Gönderi

Ben çok güldüm siz de okuyup güler misiniz sayın HANIMEFENDİLER :)))
. Tencere Esra Turap Kendisinden başka herkesin her işine burnunu sokmaya bayılan Batı, pusulayı hepten şaşırıp artık duygularımıza da yön verme derdine düştü! Farkındasınızdır, bilhassa yüzyılın son yarısında her meseleye güya bir reçete bulup “şöyle davranın” demeyi de aşarak, “bu durumda şöyle hissedin” diyor. Elbette bunu açıkça değil, âdeti olduğu üzere sinsice enjekte ediyor zihinlere. Yeteri kadar ve hatta yeterinden de fazla para kazanma, doymak bilmeyen nefsini tatmin etme, insanları tek tipleştirerek her meselede kendisi gibi tepki veren bir yığın oluşturma derdiyle; her geçen gün yeni yabancılıklar zerk ediyor damarlarımıza. Birimiz de çıkıp demiyor ki sen önce kendi söküğünü dik, kifâyetsiz terzi! Dayattığı “böyle hissetmelisin” zulmü, en belirgin haliyle ergenlik döneminde hissediliyor. Ekranlardaki niteliksiz yapımları, yazılmış onca içi boş kitabı, akşama kadar sosyal medyada servis edilen malzemeleri izleyen ergen; “Madem bu yaşa geldim, öyleyse ailemi canından bezdirmek benim vazifemdir!” duygusuna esir oluyor. Nasıl olmasın ki! Memlekette ergenliğe giren ilk nesil bizim bebelermiş gibi, her gün içeriği şişirilmiş yeni bir problemle ve çözüm olmayacak çözüm taktikleri ile kuşatıldık. Gariban ana babalar da elinde Batı’dan aldığı reçete, psikolog kapılarında sekte-i kalp riski ile yaşamayı öğrenmek zorunda kalıyor. Çünkü Batı böyle istiyor! Bir başka duygu dayatması da doğum günü beklentisi: “Bugün benim doğum günüm, bugünü herkes hatırlamalı!” “En azından yakın çevrem bu kutlu günü taçlandıracak birer hediye almalı!” “Eltimin büyük teyzesi bile beni arayıp ne kadar kıymetli olduğumdan bahsetmeli, iyi ki varsın demeli!” “Eşim o gün işe gitmeyip akşamki havaî fişek gösterisinin detaylarını organize etmeli!” “Çünkü yıllar evvel bu tarihte BEN doğdum!” “Çünkü BEN, zannettiğimden çok daha önemliyim!” Anne adaylarının o dokuz aylık beklenti çıtası ise zaten Everest tepelerinde: “Bu halimle beni yormayın, bugün dışarıdan yemek söyleyin!” “Bu halimle beni incitmeyin el üstünde tutun!” “Bu halimle markete ben mi gideyim!” “Bu halimle neden beni biraz daha nazlamıyorsunuz!” Zannedersin insan ırkının son bebeğini ablamız getirecek dünyaya! Hiç elinde orakla tarlada çalışırken bebeğini dünyaya getiren anneler görmedi yeryüzü zaten! Yazsam sabaha kadar bitmeyecek olan benzer örneklerin zirvesi nedir diye sorarsanız, hanımların düğün günü beklentileri derim. Biliyorsunuz artık düğününde yeteri kadar ilgi odağı olamayan gelinlerin evlenmesi kanunen yasak! Devletin ilgili birimlerinde çalışan yetkililer her düğünden birkaç gün evvel gelinin yanında gözetmenlik yapıp, kâfi miktarda nazı çekilmediğine kanaat getirirse düğünü iptal ediyor! Yani herhalde öyledir, çünkü başka izahı yok onca kaprisin. – Halacığım bi’ bakar mısın, söyler misin camı biraz açsınlar, terleyeceğim yoksa. Bu gelin odalarının pencerelerini niye bu kadar küçük yapıyorlar ki! Dilara geldi mi, getirmiş mi kuaförde unuttuğum ıslak mendili? – Dur açayım kızım. Geldi geldi, getirmiş. De... ıslak mendil çoktu burada yavrum, niye kızı gönderdin tee oralara? – Bu markanın mendilleri pudralı ve nemlendirici içerikli halacıım, bu özel günde onu kullanmak istedim. Hah, Dilara gel canım ver, bi’ de aynayı versene çantamdan bi’ bakayım nasıl görünüyorum. – Al ablacım. Şahane görünüyorsun maşallah! Gelirken amcam aradı, beğenmediğin gelin arabası süslerini söküp yerine senin istediklerinden takmışlar. Ama lilyum bulamamışlar, amcam da beyaz zambak olsun o zaman demiş. – Ne demek bulamamışlar!!! Nasıl bulamazlar! Başka çiçekçi yok muymuş! Bir kere evleniyorum ben yaa, gelin arabamda bi’ lilyum isteyemeyecek miyim! Amcam mı evleniyor ben mi!.. Biliyordum zaten bi’ terslik olacağını.. Binmem ben o arabaya, o lilyum bulunacak Dilara!!! – Şey, tamam abla arıyorum amcamı hemen.. – Zaten gelin ayakkabımı yapan hanımefendi de ekru payet istediğim halde kırık beyaz payet kullanmış! Herkes her şeye benim adıma karar veriyor, hale bak! Hey Ya Rabbim, ben ne talihsiz bir gelinim yaa! Şu camı az daha aç Dilara tıkandım! – Kızım sakin ol, çok şükür büyük bir aksilik yok, her şey yolunda. Ailen, davetliler, nişanlın, herkes çok mutlu. Sen de canını sıkmaya bahane aramayıp tadını çıkarsana güzel yavrum? – Nasıl çıkarayım hala! Davetlilerin oturacağı masalara gül yaprakları serpin demiştim, kayınvalidem vazolara gül buketleri koydurmuş!.. Fotoğrafçıya dış çekim albümünün kapağı ahşap olsun demiştim, stüdyo çekim albümünü ahşap yapmışlar! Bu düğünün gelini ben miyim onlar mı yaa! Dilara bak gör halimi işte, ibret al. Sen kendi düğününde sakın benim yaşadıklarımı yaşama... hıyf... hürf... – Yok ben evlenmeyeceğim. Gelin olmak böyle bi’ şeyse ben almayayım abla, şu anda vazgeçtim evlenmekten. – Gelin olmak böyle bi’ şey diyil, bunlar tamamen benim kısmetsizliğim... Hyff.. görmüyor musun dizilerde gelinin etrafında herkes nasıl dört dönüyor, bi’ dedikleri iki edilmiyor! Hık... git söyle nikâh memuru da evlilik cüzdanını benim yerime dayıma versin de tamam olsun bari!.. hürff... hıyf... Nikâh memuru evlilik cüzdanını kime uzatır bilmem, ama bildiğim o ki, bu özenti ve dikte ettirilmiş ilgi beklentisi seviyesi biraz daha yükselirse, beyaz önlüklü ruh ve sinir hastalıkları uzmanlarının bana bir deli raporu uzatacakları günler yakındır.. Rabbim korusun, ama o gün gelirse eğer, yazarınızı ziyaret edip birer lilyum buketi getirirsiniz değil mi?
··
259 views
Mmefhari okurunun profil resmi
Haklı bir tespit. Bir gelin çiçeği taşıyıcısı olarak Dilara hanımın tarafından bakıyorum 🤭🌹
Bu yorum görüntülenemiyor
Yusuf Güneş okurunun profil resmi
Bu yazıyı kimse okumaz çok uzun
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.