Gönderi

148 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Referans noktamız olan bu site içerisinde sadece 52 kişinin okumuş olduğu (bu kitap burada neden ilgi çekmedi bilemiyorum, gerçi zaten 2008’den beri ülkemizde ancak 3 baskı yapabilmiş; bu bilgiye göre klasik eserlerin popülerliğe kurban edildiğine dair çıkarsama yapabiliriz her neyse klasik eserlerin popülerliğe kurban gitmemesi dileğiyle sözlerime başlamak istiyorum) kitaba inceleme yazmak belki çok tercih edilecek bir davranış sayılmayabilir. Ancak bazı arkadaşlar yazmışlar bende bu incelemeyi yazmadan önce çoğu zamanda yaptığım gibi diğer arkadaşların incelemelerini de okudum. Onlara kendi incelememde değinmek istiyorum. Biri dışında hepsinin “bende böyle düşünmüştüm, güzel bir noktaya dikkat çekmişsin” diyeceğim türden olduğunu gördüm. Nitekim kitap söylenildiği gibi* gerçekten okuması zor bir kitap ama bunun sebebi kitabın konusunun çok çetrefilli olması değil, çevirmenin tercihinin çağdaş Türkçe yerine 1940-1950 Türkçesi’nden yana olması. Bu da bizi benim beğenmediğim dediğim arkadaşın incelemesine* getiriyor. Arkadaşın eleştirisi çevirmenin zorlama bir dil kullandığı yönünde olmuş, ben bu şekilde bakmıyorum. Baktığınız yere göre değişir ne anlam çıkardığınız. Aksine çevirmenin 2007 yılında yaptığı bu işe ödüller verilmesi gerektiğini düşünüyorum. O kadar kaliteli ve ince ustalıkla, emek emek çevrilmiş ki bunu hissedebiliyorsunuz. Bu kelimelere şu an uzak olmamız bu kelimelerin bizim olmadığı anlamına gelmez, aksine birkaç nesil üstümüzün bu kelimelerle hayatını idame ettirdiğini gösterir, çevirmen bize bunu verebilmiş buyrun o zamanlar insanlar böyleydi demiş adeta. Bu kitabın dilini sevmeyenler, ilk aklıma geldiği için söylüyorum Tanpınar’ı da sevmezler. Ya da Sabahattin Ali’yi, çünkü o yazarların kullandıkları kelimeler bunlar. Ve ben bu öznel bir yorum tabi ki o kelimelerin verilmek istenen anlamı daha iyi yakaladığını düşünenlerdenim. Söz gelimi, danışma kelimesini karşılayacak şu anda aklıma gelen ve bulabildiğim kelimeler; müracaat, istişare, müzakere, müşavere, enformasyon, meşveret. Yani sırf dilde sadeleşme diye dilde çoraklaşmaya imkan vermemeliyiz. Her neyse konudan uzaklaştım birazcık ama bu söylediklerim okuduğum kitapla ilgili söylemek istediğim şeylerdi. Bir kitabı okumadan önce asgari o kitabın yazarıyla ilgili bilgi sahibi olmak gerekir. Burada da diğer bir arkadaşımız bizleri zahmet etme derdinden kurtarmış ve Thomas De Quincey hakkında güzel bilgiler vermiş onu okumadan ya da belirli bir araştırma yapmadan başlamanızı önermem. Konusuna gelirsek onu da başka bir arkadaşımız kısa ve öz bir şekilde anlatmış ki bende katılıyorum. Yukarıda da söylediğim gibi kitabın çok basit bir konusu var, kitabı ilginç kılan konunun karmaşıklığı değil tam tersine basitliğinin üzerine gidilmiş kameranın, objektifin neyse işte olaylara değil karakterlere odaklanmış olmasıdır bana göre. Nedir işte bazı ciddi ağrılar çeken bir kişinin bu ağrıları dindirmek uğruna -hepimizin de yapabileceği gibi tabi bizim ulaşma imkanımız boşluk soru işareti - afyon alıp kullanmasını ve bu sırada yaşadıklarını konu alıyor özetle. Her neyse incelemeyi uzatıp sizleri de yormak istemiyorum, biraz daha bir şeyler söyleyebilirim ama genel hatlarıyla söyleyeceklerim bunlar. Ben çok çok beğendim, bizlere ve dahi tarihe 2007 gibi bir yıldan itibaren böyle bir armağan takdim eden Batu BORAN’a teşekkürlerimi naçizane sunmak istiyorum. Şunu da not etmek isterim ki her ne kadar beğenmiş olsam da bitirmekte aşırı zorlandım ve çok uzun süre boyunca okumaya çalıştım. Takdir edersiniz ki böyle bir kitap üstün bir alaka istiyor bunu vermediğinizde ise o kadar iyi niyetli davranmıyor size.Son olarak hepinize iyi okumalar diliyorum.
Bir İngiliz Afyon Tiryakisinin İtirafları
Bir İngiliz Afyon Tiryakisinin İtiraflarıThomas de Quincey · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2018172 okunma
·
230 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.