Gönderi

270 syf.
·
Not rated
Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam
“Hak milletin, şan onun, Gövde senin, can onun, Sen öl ki o yaşasın; Dökülecek kan onun” (Ziya Gökalp) Muhammed Ali Clay, Vietnam Savaşı’na katılmayı reddediyordu: “Vietnamlılarla bir alıp veremediğim yok, hem onlar beni sizler gibi zenci diye hiç aşağılamadılar, bana hiçbir kötülük yapmadılar” Dünyaca ünlü boksör de olsan devletinin dış politikasına öyle kafana göre karşı çıkamazsın. Bunun bir bedeli olmalıdır. Amerika da öyle düşünüyordu. Amerikan Boks Federasyonu Muhammed Ali’nin Dünya Boks Şampiyonu unvanını geri aldı ve lisansına el koydu. Onu ‘social death’ haline getirmeye ahdetmiş olan A.B.Devletleri, Muhammed Ali’yi vatan haini ilan etti ve herhangi bir eyalette maça çıkmasını yasakladı. Kaostan korktuğumuz-belki de haz etmediğimiz- için devlet denen karmaşık yapıyı kurduk. Çok güzel. Bu karmaşık yapının varlığını devam ettirebilmesi için vergi koyma, cezalandırma gibi bazı güçleri elinde bulundurması gerekiyordu. Mantıklı. Düzenin bozulmaması için onun otoritesini kabul etmeli ve mutlak özgürlüğümüzden birtakım fedakarlıklarda bulunmalıydık. Peki. Bazı durumlarda (bu durumların neler olduğuna o karar verecekti) pek çok hakkın elinden alınabilecekti. Yaanii. Artık o ne derse oydu, onun sözü senin sözün olacaktı, aksi fikir beyan etmen durumunda ya fikrin ya sen imha edilecekti. Eee ama yok artık… Oysa her şey ne güzel başlamıştı. İlişkimiz ne ara böyle hastalıklı bir hal aldı? Neden böyle olduk? Bizi daha iyi yaşatması için kurduğumuz yapı neden sürekli ölmemizi ister hale geldi? Birinin bir hatırasını okumuştum: Bir binbaşı, bir eri evire çevire dövmekteydi. Ve her darbeden sonra ere şöyle soruyordu: ‘Seni ben neden dövüyorum?’ Askerin cevabı mutlak itaatin trajikomik halini gözler önüne seriyordu: ‘Benim iyiliğim için komutanım.’ İnsanlık bu saydıklarıma hiçbir itirazın olmadığı, gücü buldukça da daha çok şımaran pek çok acı tecrübe yaşadı. Aralarında belki de en acısı Nazi Tecrübesiydi. Sebastian Haffner bu saçmalığın nasıl olup da böyle kabul görebildiğini anlatıyor. Bunu büyük resme bakarak değil münferit vatandaşın gözünden yapıyor. Senin, benim basit seçimlerimizin ne gibi feci sonuçlarının olabileceğini ürpertici bir şekilde gözler önüne seriyor. Devlet denen mekanizmanın hiç hata yapmayacağını düşünmenin veya hatasına itiraz edilemeyeceği fikrinin nihayetinde milyonlarca masum insanın öldürülmesine göz yummaya varan bir vicdan felcine sebep olduğunu anlatıyor. Ürpererek okuduğum bu kitabı tüm insanların ‘bir Alman kardeşinizden uyarılar’ olarak görmesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü insanlık aynı yerden yara almaya devam ediyor. Yazar şu enfes tespiti yapıyor: “Nazilerin ilk işgal ettikleri ülke Avusturya ya da Çekoslavakya değildi, Almanya’ydı. Önce münferit her Alman bu rejimi kabullenmeliydi. İnsanlar korkutuldu. Ya hapishane ya uysal vatandaş ikilemine sokuldular. “Sopa yememek için sopa atanların safına geçtiler.” Bir jenerasyon bu zihniyette bir eğitim sistemine maruz kaldığı için birey veya vatandaş olarak değil militan olarak yetişti. “Bu beyinlere iyice mıhlanmış çocukça bir sanrı, yirmi sene sonra pekala ölümcül ciddiyette bir dünya görüşü olarak büyük siyaset sahnesine geri dönebilir.” İnsanlar hamaset dolu aşırı milliyetçilikle afyonlandılar. “şatafatlı bir ulusal övünme; Alman düşüncesi, Alman hissiyatı, Alman erkeği, ve benzeri kavramlar etrafında yaratılan masturbatif yapmacıklık.” Tüm bunları okuduğunuzda aklınıza yakınınızdan somut örnekler geliyorsa yazarın “belki Nazi olmuyorduk ama Naziler için kullanılabilir bir malzeme haline geliyorduk” dediği yola girilmiş olabilir. Vatanseverlik bana kalırsa soyut bir kavram. Vatanı sevdiğini iddia eden ve bu payeyi kimselere bırakmayan birçok insan; insanı sevmiyor, yaşamı sevmiyor, hayvanı sevmiyor, ağacı, toprağı, çayırı çimeni, çiçeği böceği sevmiyor. Acep vatandan kasıtları nedir bunların? Bu insanların sadece kendi fikirlerinden, kendi ceplerinden, kendi hanelerinden ibaret gördükleri farklı bir vatan ve devlet anlayışı var anladığım kadarıyla. İşte bu, Nazım Hikmet’e “Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.” Dedirten aymazlık. Bu beraberinde çok tehlikeli bir durumu getiriyor. İnsanlara vatan kavramını öğretmeden, mantık derslerine müfredatta yeteri kadar yer vermeden ‘vatanına göz dikeni ez oğul’ dersen kendi fikrine uymayan herkesi ezmeye kalkışması gayet olasıdır. Zira ben, vatanı kendi fikirlerinden ibaret sayan, o fikirlere karşı çıktığında vatana ihanet etiğinizi düşünen yüzlerce insan tanıyorum. Halbuki hiçbir insan hatasız olmadığı gibi hiçbir devlet de hatasız değildir. Bu hatayı dile getirmek de vatan hainliği değildir. İsrail’in Gazze politikasını protesto eden Yahudiler vatan haini değildir. Anadolu’nun işgaline karşı çıkan Yunanlılar vatan haini değildir. Kendi devletleri öyle deseler de değildir. Bir ailenin ferdi olduğumuz gibi bir milletin ve devletin de ferdi olarak doğuyoruz. Onlara olan aidiyetimizden dolayı sevinci sevincimiz, üzüntüsü üzüntümüz oluyor. Başarıları göğsümüzü kabartıyor. Ona laf edenlere öfkeleniyor, rencide oluyoruz. Nasıl ailemiz mutlu olsun istersek ülkemizin her ferdi de mutlu olsun istiyoruz. Bunlar gayet insani. Ama bazen kabullenmesi zor olsa da aile bireylerimiz bazı haltlar yiyebilirler. Onları uyarmak, yanlışlarından döndürmeye çalışmak bu sevginin bir devamıdır aslında. Aksi halde “Aile Şerefi(1976)” filmindeki Oktay’ın babasına dönüşmüş olarak bulabiliriz kendimizi: “Oğlum için bütün dünya ölsün” Herman Hesse “ Ben bir vatanseverim ancak vatan ile insan arasında bir tercih yapmak durumunda kalsam tercihim her zaman insandan yana olur.” Diyor. Şeyh Edebali de “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” İnsanı önemsemeyen, bireyi yok etmeye çalışan, aykırı her fikri susturan ve hain ilan eden devlet ile ilgili atalarımız “zulm ile abad olanın ahiri berbad olur” demişler. “Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.” Ortada pek çok güç ve yetki verip kurduğumuz bir mekanizma var. Bir de onu sorgulanmayan, eleştirilmeyen, denetlenmeyen hatta tapılan bir konuma getirdiğimizde hem ona hem kendimize zarar veriyoruz. Onu uyarmalıyız, bazen ona karşı çıkmalıyız, doğruları yüzüne haykırmalıyız. Bunu onun iyiliği için yapmalıyız. Tabi bu bizi ‘sakıncalı’ olmak ile ‘makbul vatandaş’ arasında kalmaya zorlayacak. Yanlış tercihin acı sonuçlarını görebilmek için tarihin çöplüğünü biraz karıştırmak yeterli. Vatandaş olarak insanın önünde bence çok basit iki seçenek var: Şartsız şurtsuz eğriye eğri doğruya doğru demek veya 155’i aramak. O yüzden derin bir nefes almalı, cesaretimizi toplamalı ve Nazım Hikmet’e nazire yaparak şöyle demeliyiz: Muhammed Ali vatan hainiyse, Siyonizme kafa tutan Yahudiler, Anadolu’nun işgaline karşı çıkan Yunanlar vatan hainiyse, 1919’da Mustafa Kemal vatan hainiyse yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla ben de…” -“Hayin, vatan hayini. Vallahi 155’i ararın.”
Bir Alman'ın Hikayesi
Bir Alman'ın HikayesiSebastian Haffner · İletişim Yayınları · 2020223 okunma
··
463 views
Sultannn okurunun profil resmi
Öncelikle incelemeniz için tebrik ederim. Emeğinize sağlık. Sonra da kendimi incelemenize yorum yapmak için yetersiz gördüğümü söylemek isterim. Ama kendimi yorum yapmaktan da alamadım. Evet Almanya, savaşı kazanmak için önce kendi ülkesini işgal etmek zorundaydı. Yoksa halkını bu savaşa nasıl ikna edebilirdi? Devletine inanan, yaptığını haklı gören bir halk ancak devletinin arkasında durabilir. Her ne kadar devlet yaptıklarıyla haksız da olsa, ona inandığı sürece haklı görecektir ve peşinden gidecektir. Sopa yememek için de sopa atanların yanında olacak tabiki. Dediğiniz gibi insan hem vatanını sevip hem nasıl vatanına ihanet eder? Bunun örneklerini çevremizde son yıllarda sıkça görüyoruz. Kaz Dağları'nda yapılanlar, zeytin ağaçlarının kesimleri, altın aramak için yapılan talanlar... Vatanını seven hangi kişi bunlara göz yumar. Korkunç olan da, bu talana karşı gelenler üç sütun üstüne kapkara haykıran manşetlerle vatan haini olarak yazılıyor. İçinde insan sevgisi taşıyan hangi kişi kendi insanını yakmak için adeta çırpınır ve bunu da insanlık için yaptığını söyler. Çok çelişkili bir durum. Hitlerin yaydığı düşmanlık tohumları umarım bir an önce insanlığı terk eder. Tekrar emeğinize sağlık.
1 previous answer
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Hocam, bu kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Umarım güzel temenniniz gerçek olur tüm acılardan sıyrılır insan da doğa da.
1 next answer
AkilliBidik okurunun profil resmi
Benzer bir taraftan, Nazi ideolojisinin Alman gençliğini nasıl etkilediği, savaş yılları ve sonrasındaki hayatı “Soğanı Soyarken”de anlatan Gunther Grass’ı da öneririm size. “Teneke Trampet”in müthiş yazarı geçmişte Nazi subayı olarak savaşa katıldığını bu kitabi ile açıklamış ve büyük tepki çekmişti.
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Yazarın nazi subaylığına şaşırdım. Teneke trampet listemdeydi. Soğanı soyarken’i de ekliyorum. Tavsiyeniz için teşekkürler 🙏
mesut bahtiyar okurunun profil resmi
Fevkalade bir tekit olmuş, Çetin bey. Bu kitap kütüphanemde ve en kısa sürede okuyacağım, Lakin bize yazacak bir şey bırakmamışsınız. Kıskandım açıkçası, ince gördüğünüz yerleri. Başarılarınızın devamını diliyorum efenim...
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum güzel sözleriniz için. Kitabı okuduktan sonra ben de sizin görüşlerinizi okumak isterim.
Neşe okurunun profil resmi
Her bir paragrafınızı beğeniyle, kendi zihnime paylaştırıp okudum. Çok güzel bir inceleme olmuş. Kaleminize sağlık.
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Vakit ayırıp okuduğunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ediyorum. Sizin de gönlünüze sağlık.
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Oktay’ın adını fabrikasının ürettiği buzdolabına veriyordu evlattan yana şanssız olduğu gibi adilâne olmak erdeminden de nasiplenememiş fabrikatör baba:) Oktay Buzdolabı:))) Tay ama ölü doğmuş bir tay.. Ne güzel duygular bırakmış bir Yeşilçam klasiğini hatırlattınız bu incelemenizle.. Bir Alman Hikayesinin hatırlattığına bak İyi ve güzel herşey arasında sevgi ve doğruluk bağı muhteşemlik hissi veriyor:) Emeğinize sağlık:)
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Fazla ve yanlış sevgi bazen Oktay’ı bazen bir milleti öldürebilir. Ama yarın bi gün buzdolabı işine girersem çocuğumun ismini verebilirim:) teşekkür ediyorum...
Kaan okurunun profil resmi
İnceleme çok iyi, emeğinize sağlık. Düşüncelerinize katılmamak elde değil. Lakin şöyle bir ekleme yapmak istiyorum; Bizim toplumumuzdan bir insan (söz meclisten dışarı) Muhammed Ali- ABD, Naziler- diğerleri, Yunan işgali- buna karşı olan Yunanlilar, Vietnamlilar- ABD gibi daha da uzatilacak uzun bir listede boyunca olayları gayet objektif ve mantıklı şekilde ele alabilir. Lakin aynı şeyi kendi devleti- X, Y, Z, .. gibi durumlarda katiyen yapamaz. Çünkü devletimiz mazallah yanlış yapamaz. Bu nedenle örnek verirken bile insan başkalarından örnek veriyor ki başım agrimasin. Bizim toplumun bin tane kırmızı çizgisi var. Eğer biraz farkındalıgi ve bilinci yüksek biriyse insan, bu kırmızı çizgilerden siyrilacam diye dansöze bile dönebilir. Herkesin dilinde saygı duy var. Bu aslında sus konuşma demektir. En çok bazı konularda susacaksin. Bu bazı konularda fikrini beyan edince otomatikman terörist oluyorsun, hain oluyorsun. Hem de Muhammed Ali- abd konusunda Muhammed Ali tarafında olanlar tarafından. Bakmayın bu ülkede insanların düşünce ve ifade özgürlüğüne önem veriyorum, Sansüre karşıyim gibi laflarina; herkesin susturmak istediği, sansurlemek istediği hatta linç etmek istediği düşünceler, insanlar mevcuttur. Ben de bizim ülkeden örnek vermiyorum daha doğrusu veremiyorum. Çünkü sadece fikir beyan ettiğim için hatta sadece objektif şekilde bazı kırmızı çizgi konular hakkında bir şey dediğim için eminim ki bir sürü kişi Vatanseverlik moduna geçip hain vs vs diyecek. Vatanseverlik çok ucuz bir şey oldu,öyle ucuz ki 140 karaktere sığıyor artık.
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Sözünüz meclisin tam da içinde. Çok haklısınız. Ayrıntılı izah ettiğiniz sebeplerle yazının sonunda şakayla karışık bahsetsem de örneklerde otosansür uygulamak zorunda hissettim kendimi maalesef. Ülkemizin kırmızı çizgileri, meramımı dolambaçlı yollardan( Vietnam, Yunanlar vs) anlatmama sebep oldu. Ve ülkemizde tahammülsüzlüğün ideolojik olarak istisnası yok ne yazık ki. Madımak olaylarını andığım için dinsizleri savunmakla, Kandil mesajı paylaştığım için gericilik imasıyla itham edilmişliğim var. ‘Saygı duymak’ umarım susturmanın değil tüm fikir ayrılıklarına rağmen ortak yaşam kültürünün aracısı olur. Beğeniniz ve değerli yorumlarınız için teşekkür ediyorum.
Bu yorum görüntülenemiyor
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.