Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İlmin, Hayatın Bencesi Üç aydanberi ömrünün kırkıncı, matbuat hayatının ise on sekizinci yılını idrak etmiş bir fâniyim. Bu müddet içinde türlü dinlere, edebî ve İçtimaî ilimlere dâir okuyup faydalan­dığım eserler, pek çoktur. Fakat, üzülerek kaydedeyim ki, bunlar arasında aziz ve muhterem üstat Bıçakçızâde İsmail Hakkı Beyefendinin [İLMİN, HAYATIN BENCESİ] adlı muhallet eseri kadar olgun ve dolgun olanına-hemen hemen- pek az rastladım. Bu orijinal ve mükemmel eserin ilk defa 1921 yılında İzmir'de dört bin adet basıldığını, görmüş olduğu misilsiz alâka ve rağbetten dolayı kara borsaya düşüp tanesinin 2,3, 4,5 liraya satılarak mevcudunun kısa bir zamanda tükendi­ğini, bu sebeple gerek okuyucular ve gerekse kitapçılar ta­rafından tekrar basılması arzusuyla karşılaşıldığını, muhterem müellifinin [Bir Söz] ünden öğreniyoruz. Buraya, büyük bir nokta koymak lâzım. Zira bu cihet, kitabın nasıl bir de­ğer ve önem taşıdığını bize açıkça göstermektedir. İşaret ettiğimiz husus, aynı zamanda ,Türk kültürü hesabına gurur ve iftiharla kaydedilecek bir noktadır. Dansı, diğer ilim ki­taplarımızın başına!.. Tekrar tekrar hudutsuz zevk ve istifadeyle okuduğumuz [İLMİN, HAYATIN BENCESİ] nin [Son Söz] ünde şu satırlara yer verilmiş: "Ne garaz, ne ivaz; bunlar benim kendi kanaatle­rim, kendi itikatlarım, kendi fikirlerimdir. Böyle bil­dim, böyle buldum, böyle söyledim. Kendi yamalı hırkamı, elden alınacak ariyet kürke değişmedim. Belki tevârüt veya takarrüp bulunabilir. Allaha tapar, Muhammede ruhumla inanır, Kur’ânı büyük takdislerle tanırım, başka yoktur. Allah, milletimi mes’ut etsin!" Saygı değer üstâdın bu hâlisâne temennisine bütün kal­bimle “Amin!” dedikten sonra, uzun boylu lâf etmeden, şunları söyleyebilirim : Kitapta dikkat, ibret ve istifadeyle okunacak, biribirinden güzel, her biri bir pırlanta kadar kıymetli (980) vecîze mevcut... Gerçekten bunlar, kuru öğütler değil, kendi hayat ve hakikatlerimize tıpatıp uygun birer eşsiz vecizedir. Şimdi, bunlardan gelişi güzel birkaç tanesini birlikte okuyalım: 1 — Hayâ, namusun perdesidir. Perde açılınca, o kaçar. 2 — Serseri, câhil bırakılmış çocuğun büyüyüşüdür. 3 — Fâhişe, ahlâkı frengili adamların ısırıp bıraktığı bir meyvedir. 4 — En büyük millet; efrâdı, fikri milliyet ve fikri dinde müttehit olan millettir. 5 — Câhil, servet ile, rütbe ile adam olmaz. 6 — Cehâlet mağrur, fazilet mütevâzi’dir. 7 — Her şey hayat için, hayat da nâmus için fedâ edilir. 8 — Nâmus; din, millet, vatan, ırz demektir. 9 — Hayat için nâmussuzluğa katlanan, alçaktır. 10 — Nâmuslu ve terbiyeli bir kadının bulunduğu ev cennet, bilâkis ise cehennemdir. 11 — Nâmuslu ve vakarlı bir kadın, milyonlar değer bir hazînedir. 12 — Erkek; kendisine, kadın bütün millete tesir eder. 13 — Kadın, üç kısımdır: Sokak kadını, zevk kadını, ev kadını... Vatana, millete yarayan üçüncüsüdür. 14 — İyi kadının süsü, zîneti; sâdelik içinde nâmus ve iffetidir. 15 — Kalem, fikir nurlarının mîzâbıdır. (Su oluğudur). O nurlar, dimağdan kola, parmaklara süzülür, kalemden dökü­lür. Cehâletin karanlıklarını aydınlatan, işte o nurlardır. 16 — Matbuat; müstebit hükümetlerde ya esir, ya dalkavuktur. 17 — Muharrirleri, müellifleri; istediklerini yazamayan millet Bâbil esâretini tasvir eder. 18 — Gazeteler; onun, bunun vâsıtai âmâli değil, mille­tin vâsıtaı irşadı olmalıdır. 19 — Istıbdâda, sansüre lânet et!.. 20 — Din, millet, vatan, nâmus ve devlet gibi âli şeyle­re şiddetli muhabbet, sevdayı meâlîdir. Hakikî insanlarda bulunur. 21 — Aşk, gözden kalbe düşen yıldırımdır. 22 — insanı cin çarpması sar’a, güzelin çarpması aşktır. 23 — Aşkın en zevkli ve en heyecanlısı, ümit ve hayâl içinde geçendir. Muradâ ermek, aşkı öldürür. 24 — Cumhuriyeti tâlim eden ilk kitap, Kur’andır. 25 — Cumhuriyeti severim; çünkü ruhlara hürriyet ve millete adaletle hâkimiyet vaad eder. 26 — Cumhuriyet “Yap!” demediği gibi, “Yapma!” da demez. İnsana bu emri, ahlâk ve vicdan verir. O yalnız kollar, umumî ve hususî şerleri def eder. 27 — Cumhuriyetle idare olunan memlekette herkes, evinde olduğu gibi, hareketlerine hâkimdir. 28 — Türk Cumhuriyetinin dîni, İslâm dînidir. Dinsiz hü­kümet yoktur. Dînine tâzim, Cumhuriyete tâzimdir. Dîni tah­kir, Cumhuriyeti tahkirdir. 29 — Din ile ahlâk, bir milleti - kırılmaz bir kaya gibi - yekpâre eder; birleştirir. 30 — Milletim bana sorarsa “Saâdet, dîne ve ahlâka sarılmaktadır.” derim. 31 — Edebiyat, bir milletin ruhunun lisanıdır. Onu yal­nız edibler, şâirler söyler. 32 — İnsanı vahşîlikten kurtaran ve hakikî insan eden, ruhları temizleyen, kâinâtın gizli sırlarını keşfeden, bütün ilimlere hâkim olan felsefedir. 33 — Felsefe; hikmet, filozof hikmete âşık ve kendisi hâkim demektir. 34 — Yüksek zâtın yükseklisi alçaldığı, alçağın alçaklığı yükseldiği zaman artar. 35 — Mektepler dolmayınca, hapishâneler boşalmaz. 36 — Bir milletin asâleti, kanını karıştırmamakla muhafaza edilir. Aile asâleti de böyledir. 37 — Haksız mağlûp edilen mağlûp, galiptir. 38 — Ruh tutuşunca, insan ağlar. Ruhun ateşini, gözya­şı söndürür. Çeşm ile çeşmenin münâsebeti, budur. 39 — En büyük zevk, milleti ve hükümeti mes’ut gör­mektedir. 40 — Acı sözler hakikat ise, tatlı sözlerden daha tatlıdır. * * Bu kadarı, yeter sanırım. Eğer bu güzel vecîzelerin zev­kine kanamadıysanız, lütfen, gerisini bu paha biçilmez eser­den okuyunuz!.. [İLMİN, HAYATİN BENCESİ] ni, bilhassa, genç nesil, ahlâk ve fazilete değer veren inanmış Türk çocukları tekrar tekrar okumalı ve öğrendiklerini bütün ömürleri boyunca tatbik etmeye çalışmalıdırlar. O takdirde, her iki dünyada da mes’ut olmanın sırrını keşfetmiş sayılırlar. Kendisine, hiç tereddüd etmeden devrimizin “Şeyhülmuharrirîn”i diyebileceğimiz âlim ve fâzıl üstâdı, ilim ve fikir hayatımıza böyle ölmez bir şâheser kazandırdığından dolayı, cân - ü gönülden tebrik eder; ömrünün uzun, feyzinin bol olmasını Cenâb - ı Hak’tan temenni ve niyaz eylerim. Eskişehir - 11-8-1953 İsmail Hakkı Bıçakçı Zâde, 1948, Mârifet Basımevi - İzmir, 110 sayfa, 200 kuruş...
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.