Gönderi

Menfaat ve güç peşine düşen nice dindar insanın nasıl yolunu ve yönünü kaybettiğine her gün şahit oluyoruz. Cihâddan fesada, dâvâdan nemaya, imandan küfre kayan çok... Bu perişanlığın belki de en çarpıcı göstergesi “muhafazakâr” televizyon kanallarıdır. l980’lerde ve 90’larda dindar insanlar “Ah keşke bizim de bir televizyon kanalımız, bir gazetemiz olaydı” diye hayıflanırlardı. Bu TV kanallarının ilkinin kurulma aşamasında Anadolu’da pek çok yerde toplantılar yaptılar. Dindar insanlar büyük heyecan yaşadılar. Onlardan bunun için para topladılar. Bu “İslâmî” kanal böyle açıldı. Ama kısa sürede piyasa şarkıcılarının fink attığı bir kanal hâline geldi. Ezanın hoparlör ile okunup okumayacağını mesele eden, kadın spiker kullanmayan bu kesim şarkıcı hanımların ekranında müstehcen şekillerde arz-ı endâm etmesini caiz görmüştü. Bu “dindar” kanal sonra Yahudi Fox’a satıldı. Bugünlerde de “Amerika’nın Sesi” adlı Amerikan devletinin propaganda kurumunun gönüllü ve gururlu aktarıcısı durumunda. İkinci “dindar” kanal daha enteldi. Başlarda kaliteli ve iyi niYetliydi. Entelektüel abilerimiz güzel programlar yapıyorlardı. Türküler, şarkılar, İstanbul gezintileri, şair abilerimizin sohbet programları, hele “Esmâü’l Hüsnâ” gibi küçük ama çok vurucu programlar bizleri mest etmişti. Bu kanal da işi sulandırmada gecikmedi. “Halk böyle istiyor kardeşim” dediler, “reyting” dediler. “Nabza göre şerbet” ve “köprüyü geçene kadar” mantığıyla hızla yozlaştılar. Bir zamanlar “İslâmî” içerikli programlar yayınlayan o kanal 28 Şubat’tan sonra hızla pespaye bir eğlence kanalı hâline geldi. Bir zamanlar Hazreti Yusuf gibi dinî dizileri yayınlarlardı. Şimdi ise Hindu aileleri ve gelenekleri konu alan Hint dizilerini yayınlıyorlar. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. “İslâm” ve “din” denildiği anda bir iddia ortaya çıkar. Mesele o iddiada bulunmak değildir. O iddiaya uygun yol tutmaktır. Her iddia isbat gerektirir. Bu düsturu biliriz ama sadece mahkemelerde geçerli olduğunu düşünürüz. İslâm dâvâsı da bir iddiadır. İşimizle, düşüncemizle, kişiliğimizle o iddiaya ve dâvâya lâyık olmak gerekir. Henüz lâyık olmasak bile haddimizi bilip bilmeye, kılmaya, olmaya gayret etmeliyiz. Fakat 1990’lardan itibaren “İslâmî” etiketli kişiler, gazeteler, televizyonlar, vakıflar, dernekler, halkalar, cemaatler böyle yozlaştıkça “İslâm” sadece etikette kaldı. Bunları “İslâm” sananlar hayal kırıklığıyla imanlarına bile zarar vermeye başladılar.
·
10 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.