Gönderi

34. sene Malatya gazası ve fetih. . . Bu topraklarda İslam dikişinin kimlerin eliyle atıldığı anlaşılsın; zira bin beş yüz sene oldu bu topraklar hala Ehli Sünnet ve’l Cemaat’e tabi ve bu topraklar yüzyıllardır ümmete rehberlik etti. Hz. Muaviye, Hz. Osman’ın en sadık refikidir. Hz. Osman, istihbaratının büyük kısmını ondan sağlamaktaydı. Nitekim Kufe’de Rafıziliğin (Şia’nın) kurucusu İbni Sebe’nin ektiği nifak ile beliren isyan alametlerini de yine ondan öğrenmiştir. Hz. Muaviye’ye yazdığı “Kufe ’de fitneye alet olan bir güruhun tarafına gönderilmelerini emrettim. Geldiklerinde hallerini ıslah etmeye çalış ve ısIah olduklarında Kufe ’ye iade et. ” mektup ile isyancılan Şam’a sürmüştür. Bu taife Şam’a vardığında Hz. Muaviye emir gereği onlara güler yüz gösterdi ve sürekli olarak onlarla ilgilendi. Yine bir gün sohbet esnasında onlara: “Siz Arab ’dan bir kavimsiniz. İslam ile şeref kazandınız ve nice ümmetlere galebe ile miraslarına kondunuz. İşittim ki siz Kureyş ’i hoş görmüyormuşsunuz. Kureyş olmasa siz zelil olurdunuz. Ümera ve rüesanız size kalkandır. Kalkanın aleyhine hareket etmeyiniz. Vallahi ya bu halden vazgeçersiniz yahut Allah tarafından büyük bir belaya uğrarsınız. ” demiş, bağiler ise ona: “Cahiliyet zamanında Kureyş kabilesi, adetçe ve kuvvetçe diğer kabilelere üstün değildi ki bizi korkutasın. Kalkan Iakırdısına gelince, kalkan alınınca iş bize kalır.” şeklinde küstahça cevap vermişlerdir. Bunun üzerine Şam Valisi: “Şimdi anladım ki, sizi bu davaya düşüren akıl eksikliğidir. Sen bunların hatibisin (kendisine cevap veren kişiye hitaben ). Sende akıldan eser görmüyorum. Ben sana İslâm ’ın emrinden bahsediyorum, sen bana cahiliyetten bahsediyorsun. Sizin işinize kıymet verenleri Allah Teâla zelil etsin. Tuh sana ve yoldaşlarına!” dedi ve bağilerin yanından çıkıp gitti. Akabinde tekrar gelerek nasihatte bulunmaya devam etti: “Resul-i Ekrem (a.s) masum idi. Beni istihdam etti. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman dahi beni vali kıldılar ve hep benden razı oldukları halde memur eylediler. . .” şeklinde sözlerine devam ettiyse de isyancılar onun valilikten çekilmesini istediler, o ise şöyle cevap verdi: “İslâm’da kıdemim vardır. Benden daha kıdemlisi de var. Lakin zamanımda bulunduğum memuriyetin hüsn-i idaresinde benden daha kuvvetli ve kaadir kimse yoktur. Hz. Faruk da bunu görmüştür, eğer benden daha muktedir biri olsaydı onu memur ederdi.” dedikten sonra şöyle devam etti: “Şimdi, hayra teveccüh ediniz ve hayır söyleyiniz. Allah’ın satvetleri vardır. Korkarım ki siz böyle şeytana uyarak Rahman’a isyanda devam ederseniz, dünyada ve ukbada zillet ve hakarete uğrarsınız.” der demez bağiler atılarak koca sahabinin sakalına yapışır, Hz. Muaviye: “Durunuz hele! Burası Kufe değil. Şam ehli bu muamelenizi görse sizi ellerinden kurtaramam, sizi katlederler.” dedi ve yanlarından ayrıldı ve durumu Hz. Osman’a bir mektupla bildirdi. 15. İslam asrının da fitnesini bir nevi özetleyen mektuptaki şu bölüm oldukça ehemmiyetlidir: “Ey Müminlerin Emiri! Asıl konuya gelince; sen bana, şeytanın direktifleri doğrultusunda hareket eden birtakım adamlar gönderdin. Halka -kendi iddialarına göreKur’an ile yaklaşıyorlar ve halkın kafasını karıştırıyorlar. Bu nedenle herkes onların ne istediklerini ve ne amaçla hareket ettiklerini bilemez. Bunların istedikleri bölücülüktür ve fitnedir. İslâm onlara ağır gelmiş ve onları sıkıştırmıştır. Şeytanın istekleri kalplerine yerleşmiştir. . .” Bu olayı anlatmaktaki sebebimiz Hz. Muaviye’nin Hazret-i Peygamberimiz’ın duasında buyurduğuna mutabık olan hilmini ve sabrını göstermektir...
·
14 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.