Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Anlam Bulutları (Whatsapp Akıntısı)
"Zihnimiz kelimelerden kuruludur" desek abartmış olmayız. Keli­meler ve kullandığımız lisan, düşünce biçimimizi dahi yönlendirir ve tüm hayatımıza yön verme konusunda tartışılmaz bir paya sa­ hiptir. Zira düşünce kalıplarımız, hatta zaman ve mekan algıla­ mamız bile kullandığımız lisanın dilbilgisi, söz kurulumu ve ses  kurallarıyla çok yakından ilişkilidir. Sadece kişisel tecrübeleri­ mizin şekillenmesinde değil, toplumumuzun kültürel altyapısı­nın bize yansıması konusunda da dil ve sözlü iletişim, vazgeçile­mez bir öneme sahiptir.  Bir lisanda kullanılan her kelimenin kendisi ve türemişleriyle bir­likte, kelimeleri kullanarak düşünen zihnimizin işlemesindeki tu­ tarsızlıkları en-aza indirgeyen ve manaları zenginleştiren geniş bir  "anlam bulutu" vardır.  Zihnimiz, depoladığı bilgileri bir bilgisaya­rın birbirinden bağımsız dijital verileri depolaması gibi değil, bir­ biriyle ilişkili yığınlar ve ağlar şeklinde kaydeder.  Bu yüzden ha­fızamızdaki bileşenler (kelimeler, isimler, kavramlar, görüntüler,  sayılar vs.), keskin sınırlarla birbirinden ayrılmış yahut yalıtılmış değildir. Her bir kelime, her bir kavram, her insanın zihninde farklı ve yegane olmak üzere, kendine has bir anlamlar ağına bağlıdır.  Dolayısıyla zihnimizdeki kelime ve kavramları ayrık dosyalar ha­linde depolanmış bileşenlerden ziyade, sınırları belirsiz, bulutsu bir ilişkiler ağı şeklinde tasavvur etmemiz gerçeğe çok daha uy­gundur. "Elma" kelimesinin zihninizde nelere bağlı olduğuna bir  bakın: Kırmızı, tatlı, yaz, serinlik, ekşilik, vitamin, sağlık, tohum, ağaç, manav, fiyat, enflasyon, tarım, çevre ... İlişkiler hesaplanama­ yacak kadar karmaşıktır ve her kavram, aynen diğerleri gibi tüm kavramlarla bir şekilde bağlı ve ilişkilidir.  Bu bulutsu hafıza yapısının bir başka önemli özelliği ise her bir  kavram ve kelimenin etrafındaki karmaşık bağlantı yapısının her  yeni öğrenilen kavramla birlikte değişmesidir. Bu çarpıcı özellik,  "bulut" benzetmemizi daha da anlamlı kılıyor.  Nasıl ki gökteki bu­lutlar sürekli şekil değiştirip akarak biçimden biçime giriyor, görü­nüp kayboluyor ve yeni biçimler oluşturuyorsa zihnimizdeki anlam  bulutları da buna çok benzeyen bir tarzda hareket ediyor. Her oku­ duğumuzda ve her öğrendiğimizde, zihnimizin içindeki kavramsal ilişkiler üzerinde her düşündüğümüzde, gökyüzündeki bulutlar gibi  beynimizdeki temsiller de sürekli değişiyor. Düşünmek bile tek ba­şına son derece belirgin değişiklikleri oluşturmak için yeterlidir.  Anlam bulutları ne kadar geniş ve ne kadar karşılıklı çapraz bağ­lantıya sahipse, zihinsel dünyanın da o oranda zenginleşeceğini, çağrışım havuzunun o derece verimli olacağını rahatlıkla söyle­yebiliriz.  Zihnimizdeki kelimeleri altı boş ezberler olarak depolamak, anlam  bulutlarını son derece dar ve sınırlı hale getirir. Halbuki kelimele­rin anlam kökenlerini öğrenip ifade zenginliğimizi arttırmaya yö­nelik göstereceğimiz her çaba, zihnimizin zenginliğine doğrudan katkı yapacak, kurabileceğimiz bağlantıların sayısını hesapsız öl­çüde arttıracaktır. Kelime ve kavramların çokluğu, zihinsel dün­ yamızın sınırlarının doğrudan bir göstergesidir. Kökeni ne olursa olsun, meramımızı anlatan kelimeler, artık bizimdir.  Lisanımız, yani kullandığımız dil işte bu kadar önemli. Günlük ha­yatta, belki kolaylık olsun diye ya da güncel modaya istinaden çoğu kez dilimizi doğru kullanmıyor, ona gereken özeni göstermiyoruz.  Fakat bunun bedeli sandığımızdan çok daha ağır. Kelimelerimize ve  kavramlarımıza gereken özeni göstermediğimiz takdirde, bu kav­ramları oyuncak edenlerin elinde oyuncak olmaktan kurtulamayız.  Peki, düzeltmeye nereden başlamalı? Bir sonraki sosyal medya  güncellemenizde imla kurallarına dikkat edip ifade etmek iste­diğiniz şeyi birkaç farklı kelimeyle belirtmeye başlamayı dene­yebilirsiniz.  Kısa bir süre sonra şaşırtıcı değişimi siz de fark ede­ ceksiniz, takipçileriniz de ... Yeter ki vazgeçmeyin ve lisanınızın  "zihniniz" demek olduğunu hem kendinize hem de çevrenizdeki­lere sıklıkla hatırlatın.  Sinan Canan  "kimsenin bilemeyeceği şeyler" kitabından Yani şu şairlerin imge kelime ve de duygularla oynarak insanları aldatmaları kadar kötü bir eylem olamaz. Kelimelerin üstünde duran etimolojisi de göz önüne alınarak GERÇEK anlamlarını değiştirmeleri topluma yapılmış en büyük kötülüktür. Not: Başlıktaki hata bilerek yapılmıştır. :)
··
16 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.