Gönderi

… Bana hayat veren, beni seven, hayatını benden esirgemeyen, çocukluğumda hastalıklarımı benimle beraber çeken, mutluluğum uğruna kendini feda eden, sırf sevincimle, başarılarımla yaşayan bir babayı öldürmek; bu insan aklına sığmaz. Sayın jüri üyeleri, baba, gerçek baba; ne büyük kelimedir bu, bu ad içinde ne muazzam bir varlık taşır. Gerçek bir babanın ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini saydık. … Sayfa 983 … Şu korkunç sanık, çocukluğunda, babasının evinde şefkat gördüğü bir adamın verdiği bir kilo fındık için tam yirmi üç yıl minnet duymasını bilmişti. Ama baba evinde, insan sever Doktor Herzenstube’nin dediği gibi, “evin arkalarında, pabuçsuz, pantolonunda tek düğmeyle” dolaşmasını da aklından çıkarmamıştı. … Sayfa 984 … Kabına sığmaz, vahşi, taşkın bir insandır; bunlar için burada yargılıyoruz onu. Fakat bu hallerinden kim sorumlu; temeli iyi, kadirbilir, duygulu olduğu halde böyle manasız bir terbiye görmesinde kim suçlu? Yol göstereni, eğitimiyle ilgilenen, küçükken biraz olsun onu seven var mıydı? Müvekkilim Tanrı himayesinde, yabani bir hayvan gibi büyümüştü. … Sayfa 984 … Sayın jüri üyeleri, müvekkilim gibi görünüşte sert, kaba, ele avuca sığmaz, isyancı insanların çoğu aslında son derece duygulu kimselerdir. … Sayfa 985 … Ne olur bırakın, savunayım şu pek az ve çoğunda haksız anlaşılan kalpleri! Belki serkeşliklerinin, kabalıklarının karşıtıdır diye çoğu zaman güzele, doğruya aşırı bir susamışlık içindedirler. Görünüşte haşin, ihtiraslı olan bu insanlar bir kadını ıstırap derecesinde sevebilirler; hem de yüksek, temiz bir aşkla... Tekrar ediyorum, gülmeyin bana. Böyle durumlara en çok bu çeşit tabiatlarda rastlanır. Yalnız bazen kabalığa varan ihtiraslarını saklayamadıkları için bu hal hayret uyandırarak göze batar. İçlerindeki insanı gizler, ihtirasların hepsi çabuk tatmin edilip geçer, fakat asil ruhlu, güzel bir varlığın yanında bu dış görünüşü kaba, haşin adamlar bir kalkınmayla düzelip iyileşmek, yükselmek, namuslu olmak imkânını aramaktan hiç geçmezler, demin alay edilen “yüce ve güzel” deyimindeki gibi olmak isterler. … Sayfa 985 … Az önce babalığın anlamı üzerinde durmuş, bu kelimenin taşıdığı değeri açıklamaya çalışmıştım. Bu adı ancak layık olana, şerefli bir şekilde taşıyana vermeli, sayın jüri üyeleri. Ben müsaadenizle burada herkese layık olduğu adı vererek konuşacağım. Öldürülen ihtiyar Karamazov gibi bir babaya baba denemez, bunu hak etmemiştir. Sevgi hak edilmemişse babalık da manasız, imkânsız olur. Hiçten sevgi yaratılmaz; hiçten yaratmak yalnız Tanrı işidir. Kalbi sevgi dolu havari şöyle diyor: “Babalar, çocuklarınızı incitmeyin!” Bu kutsal sözleri yalnız müvekkilim hakkında değil, bütün babalara hatırlatmak amacıyla söylüyorum. … Sayfa 986 … Sadece burada bulunanlara değil, bütün babalara sesleniyorum: “Babalar, çocuklarınızı incitmeyin!” İlkin biz İsa’nın öğüdünü yerine getirelim de çocuklarımızdan istediklerimize sıra sonra gelsin. Aksi halde baba değil, çocuklarımızın düşmanı oluruz, onlar da evlatlıktan çıkarak bize düşman kesilirler; onları bu hale getiren de bizleriz. “Kullandığınız ölçüler size de uygulanacaktır.” Ben değil, İncil ölçülerde eşitliği emreder. … Sayfa 986 … Hiç çekinmeden şunu ortaya koyalım: sadece hayat veren değil, hayat verip hak eden, baba adını taşıyabilir. Babalığın öbür anlamı malum, bu, bir baba çocuklarına karşı canavarca, hunharca davransa da gene hayat veren olarak babadır. Ama bu anlam bence daha çok mistik bir nitelik taşır, aklımın ermediği, fakat din kuralı olarak tartışmasız kabul ettiğim ilkeler arasındadır. Bu yüzden de gerçek hayata tam uyarlığı yoktur. … Sayfa 987 … Zanneder misiniz ki, sayın jüri üyeleri, çocuklarımız delikanlılık, daha doğrusu düşünme çağına gelince bütün bu meseleler üzerinde durmazlar? Bu asla mümkün değildir; onlardan imkânsız bir içine kapanıklık beklemeyelim. Düşkün bir babanın durumu, özellikle başka arkadaşlarının iyi durumda babalarıyla kıyaslama yaparak bir gençte ister istemez birtakım acı sorular uyandırır. “Babandır, kanını taşıdığın için onu sevmek zorundasın” gibi beylik cevaplar alır. Genç, elinde olmadan, “İyi ama, bana hayat verirken beni sevdiği var mıydı?” diye düşünmeye başlar. “O anda, ihtiras anında, belki de içkili kafasıyla ne beni, ne cinsiyetimi bildiği vardı. Bana karşı tek babalık ödevi de içki düşkünlüğünü aşılamak oldu. Ne diye seveceğim onu. Hayat verip ömrü boyunca beni sevmedikten sonra, değer mi?” Bu sorular belki size kaba, haşin gibi gelir, ama genç insanın düşünce seline set çekemezsiniz. “Tabiat kapıdan kovulursa pencereden girer...” … Sayfa 988 … Oğul babasının karşısına geçerek ciddiyetle, “Seni sevmemin benim için bir ödev olduğunu ispat et, baba!” desin. Babası bunun karşılığını verebilecek, söylediğini ispatlayacak durumda ise bu ailenin yalnız mistik, geri düşünceler üzerine değil, kişisel sorumluluk esasına uygun, insanca temellere dayanmış normal bir aile olduğu ortaya çıkar. Baba soruyu olumlu bir şekilde cevaplayamazsa, o aile yıkılmıştır. Adamın babalık hakkı yok olur, oğlu onu kendine yabancı, hatta düşman saymaya hak kazanır. … Sayfa 988
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.