Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Cümlede "büyülü gerçeklik" sözcüklerinin geçmesi, Marguez'den bahsetmenin farzlarından biridir. O'nun yarattığı dünya; bir yandan kaçılamayacak derecede gerçek, diğer yandan kaçma umudunu besleyecek kadar gerçek-üstüdür. İnsanın hallerini, biricikliğini, tutkularını, saplantılarını, kaderini, kederini rüyaya benzer bir tür sihirle anlatır. Onun dilinden dökülen en inanılmazlara iman eder okuyucu; sözcüklerinin yarattığı eşsiz dünyalarda, bir tür vecd halinde gezinir. Romanları birden fazla okunmaya açıktır, her okumada bir önceki okumada gizlenmiş olanın ortaya çıkmasını sağlayacak şekilde kat kat kurgular kitaplarını, olağan olanı olağandışı şekilde anlatır. Gerçek-düş ve kabus arasında gezinen Kırmızı Pazartesi ise O'nun en bilinen eserlerindendir. Kitap “Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, piskoposu getiren gemiyi beklemek için sabah saat beş buçukta kalkmıştı” cümlesiyle başlar. Rüyasında, badem ağaçlarının arasından uçarken dalların hiçbirine çarpmadan geçip giden, yaldızlı kâğıttan yapılma bir uçağın içinde tek başına oturduğunu görmüştür. Kahramanın kaçınılmaz sonu daha ilk sayfada okurun gözlerinin önüne serilir. Katillerin kimliği, cinayetin nedeni, ne zaman işleneceği en baştan bellidir; romanın gizemli bunlarda değil Marguez'in olağanüstü kurgusu ve anlatımında gizlidir; ölüm ilk satırda söylense de gerilim son satıra kadar devam eder. Anlatım tarzı, okurun olayları öğrenme arzusunu son ana dek canlı tutar. Santiago Nasar, piskoposun kasabayı ziyaret ettiği gün öldürülür. Bir gece önce evlenen Angela Vicario, bakire olmadığı için baba evine gönderilmiş, suçlu olarak Santiago Nasar’ın adını vermiş, abileri de domuz kestikleri bıçakları yanlarına alarak Santiago Nasar’ı beklemeye başlamıştır. İlginç olan şudur ki; kurbanlarını beklerken gördükleri herkese onu öldüreceklerini söyleyen bu delikanlıların sözlerini kimse ciddiye almaz ve Santiago'ya haber vermez. Kaderin çarkları mı, bilinmez ama yazarın da dediği gibi "Bazen kaderimiz bizi görünmez kılar, tıpkı ölüm fermanı ezelden beri yazılı olan iradesiz bir kelebekmiş gibi". Olayın başlaması ve bitişi arasındaki 2 saatlik kısa süre, düz kronolojik bir çizgiyle verilmez; yazar röportaj tekniğini kullanır; olayı, zamanda sapmalar yaparak ve birden fazla kişinin gözünden anlatır. Kısacık bu zaman dilimi, anlatıcıların duygularıyla yoğunlaşır, tekrar edilen sözcüklerdeki ritimle birleşir, metnin şiirsel havasının kollarında soluk soluğa takip edilen bir sürece evrilir. Ve bu namus cinayetinin arka planında ahlâk kuralları, vicdan, adalet, ikiyüzlülük, duyarsızlık ifşa edilir; bir kasaba halkının susarak bir cinayete suç ortağı olması gözler önüne serilir. Kitabın sonunda gerçeğe ulaşamasak da kader, şans, tesadüf, onur gibi kavramlar üzerinde yoğun şekilde düşünürüz Romanın bana göre en etkileyici bölümü Santiago'nun öldürülme sahnesi: “Şaşılacak şey, bıçak hep tertemiz çıkıyordu. En azından üç kez vurdum. Bir damla bile kan akmadı” der katillerden biri. "Santiago Nasar, üçüncü bıçak darbesinden sonra kollarını karnının üzerinde kavuşturarak iki büklüm olmuş, dana gibi böğürerek onlara sırtını dönmeye çalışmıştı. Elindeki kıvrık bıçakla sol tarafında duran Pablo Vicario, bunun üzerine sırtına o tek darbeyi indirmiş, büyük bir hızla fışkıran kan gömleğini sırılsıklam etmişti. "Kendisi gibi kokuyordu," demişti bana. Üç kez ölümüne yaralanmış olan Santiago Nasar, bir kez daha onlara yüzünü dönmüş, sanki yalnızca kendisini eşit darbelerle bir an önce öldürmelerine yardımcı olmak istiyormuş gibi en küçük bir direnç göstermeden, sırtını annesinin kapısına dayamıştı." "Santiago, yavrum!" diye bağırmıştı. "Neyin var?" Santiago Nasar, onu tanımıştı. “Beni öldürdüler, Wene Hala,” demişti. Son basamakta tökezlemiş, ama kendini hemen toparlamıştı. “Hatta bağırsaklarına bulaşan toprağı eliyle silkelemek titizliğini bile gösterdi,” dedi bana Wene Halam. Sonra saat altıdan beri açık olan arka kapıdan evine girmiş, mutfağın içine yüzükoyun yığılıp kalmıştı. İlkinden bu güne, sayısını unuttuğum kez okudum bu kitabı. Okumaya her başladığımda, Santiago'yu bu defa kurtarabileceğimi düşündüm; bu defa önünde öldürüldüğü kapının kilitlenmesini engelleyebileceğimi; cinayetten haberi olanlardan birinin haber vereceğini... pek çok şey... Şu ana kadar kurtaramadım Santiago'yu, kim bilir, belki bir sonraki okumada...
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202178.2k okunma
·
19 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.