Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnsan ruhunu tanımanın bedeni tanımaktan daha kolay olduğu hakkında
Evet, ben sahici ve sahiden var olan bir şeyim, tamam, ama nasıl bir şey? Söylediğim gibi: Düşünen bir şey. Peki başka? İmgelemimi zorlayıp daha başka türlü bir şey de olup olmadığımı anlamaya çalışacağım. İnsan vücudu adı verilen şu organlar toplamı değilim; bütün o organlara sızıp yayılan incelmiş, seyrelmiş hava da değilim; bir rüzgar, bir soluk, bir buhar olmadığım gibi, hayal edebileceğim veya tasarlayabileceğim şeylerden hiçbiri de değilim; çünkü en başta bütün bunların mevcut şeyler olmadıklarını varsaymıştım. Ama bu varsayımımı değiştirmesem bile, yine de bir şey olduğumdan emin olmayı sürdürüyorum. Fakat belki de tanımadığım için mevcut olmadıklarını varsaydığım o şeyler gerçekte bildiğim ve tanıdığım ‘ben’den farklı şeyler değil. Bilmem; şu anda bunu tartışmıyorum. Hükmümü ancak bildiğim şeyler hakkında verebilirim; var olduğumu biliyor ve ne olduğumu, var olduğunu bildiğim ‘ben’i araştırıyorum. İmdi, böyle açık ve net biçimde tanımlanmış varoluşumun bilgisinin, var olduklarını henüz bilmediğim şeylere bağlı olmadığı kesindir; dolaylı bu bilgi imgelemimle uydurduğum şeylerin hiç birine de bağlı değildir. Hatta bu imgelem ve uydurma terimleri de düştüğüm yanılgı konusunda beni uyarıyor; zira bir şey olduğumu imgelemimle kurarsam gerçekten bunu “uydurmuş” olurum, çünkü bir şeyin hayalini kurmak cisimsel bir şeyin suretini veya imgesini seyredalışa konu etmekten başka bir şey değildir. Oysa ben zaten var olduğumu kesinlikle biliyorum; bununla birlikte, bütün o imgeler ve genel olarak bedenin doğasına ait her şey rüya veya hamhayal olabilir. Bunun sonucu olarak, “ne olduğumu daha açık seçik bilmekliğim için imgelemimi harekete geçireyim” demekle, “şimdi uyanığım ve hem gerçek hem doğru bir şey görüyorum; ama onu yeterince net göremediğim için, rüyalarım bana onu daha kesin bir açıklıkla göstersinler diye, özel olarak uykuya dalayım” demek kadar yanlış bir şey yapmış olurum. Dolayısıyla, imgelem yoluyla anlayabildiğim hiçbir şeyin kendi hakkımdaki bilgime ait olmadığını; zihnin de kendi doğasını açık seçik bilebilmesi için konuyu böyle tasarlamaktan alıkonulup geri döndürülmesi gerektiğini açıkça biliyorum. İyi de neyim ben? Düşünen bir şey. Düşünen bir şey nedir peki? Kuşku duyan, anlayan, tasarlayan, olumlayan, yadsıyan, isteyen, istemeyen, ayrıca imgeler oluşturan ve hisseden bir şey. Bütün bu özellikler benim doğama aitse, doğrusu az şey sayılmaz bu. Hem neden ait olmayacaklarmış ki? Ben değil miyim şu anda hemen her şeyden şüphe eden, bazı şeyleri de anlayıp tasarlayan ve yalnız bunların doğru olduğunu güvenle belirtip bütün diğerlerini yadsıyan, daha çoğunu bilmeyi de dileyen ve isteyen, aldatılmak istemeyen, bazen istek dışı olsa da birçok şeyi imgeleyen ve ––bedenin organlarıyla olduğu gibi–– birçok şeyi de hisseden? Bütün bunlarda, ‘ben’ ve var olduğumun doğruluğu kadar doğru olmayan bir yan var mı, her daim uykuda olsam ve beni var etmiş olan beni aldatmak için elinden geleni yapsa bile? Aynı şekilde, bu özelliklerin arasında benim düşüncemden ayırt edilebilecek veya kendiliğimden ayrı sayılabilecek biri var mı? Zira kuşku duyan, anlayan ve isteyenin ben olduğum zaten o denli açık ve belli ki, bunu açıklamak için burada bir şey eklemek gerekmiyor. Ayrıca imgelem gücüne sahip olduğum da kesin, zira kurduğum şeyler (daha önce varsaydığım gibi) doğru olmasalar bile, bu imgelem yetisinin gerçekten bende bulunduğu ve düşüncemin bir parçası olduğu yadsınamaz. Son olarak, duyan, yani bazı şeyleri duyu organlarıyla yaptığım gibi algılayan da aynı benim, zira ışık görüyor, ses işitiyor, sıcaklık duyuyorum. Ama diyecekler ki bu görünüşler aslında aldatıcı ve ben uykudayım. Diyelim ki öyle ama hiç değilse bana ışık görüyor, ses işitiyor ve sıcaklık duyuyormuşum gibi geliyor ya! İşte bu yanlış olamaz ve düşünmek de zaten tam tamına bu demektir. Buradan hareketle ne olduğumun öncesine göre biraz daha açıklık ve seçiklikle kavramaya başlıyorum. Kaynak: İlk Felsefe Hakkında Meditasyonlar, R. Descartes, Ankara: BilgeSu, 2007, sf: 24-26).
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.