Gönderi

372 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Beni fazlasıyla şaşırtan ve yükseklere çıkarıp birden yere bırakan bir kitaptı. Gerçekten 2500 yıl öncesinde yazılmış ve yazılanlarının hala günümüzde geçerliğini korumuş olması oldukça enteresan. Platon'un yetişkinlik döneminde ele aldığı bu eser Platon'un bir sürü görüşünü içinde barındırıyor, özellikle idea kavramı ve mağara alegorisini açık bir şekilde görmek de mümkün. Dili aşırı yoğun bir kitap değil ki Platon hem bu sebepten ötürü hem de kalıba girmemek adına diyalog tarzına başvurmuştur. Platon'dan bahsederken Sokrates'e değinmemek olmaz tabi, Sokrates MÖ 470-399 yıllarında yaşamış, Sokrates öldüğü zaman Platon 28 yaşındaymış. Devlet'in yazılmasına asıl yol açan olay da Sokrates'in ölümüdür. Sokrates başkaldırmaya katıldığı, başkalarını başkaldırmaya zorladığı için değil; serbest düşündüğü, eski düzenin temellerini sarstığı için ölüme mahkum olmuştur. Pek çok dile çevrilmiş, pek çok insanın başucu kaynağı olmuş bir kitap. Çünkü Platon bu kitapta "İdeal devlet nasıl olur? Adaletli devlet nasıl olur?" gibi ütopyalara yer vermiştir. Kendi devlet anlayışını Sokrates'le diyaloglarından doğan o devlet fikrinin, ideal devlet fikrini bu kitapta anlatmış. Kitap 10 bölümden oluşuyor ve her bölümde ayrı bir konu üzerinden ideal devlet nasıl olur, farklı fikirlerin birbirleriyle olan konuşmalarına tanıklık ediyoruz. Kitabın ilk bölümünde yaşlılık üzerine, para üzerine konuşmalar var. Doğru insan nasıl olur, yaşlılıkta para gerekli midir, doğru insan aynı zamanda iyi insan mıdır, erdemli insan nasıl olunur, her bir birey doğruluğu ve erdemi bulduğu zaman toplum doğru ve erdemli olur gibi düşüncelerle karşılaşıyoruz. Açıkçası bu kısmı okurken bayağı bir sıkıldım ve kitabın bu kadar büyütülmesinin saçma olduğu düşüncesine kapıldım. Sonrasında adalet kavramı sorgulanmış; toplumda adalet nasıl kurulur, toplumda adalet nasıl sağlanır gibi yine burada doğruluğa işaret ediyor Platon. Doğru olmak, iyi olmak, kötü düşüncelerden, başkasının hak ve özgürlüklerine saldırmaktan uzak durarak, erdemli yaşayarak adaleti kurabiliriz diyor. Ve kendi ütopyasında, kendi ideal devletinde toplumu üçe ayırıyor; yöneticiler, çiftçiler ve koruyucular. Ve bunların mutlu bir şekilde yaşayabilmesi için de her bir sınıfın mutlu olması gerekiyor ve yine mutluluğun iyilikten, doğruluktan geçtiğine dem vuruluyor. Devletin başındaki insanların yani yöneticilerin taşıması gereken dört vasıftan bahsediyor; bilgelik, yiğitlik, doğruluk ve ölçülü olmak. Eğer o devletin başındaki insanlar bu dört önemli özelliğe sahipse o devlet mutlu bir şekilde yönetilir, yönetilen insanlar da mutlu olur anlayışıyla yine diyaloglar devam ediyor. Ayrıca bu devlet anlayışında kadınların, çocukların, gençlerin eğitimine çok önem veriyor. Kadınlar da devlet işleriyle ilgili fikir beyan edebiliyorlar, devlet işlerinde çalışabiliyorlar ama mutlaka bir eğitimden geçmek zorundalar ve bu eğitimin olmazsa olmazları da; müzik ve beden eğitimi. Sanata ve spora çok önem veriyorlar. Bütün eğitimlerde müziği ve beden eğitimini görebiliyoruz. Açıkçası kitabın buradaki anlatımı da çok saçma gelmişti. Platon rasyonalist birisi olduğu için özellikle Akademia’sında “geometri bilmeyen giremez.” Şeklindeki yazısında matematiğe ne kadar önem verdiğini biliyoruz fakat müzik ne alaka demiştimo kitapta bahsedilen armoniler, notalar.. anlam verememiştim. Sonrasında felsefe hocamla bu konu üzerinde konuşunca Platon’un rasyonalist olduğu ve matematiğe önem verdiği için zaten müziğe bu kadar önem verdiğini çünkü aslına bakarsak müziğinde bir matematik işi olduğundan bahsetti. Bu açıdan bakınca Platon’un düşüncelerine dair kafamdaki taşlar az çok oturuyordu. Bunun dışında bebeklere masal okunması gerektiğinden de bahsediyordu. Bu şekilde bireyleri topluma kazandırabileceğimizden dem vuruyor. Platon’un mağara alegorisinden bahsettiği benim de çok sevdiğim kısımdan bir kesit vermek istiyorum: “Düşünen, sorgulayan, özgür birey değilseniz bir mağarada birbirine zincirli ve sırtı mağara kapısına dönük mahkumlardan farkınız yok demektir.” Yani daha mö o dönemlerde insanların düşünen, sorgulayan ve özgür bireyler olmasına ne kadar önem verdiğine şahit oluyoruz. Daha o zamanlardan beri hep insanlar özgür olmak, fikirlerini rahatça beyan etmek, sorgulamak üzerine devlet kurmuşlar, toplumları geliştirmişler ya da bunun üzerine fikirler, ütopyalar üretmişler böyle olmasını arzu etmişler. E baktığınız zaman ne kadarı gerçekleşti onların ütopyası, o devlet anlayışı, ne kadarını yapabiliyoruz, yapamıyoruz bunları sorgulamak lazım. Çünkü şu anda bile hala nasıl bir devlet, nasıl bir toplumda yaşamak istiyorsun dendiği zaman çoğunlukla özgür, düşüncelerin rahatça ifade edilebileceği, sorgulanabileceği, eğitim haklarının olduğu, öğrenilebileceği, gelişebileceği, mutlu, iyi huylu insanlarla dolu bir toplum istenilir. E demek ki yüzyıllar geçtiği halde bizim konuştuğumuz, tartıştığımız, fikir ürettiğimiz konular pek fazla değişmiyor, pek fazla gelişmiyor. Sadece teknolojimiz, yaşam şartlarımız belki gelişiyor ama, o insan olarak, dünyaya bakış olarak, birbirimizin hayatını cehenneme çevirme durumları hiçbir zaman, hiçbir şekilde değişmiyor. Ayrıca bir devletin iyi olması, halkın mutlu olması için baştakilerin zorba olmaması gerekiyor. Platon’un zorbalıktan kastı; para hırsıyla ve ün, şöhret hırsıyla kendi istekleri doğrultusunda kendi gücünü kötüye kullanması. Yani kendi çıkarlarını ön planda tutup toplumun çıkarlarını düşünmemesi. Baştaki yöneticinin ve yöneticinin yanındaki insanların kesinlikle bu özelliklerden uzak olması gerektiğini söylüyor. Kitap 10 bölümden oluşuyor demiştim yine son bölümde de iyilikten dem vuruluyor. İnsanın kendini iyilikle kurtarabileceği, ruhunun ölümsüzlüğe ulaşmasını istiyorsa mutlaka yaşarken o ruhun iyilikle yoğrulması gerektiğinden bahsediliyor. Yani biz hakikate giden yolda, sonsuza giden yolda gerçekten ruhumuzun özgür kalmasını istiyorsak, kötülüklerden kendimizi arındıracağız ve tamamen iyi, doğru ve erdemli işler yapacağız. Felsefeyi seviyorsanız, felsefeyle tanışmak istiyorsanız, felsefeye şöyle bir giriş yapmak istiyorsanız çok iyi bir kaynak kitap ya da hiç felsefeyle ilginiz olmasa bile mutlaka okumanız gereken bir kitap. Çünkü her bir diyalogda, her bir fikirde kendinizi biraz daha gelişmiş, biraz daha bakış açınız farklılaşmış olarak bulacaksınız. Evet biraz ağır bir kitap. Yani kafanız doluyken okumanızı mümkün kılan bir kitap değil her şeyden önce kafanızın boşken, dikkat kesilerek okunması gereken bir kitap. Sizi düşündürecek, kitabı kapatıp kendi hayatınızla, kendi duygularınızla o insanlarınkini muhakeme edeceksiniz bunun için zaman geçecek ama mutlaka ve mutlaka okuyun. Çünkü gelişmemiz, için öğrenmemiz için sorgulama yeteneğimizin olması lazım ve bu sorgulamayı diyaloglarla bize en iyi şekilde sunan filozoflardandır Platon ve Sokrates. Belki hemen bitmeyecek evet belki okurken çok sıkılacaksınız ama en azından günde bir sayfa bir sayfa okuyun çünkü bu kitabın kesinlikle herkesçe okunması gerektiğini düşünüyorum.
Devlet
DevletPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201926,9bin okunma
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.