Gönderi

170 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Hay bin Yakzan ya da Esrar'ül Hikmeti'l-Meşrikiye
İlk "felsefi roman" ve ilk "robinsonad/adasal roman", Tanpınar'ın deyişiyle "Müslüman aleminin tek romanı"...Kimilerine göre Robinson Crusoe ve diğer bir çok kitabın etkilediği bir kitap. Böyle ilgi çekici bir künye karşılıyor bizleri. Hay bin Yakzan ya da Esrar'ül Hikmeti'l-Meşrikiye. Kitabımız aslında iki ayrı kitabı bulunduruyor. Birincisi Orta Çağ'ın büyük hekimi İbni Sina'nın Hay bin Yakzan'ı, ikincisi ise Endülüslü filozof İbn Tufeyl'in Hay bin Yakzan'ı ya da diğer adıyla Esrar'ül Hikmeti'l-Meşrikiye'si. Neden böyle birarada basılmış? Çünkü karşılaştırmalı okuma yapmanın gerekliliği doğmuş bu eser için. Birbirinden farklı iki eser olmasına rağmen birbirine karıştırılmış. Kitapta sembolik bir anlatım seçilmiş ve Kur'an'dan ve hadislerden birçok motif var. Okurken zihninizin sınırlarını zorlayan bir kitap. Sindirmesi biraz zor. Anlamak için kitaptaki gibi üzerine düşünmek gerekiyor. Felsefeye biraz ilginiz varsa daha güzel bir okuma oluyor. Kitapta İbn Tufeyl, zamanında büyük tartışmalara yol açan üç ana sorunu çözümlemeyi amaçlıyor: 1. Bir insanın hiçbir eğitim almadan da düşünce ve tefekkür yoluyla Tanrı'yı ve dünyadaki düzeni anlayıp kavrayabileceğini, 2. Gözlem, deney ve düşünme yoluyla elde edilen bilgilerin vahiy yoluyla gelen bilgilerle çelişmeyeceğini, 3. Mutlak bilgilere ulaşmanın tüm insanların başarabileceği bir şey olmadığını göstermek istiyor. Ilıman bir iklimde ıssız bir adada kimsesiz bir bebeğin, yavrusunu henüz kaybetmiş bir ceylan tarafından bulunması ve sahiplenilmesi ile başlıyor hikaye. Hay, adada bulunan canlılardan farklı olduğunu yaşaya yaşaya öğreniyor ve adada diğerlerinden 'akıl' nedeniyle üstün olduğunu keşfedip kendi refahını sağlayınca - tüm zamanlarda olduğu gibi - sorgulama ve tefekkür başlıyor yani felsefe. Oluş ve bozuluş aleminin(dünya) ve içindekilerin neden var olduğu, bu düzenin nasıl oluştuğu, amacını sorguluyor. Adım adım hakikate ve Öz'e ulaşıyor. Tabi 15li yaşlarda başladığı bu yolculukta son raddeye varıp insan-ı kamil mertebesine varması 50 yaşına dek sürüyor. Varlığın özünün hakikatine ulaşınca ise o mertebeden ayrılmak istemiyor. Ama bu sefer de avucu gibi bildiği adada daha önce görmediği bir şey görüyor : kendine benzeyen bir canlı, bir insan! Yine beşer tarafı ve merak tarafı ağır basıyor ve insanlardan uzaklaşıp dinin hakikatini tefekkür etmek için ıssız olduğunu sandığı adaya gelen Absal ile anlaşmaya çalışıyor. Önce "insan dilinde konuşmayı" öğreniyor ve Absal'ın kendisine tebliğ ettiği son peygamberin bildirdiklerinin kendi ulaştığı sonuçlarla aynı olduğunu görüyor ve iman ve tasdik ediyor. Hikaye Hay'ın, Absal'ın adasına tebliğ için gidip orada diğer insanların hakikate kapalı olmasıyla uğradığı hayal kırıklığı ve dersle bitiyor. "Bütün kalplerin ve gözlerin başka türlü olacağı günün korkusu görülmüyordu hiçbir yürekte." Ben okurken bazı yerlerde zorlansam da çok sevdim kitabı. Yaşadığımız "modern" dünyada aslında göremediğimiz şeyleri az da olsa düşündürmesi açısından sevdim. Ve bize göre 1000 yıl önce yaşayan insanların neler üzerine düşünüp neleri anlamaya çalıştıklarını görmek bakımından düşündürdü. Ali Ural'ın
Raf Ömrü
Raf Ömrü
kitabı sayesinde tanıdığım ve unutmayacağım bir kitap oldu. Şimdilik benden bu kadar :) youtube: youtube.com/rafokur
Hay bin Yakzan
Hay bin Yakzanİbn-i Sina · Yapı Kredi Yayınları · 20214,781 okunma
··
199 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.