Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1120 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Kitaptaki Çarpıcı Olaylar ve Yorumlarım
Tolstoy'dan okuduğum ikinci kitap. İlk olarak İnsan Neyle Yaşar'ı okumuştum, "ahlak" ve "din" kavramlarını vurgulu şekilde anlattığını, bunların etrafında kurgular oluşturduğunu biliyordum. Anna Karenina'da bunu görmemek beklenemezdi, fakat anlatış tarzına hayran kaldığımı belirtmem gerekir. Öyle ki yazar, kurgusundaki tüm kahramanların kendi içlerinde haklı olduklarını bize hissettirmesine karşın, Bu insanların yaşayışlarından ve dünya görüşleri üzerinden bize güzel dersler vermeyi başarıyor. İşaret ettiği yolu dayatmadan yazması da her şeyi daha akıcı ve kabul edilebilir kılıyor. Tolstoy büyük bir ahlak adamı... -----Spoiler------- Beni çok etkileyen bölümlerin bazılarını buraya yazmak istiyorum. Kitabın ikinci cildinde bizi Türk edebiyatında "doğu-batı" çatışması diye anabileceğimiz o ikilem hali karşılıyor hatta bu kavram kitapta şu şekilde anlatılır: " Vozdvijenskoye'de zaman geçirmenin değişik yolları vardı ve bunlar kesinlikle Pokrovskoye'dekilere benzemiyordu." Burada ilk yerleşim yeri Anna ve Vronski'nin yaşadığı Batılı yaşam tarzını ikincisiyse Levin ve Kiti'nin yaşadığı geleneksel yaşam tarzını temsil ediyor. Anna'yı ziyarete giden Dolli'nin hayretini yazarın düşünceleriyle örtüştürmek mümkün görünüyor. Bunun yanında kitabın geneline yayılmış "dedikodu", "önyargı" kavramlarını içinde barındıran bir "sosyete" eleştirisi var. Bunu en bariz şekilde Anna'nın resmi ve gayriresmi kocasının farklı zamanlarda verdikleri aynı tepkilerden anlamak mümkün. "Sosyete" eleştirisinde yazar kabaca"Elalem ne der?" düşüncesinin madurlarını anlatıyor. Bunun yanında, bir insanın dış görünüşüyle iç dünyasının uyuşmazlığına ilişkin betimlemeler var özellikle kitabın başlarındaki ana kahramanların tasvirinde, özellikle Vronski ve Stephan Arkadyiç'te görebiliriz. Kitabın sonuna doğru Levin ve Kiti'nin çocuklarının doğumu esnasında betimlenen "doğum ve ölüm" benzetmesi oldukça çarpıcıydı: Nikolay Levin'in ölüm döşeğindeki haliyle karısı Kiti'nin doğum yaptığı sıradaki bitkin hali; ölüme yaklaşan kardeşi Nikolay için Kiti, Levin ve Nikolay'ın karısı Marya Nikolayevna'nın korku telaş içinde koşuşturmaları ile Kiti'nin yaklaşan doğumu için kinyaginya, Dolli ve Levin'in heyecanlı mutlu telaşının kıyaslamasını yapan Levin'in duygularına ithafen şu sözler söylenecekti: "(...)-Kiti'nin-yüzünde ölülerin yüzünde görülen dünyevi olandan dünyaya ait olmayana geçişin aynısı görülüyordu. Birinde veda varken, burada ise buluşma vardı." Kitabın sonuna doğru gün yüzüne çıkan tarihi gerçeklikleri de buraya not düşmeye değer görüyorum. Kitabı Osmanlı'nın Dağılma Dönemi'nde özellikle Balkanlarda çıkan isyanlar esnasında yazan Tolstoy bu gerçeklikten Rus halkının genel görüşünü eleştirir şekilde bahsediyor. Türkler hakkındaki karakterlerin söylemlerinde düşmanlık sezilse de esasında Tolstoy'un "gerçek sesi"nin düşmanlık gütmediğini kitabın sonunda Sergey İvanoviç , Levin ve yaşlı Kynaz arasında geçen konuşmalardan anlıyoruz. kısaca hatırlatmak gerekirse : Sergey İvanoviç: "(...) Toplumun aynı düşünceyi( Osmanlı boyunduruğundaki Slavların özgürlüğünü) savunması da aynı yönde iradesini göstermesi de basının eseridir ve ne olursa olsun sevindirici bir şeydir. Yirmi yıl önce olsaydı susardık oysa şimdi tek bir vücut olarak ayağa kalkmaya ve ezilen kardeşleri için kendini feda etmeye hazır olan Rus halkının sesi duyuluyor, bu büyük bir adım ve güç ifadesidir." "Ancak, yalnız feda etmek değil, Türkleri de öldürmek, demek," dedi çekingence Levin. "Halk kendi ruhu için fedakarlık eder ve her zaman hazırdır, cinayet işlemek için değil!" (diye ekledi) Rusya bu esnada, sınırları içinde Sırp İsyanı patlak veren Osmanlı Devletine karşı "Gönüllüler" göndermekteydi, ancak bahsedilen bu kişiler sicilleri pek de iyi olmayan insanlardan oluşmasıyla bir tezatlık yaratıyordu kurguda. Katavasov trenle Sırbistan'a giden ve kendisiyle aynı trende seyir halindeki Gönüllüler hakkında daha çok şey öğrenmek adına yanlarına gider, onlarla sohbet ederek onları tanımaya çalışır ancak büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Sohbet esnasında onları izleyen yaşlı bir asker Katavasov'un dikkatini çeker " Yaşlı adam iki savaşa katılmış eski bir askerdi. Askerin ne demek olduğunu biliyordu ve bu adamların görünüşlerinden, davranışlarından ve kendilerini içkiye vuruşlarından kötü askerler olduklarını görüyordu . Bir taşra şehrinde yaşan yaşlı adam, kimsenin iş vermediği içkici ve bir hırsızın nasıl gönüllü yazıldığını anlatmak istiyordu ama toplumun şimdi içinde bulunduğu ruh haline ters bir şey söylemenin, özellikle de gönüllüler aleyhine söz etmenin tehlikeli olduğunu deneyimlerinden bildiği için Katavasov'u dikkatle süzüyordu." Son olarak, esasında inançsız olan Levin’in inanmaya başlayışını anlatan kısımını oldukça etkileyici buldum, Levin akıl yoluyla Tanrı’yı kavrayamayacağını şu şekilde dile getiriyor: “(...) Akılla ulaşamadığım bu bilgi benim, hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak denli yüreğime konmuş, ben ise ısrarla bu bilgiyi akıl ve sözlerle açıklamaya çalışıyorum." Bu düşünce sanki kitabın sonunda sadece Levin üzerinden verilmiş gibi görünse de, en başlarda farklı kelimelerle Levin'in kardeşi ile bir profesörün yaptıkları konuşmada da geçiyor: "En temel varoluş düşüncesini algılarım vasıtasıyla almam mümkün değil çünkü bu algıyı iletecek özel bir organımız yok." Genel anlamıyla kitabı çok beğendim. Düşüncelerinizi yorumda belirtirseniz, farklı bakış açıları yakaladıysanız veya hatalı olduğumu düşündüğünüz yerler varsa bunları aşağıda yazarsanız çok memnun olurum.
Anna Karenina (2 Cilt Takım)
Anna Karenina (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Can Yayınları · 202139,6bin okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.