Hani bir fotoğraf albümündeki eski fotoğrafları inceleyerek geçmişe doğru yolculuk yaparsız ya...Kadıköyü’nün Romanı’nında da böyle bir yolculuk yaptım.Hatta sanki karakterler o sayfalardan fırlayacak gibi geldi bana.
1930’lu yılların Kadıköy’ünü yaşadım.
Aşkı en güzel anlatan kitaplardan biri Kadıköyü’nün Romanı.Kitaptaki hiçbir karakter aşkı istediği gibi yaşayamaz, aşktan yola çıkarak felsefi arayışlara yönelirler.
Safiye Erol’un kadın karakterleri asla kadınlığını yadsımaz, ezilmez.Eziliyor gibi göründüğünde bile aşkın kendisidir onu ezen aşkın nesnesi olan erkek değildir.
Safiye Erol’un tasavvufi yönünü görüyoruz ilerleyen sayfalarda.
Bedriye ve görümcesi Mihriban arasındaki ilişki çok etkileyiciydi.Bir kez daha hayran kaldım Safiye Erol’a.