Gönderi

288 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Ne özet ne inceleme. Öylesine bir hatırlatıcı.
Kendime hatırlatıcı olması nedeniyle yazmamdam ötürü ufak da olsa spoiler içerecektir. Lütfen okumadan dikkate alınız.! Daha önceki Mevlana adlı kitabın incelemesinden çok farklı bir şey söyleyebilir miyim bilmiyorum ama dönüp baktığımda kitabı hatırlayacağım bir yazı olması ümidiyle başlıyorum. Anadolu'nun kapılarını kapanmayacak şekilde açan şanlı tarihimizin eşsiz savaşlarından biri konu ediliyor. Tabi bunu yaparken yazar, bu kutlu zaferin baş kahramanını güzelce anlatmadan geçilemeyeceğini düşünerek şanlı komutanın küçüklüğünden itibaren anlatmaya başlıyor. Alparslan veya daha sonraları anılacağı şekilde Adudüdevle (Devletin Koruyucusu) veya Ebu Şüca (Cesur, Yiğit), öylesine kuvvetli, güçlü, cesur ve zeki olarak tasvir edilmiş ki bu şekilde olmasa kendisine bu ünvanların verilmeyeceği de aşikar. Büyük Selçuklu Devleti'ni, amcası Tuğrul Bey idare ediyor olsa da kendisinin evlatları olmamasından dolayı tahtın hakkı kardeşi Çağrı Bey'in evlatlarına geçmektedir. Alparslan hakkı olduğunu düşündüğü tahtı, bir takım siyasi oyunların ardından kendini kanıtlayarak elde eder. Bu siyasi oyunların neler olduğuna ve kendini nasıl kanıtladığını burada anlatarak kitabın heyecanını kaçırmak istemiyorum, okuyunuz. Sonrasında ise en büyük başarısı Malazgirt'e geliyor ve şu anda topraklarımızın bulunduğu Anadolu'yu bizlere hediye etmesi anlaşıldığı üzere hiç de kolay olmamış dedirtiyor. Aradaki asker farkına rağmen, Türk ordusunun en başarılı taktiklerinden olan hilal taktiği ile Bizans'ın efsane Komutanı Roman Diyojen'i mağlup eder ve esir alır. Fakat yine Türk adetine uygun bir şekilde esir olmasına rağmen çok güzel şekilde -bunu özellikle belirtmemin sebebi, Alparslan elçi olarak en yakın arkadaşlarından birini gönderir ama bir süre sonra kör, topal şekilde geri alır- ağırlar. Kitabın içinde birçok Türk örf ve adetine öyle güzel yer verilmiş ve buna istinaden diyorsunuz ki evet biz bunları atalarımızdan almışız. Ayrıca savaşa hazırlanırken, Kurtuluş Savaşımızdakine benzer bir halk desteğine de başvuruyor, Alparslan. Bu arada, hikayenin bir yerlerinde Hasan Sabbah'ın öyküsüne de yer veriyor. Teşkilatını kurma olaylarını, Alparslan'ın istemeyerek de olsa ondan yaralandığına da değiniliyor. Kısaca kesilmiş olması, bana yine merak uyandırmak için yapılmış bir yazar uygulaması olduğunu düşündürttü. Hikaye örgüsü ile ilgili söyleyeceklerim bunlar gelelim yazarın üslübuna, dilim döndüğünce bu konu hakkında da bir şeyler söyleyim. Okay Tiryakioğlu, kitaplarında hep yaptığı üzere böyle ufak tefek bilgilendirme notlarını, anekdotları hikayenin içine öyle güzel yediriyor ve bu da okuyana -en azından bana- inanılmaz haz veriyor. Bu kitapta ise "alperen" ve "Kızıl Elma" tanımları oldukça hoş şekilde verilmiş. Yazar kitaplarında bolca eski kelimeye yer veriyor, anlamak biraz güçleşse de onun tadı bana bir ayrı geliyor. Bu anlamda, Mevlana incelemesinde söylediklerimi belirtmeme gerek var mıydı bilmiyorum ama belki yazarın okuyacak olduğunuz ilk kitabı olabilir sizin için ondan dolayı belirtme ihtiyacı hissettim. Bir de tasvirler yine öyle güzel işlenmiş ki sanki o şanlı komutanla Malazgirt'te birlikte kılıç sallıyorsunuz. Her ne açıdan bakarsanız bakın, okunası bir kitap. İyi okumalar...
Alparslan
AlparslanOkay Tiryakioğlu · Timaş Yayınları · 2019688 okunma
·
47 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.