Gönderi

Hz. Osman’ın şehadeti mevzuunda haklı olarak kısas isteyen sahabeden bir grup ve haklı olarak işlerin düzene girmesinden sonra istediklerinin hemen yerine geleceğini vadeden, dolayısıyla kısası erteleyen Hz. Ali içtihad üzere bu kararlara varmışlardır. Nitekim aralarında vuku bulan savaşlar da bu sebeple vuku bulmuştur. Sahabilerin tamamı müçtehid olduklarından, birbirlerini taklit caiz değildir ve müçtehid, içtihadında haklı da olsa, yanılmış da olsa sevap kazanır. Esasında bu mevzu hakkında bizim bir şeyler yazmamıza da gerek yok, zira İslam büyükleri içtihad davasını ve özelde Hz. Ali Hz. Muaviye arasındaki içtihad davasında kimin haklı olup olmadığı hususunu ne güzel özetlemişler. Mesela: “Hazret-i Ali mutlaka haklı. Hazret-i Muaviye ise haksız değil.” Bütün dava bu. Hazret-i Ali’nin, Şam’a yürümek üzere savaş hazırlığı yaptığını haber alan Hz. Muaviye de savaş hazırlığına girişti. Tam bu esnada Müslümanların birbirine düşmesini ağzı sulanarak izleyen Bizans Kayseri’nin Şam’ı işgal için hazırlığa giriştiğini haber alan Hz. Muaviye, topraklarını kalbura çevirdiği, istediği zaman girip çıktığı Kayser’e şu tehditnameyi göndermiştir: “Eğer Şam üzerine hareket edersen sahibimle, yani Hazret-i Ali ile musalaha ederim ve onun ordusunun Öncüsü olarak senin üzerine varırım ve billahi’l kerim pay-i tahtın olan sisli, dumanlı Kostantiniyye şehrini yıkıp yakıp kapkara kömür ederim ve yerden havuç çekilip koparıldığı gibi seni mülkünden çekip çıkarırım ve seni domuz çobanı ederim.” Kayser, domuz çobanlığında gelecek olmadığını gördüğünden olsa gerek, Müslümanların, Kostantiniyye’nin dar boğazlarında belireceği güne kadar yağlı vücudunu tahtına sermiş ve gıkını dahi çıkaramayarak korku içinde beklemeye başlamıştır. Şu olay dahi ashabı kiramın faziletinin ne olduğunu en katı kalpli, en beyinsiz adamın dahi anlamasına kâfi gelir. Zaten bunun da Ötesi sapkınlıktan, küfürden olsa gerek. Sıffin Savaşı’ında, meydana önce gelen Şam birlikleri suyu tutmuş, sonradan gelen hilafet ordusunun su almalarına engel olmaya çalışmışlar, bunun üzerine Hz. Ali, Hz. Muaviye’ye bir elçi gönderip durumu bildirince, Hz. Muaviye yanındakilere “Kardeşlerimizle suyun arasından çekilin.” diye emir vermiştir. Bazı rivayetlerde de Hz. Ali’nin ordusu su tarafını bir ufak cenk ile elde etmiş, Şam’lılar su isteyince vermemişler ve Hz. Muaviye’nin Hz. Ali’ye elçi göndermesi üzerine Hz. Ali askerlerine Şamlıların su almalarına engel olmamalarını söylemiştir. Hz. Ali, kendisine isyan eden Hz. Muaviye ve ashabı hakkında sorulan bir suale şöyle cevap vermiştir: “Kardeşlerimiz bize isyan ettiler; ama onlara ne kâfir deriz ne de fasık; çünkü onlar bunu bir yoruma dayanarak yapıyorlar.” bu sözü bildikleri halde, hala sahabeye sövenlere, “sövmem ama sevmem de” diyenlere şaşırmaya gerek yok; zira onlar ayet ve hadislere inansalardı zaten bu yolda olmazlardı. Yıne Hazret-i Ali’nin, Sıffin dönüşü ordusuna hitabinda, Hazret-i Muaviye’nin idareciliği hakkında şu Övgü dolu sözü vardır: “Ey insanlar! Muaviye’nin emirliğinden hoşlanmamazlık etmeyin. Çünkü siz onu kaybederseniz, insanların kafalarının karpuz gibi omuzlarından yere düştüklerini göreceksiniz.”
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.