın. Ofis mobilyalarınızın yerlerini değiştirin. İspirtolu kalemle ofisinizin camlarına resimler yapın. Notlarınızı boya kalemleriyle yazın. Asansörde avaz avaz şarkı söyleyin. Piyanonun tuşlarını yumruklayın. Kayığa atlayıp ayakta durarak sallayın. Hatta isterseniz, devirin kayığı. Önceden olup bitenleri unutun. Kuralları çiğneyin. Mantıksız olun. Budala olun. Özgür olun. Çocuklaşın. - Ama lütfen, bugün, bir şeyler yapın. Farklı bir şeyler, üzerinizdeki ölü toprağını atacak bir şeyler, sizi başka yönlere itecek bir şeyler, rutininizden kurtulmanızı sağlayacak bir şeyler yapın. “Eğer yaratıcı olmak istiyorsanız” der Louis L’Amour, “soruların sizi sürüklediği yere gidin. Bir şeyler yapın. Deneyimlerinizi genişletin.” - Sadece bakıyordunuz. Aramıyor, sadece bakıyordunuz. Bakmak, ayrı bir çaba gerektirmez. Soluk alıp vermek kadar basittir. Görmek ise farklıdır; çaba ister. Bir de kararlılık - Yarın işe giderken ya da ilk kahve molanızda, kendinize bir not defteri alın. Öyle sıradan bir şey olmasın. Ciltli bir defter alın, verimliliğinizi artırma hevesi uyandıracak cinsten. Sonra, her gün gördüğünüz bir şeyi yazmaya başlayın. Her gün. Ne görmüş olduğunuzun hiç önemi yok; sadece bir şey görün ve onu yazın. (Eğer gördüğünüz şey hakkındaki düşüncelerinizi de yazmak isterseniz, özgürsünüz. Ne de olsa - Dürüst eleştirinin hazmı zordur, hele de bir akraba, bir dost, bir iş arkadaşı ya da bir yabancıdan geliyorsa. - Size, ileriye atılmak için yeterli cesareti nasıl bulacağınızı anlatamam, sadece şunu söyleyebilirim; bir fikriniz olduğunu söylediğinizde kuşku ve çatılan kaşlara da pohpohlamalara da aldırış etmeyin. Bütün bildiğim bunu yapmanız gerektiği. Beş noktayı hatırlamanızda yarar var: 1. HERKES KORKAR, HERKES ; 2. KÖTÜ FİKİR YOKTUR ; 3. DAİMA BAŞKA BİR FİKİR YAKALAYABİLİRSİNİZ; KİMBİLİR, BELKİ DAHA İYİSİNİ BİLE YAKALAYABİLİRSİNİZ ; 4. HİÇ KİMSE ÇOK FİKİR ÜRETTİĞİ İÇİN ELEŞTİRİLMEZ ; 5. BİR FİKİR YAKALAMAYA DEĞER - Dökülen süt için asla ağlamayın. Kullanılabileceği bir yol bulun. Ya da daha iyi bir süt kutusu icat edin! - Her ne olursa olsun, bir şey üzerinde altmış dakika düşünmek karmaşa ve mutsuzluk getirir. - Fakat, dünyanın en büyük yaratıcı beyinleri, sözcükler yerine şekillerle düşünenleridir. - “Bir kere görsel bir fikir yakaladın mı” demişti biri bana, “sözcükler kolayca gelir.” Haklıydı da. - Unutmayın ki, sorunun içeriğinde çizgilerin noktaların arasından geçmesine ilişkin bir zorunluluk yoktur. Bilinçaltınızda kendi kendinize sınırlamayı getiren gene sizsiniz. - Benim bulduğum en coşturucu sınırlama, zamandır. Zaman sınırlaması, insanın çözüm bulması için iyi bir dürtüdür - Eğer ürün ya da hizmetimizi bir insana dönüştürseydik, bu nasıl biri olurdu? Bir erkek? Bir kadın? Bir kamyon şoförü? Bir sanatçı? - Düşünür ve piyanist Thelonious Monk, “Bir değeri hak eden insanlar sadece riski göze alabilenlerdir. Gün oluyor, asla duymadığım şeyler çalıyorum” der. - Reklamcılıkta -yakından tanıdığım bir alan- sorunun açıklanması, genellikle yaratıcı bir iş planı ya da yaratıcı bir strateji ister. Örneğin şu türden sorulara cevap bulunmasını gerektirir; “Ne söylemeye çalışıyoruz ve neden söylemeye çalışıyoruz?” “Bir şeyler söylemeye çalışan bizler kimiz ve bunu neden yapıyoruz?” “Rakiplerimizin söyleyemeyecekleri ne söyleyebiliriz?” “Ürün ya da hizmetimizin varlık sebebi nedir?” - “Malları müşterilerimize nasıl daha hızlı iletebiliriz?” diye. Sonunda birisi sadece şunu sorarak marketi buluverdi: “Müşterinin malını gelip almasını nasıl sağlayabilirim - “Bilimsel devrimin düşünürlerinin en görkemli yanları” diye yazıyor Arthur Koestler, “doğru cevapları bulmaya değil, doğru soruları sormaya yönelmeleri; daha önce başka kimsenin görmediği yerdeki bir sorunu görmeleri; ‘nasıl’ın yanına bir de ‘neden’i eklemeleridir.” - Farklı sorular, farklı cevaplar, farklı çözümler. - Bildiklerimiz bilmediklerimizin milyonda biri bile değil. - Bir şeyi zihninize yerleştirdiğinizde, olup bitecekleri görmek şaşırtıcıdır. - Thomas Mann da aynı şeyi söylemiş: “Eğer bir fikre daldıysanız, her yerde yansımalarını görürsünüz, hatta kokusunu alırsınız.” - Ralph Price da şöyle der: “Başarısızlığa uğradığınız ana kadar, başarıp başaramadığınızı bilemezsiniz.” - Sözel olarak düşünün. Görsel olarak düşünün. “Ya öyle olsaydı” oynayın. Benzerlikleri araştırın. Birleştirilecek şeyleri araştırın - “Şunu fark ettim” der Bertrand Russel, “Zorlu bir makale yazacağım zaman, en iyi plan konu üzerinde son derece yoğun düşünmektir - başarabileceğim en büyük yoğunlukta- bu, birkaç saat de olabilir birkaç gün de. O sürenin sonunda kendi kendime emirler verir ve deyim yerindeyse, o konuyu yeraltına indiririm. Aradan birkaç ay geçtikten sonra, kendi isteğimle konuya yeniden döner ve işin zaten tamamlanmış olduğunu görürüm.” - Ne var ki dünyayı olduğu gibi dönmeye bırakanlar genellikle dünyayı da bırakanlardır. Ne bir şey bulurlar. Ne bir farklılık yaratırlar. Ne de fikir üretirler. - Dahası, ya (a) kimseye fikrinizi açmayın, ya da (b) “Ooo, müthiş!”i yeterli görmeyin. - Ama unutmayın: Fikriniz için her gün bir şey yapın. Bilgisayarınızı, not defterinizi açın ve bir şeyler yapın. Her gün. Hatta, yaptığınız bir gün önce yaptığınızın tekrarı bile olsa, durmayın yapın. - “Her zaman” derdi Bud, “insanlar başarısızlığa uğramazlar, sadece denemeyi bırakırlar.” - Kendi sebebinizi yaratın.
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.