Gönderi

304 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Coğrafya kaderdir, gerçek İslam bu değildir!
Merhaba arkadaşlar. Yazmaktan çok hakkında konuşmayı istediğim bir kitap ile ilgili gecikmeli olarak birkaç cümle yazma isteği doğdu. Zira konuşma konusunda kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum; mesleğimden ve içimdeki öfkeden ötürü. Kitap incelemesine geçmeden önce en iyi yaptığım şeyi yapıp kendimle alakalı birkaç cümle yazmak istiyorum. Sene 2011 ve sonrasında belki hepinizin bildiği gibi Suriye’de bir savaş patlak verdi ve biz güney sınırında yaşayanlar için kesinlikle hayat eskisi gibi olmadı. Doksanlarda Güneydoğu’da çocuk olarak yaşayan biriyim, birçok hikaye ile büyüdüm. Belki bazılarına şahit olmuşumdur. Her neyse burada oturup yazsam birçoğunuz belki inanmayacak ve yahut birçoğunuzun psikolojisi kaldırmaz. Bundan emin de değilim ya neyse. Doksanlarda kavgaya, gürültüye ve benzeri bir sürü şeye tanık oldum küçücük köyümde; şehirde ve başka köylerde yaşayanları düşünemiyorum. Sonra zaman geçti ara ara gelen dalgalar dışında bir nebze hayat daha sakin geçmeye başladı ta ki Suriye’ de savaş patlak verene kadar. Bunun siyasi kısımlarını konuşmak istemiyorum. Neyse sonra IŞİD diye bir örgüt çıktı. Cihat adı altında katliamlar yaptı. O dönemde o kadar çok video izledim ki, o kadar çok hikaye dinledim ki, o kadar çok nefret ettim ki! Bunun bir tarifi yoktu. Katledilip Fırat Nehri’ne kanları dökülen insanların görüntüleri, göç eden insanların görüntüleri, çocuğu kaybolmasın diye iple kendine bağlayan annelerin görüntüleri, açlıktan susuzluktan bayılan yaşlıların görüntüleri. Her gece kabus olup rüyama giriyordu. Biz sınırdayız ve onlar gittikçe yaklaşıyorlar, ya biz de öyle olursak diye. Annem ‘’Kızım onlar buraya gelse senin eşyalarını taşımaya vaktimiz olmaz,’’ diye beni eleştirip duruyordu. Kendimden hala nefret ediyorum bu konuda: Millet yanına herhangi bir parça eşyasını almaya bile fırsat bulmadan katliamdan kaçıp yollara düştüğünde ben halen ayakkabı almaya devam ettiğim için… IŞİD’in adını hepiniz duymuşsunuzdur ama Nadia Murad ve diğer kızların adını duyanınız çok azdır diye düşünüyorum. Ezidi kızı Nadia, IŞİD köylerine baskın yaptığında savaş ganimeti olarak esir alınır diğer genç kadınlar gibi. Çünkü onlar müslüman değildi ama IŞİD militanları müslümandı(!) Ve kendi fetvaları bu izni vermişti onlara. Şengal’da kalan erkeklere ve yaşlı kadınlara ne olduğunu TV’de görmüş veya duymuşsunuzdur. Nadia annesi ile ailesindeki yakalanan birçok erkeği IŞİD barbarlarına kurban verir. Fakat onun hikayesi daha korkunç. Onu ve diğer kadınları Musul’a götürüp köle pazarlarında sattılar. İyi okuyun burayı! Tecavüze uğradı, sonra yine tecavüze uğradı, ve sonra yine tecavüze uğradı, her defasında başka bir sapık terörist tarafından… Bu bitmek bilmeyen bir döngü olarak devam etti ta ki kaçmayı başarıncaya kadar. Şansı yaver gitti ve kaçmayı başardı. Ve sonra hikayesini yazdı. Hatta bu kitabı ile NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ aldı. Onun hikayesi sayesinde bütün dünya, inançları yüzünden 72 ayrı kırımdan geçen Ezidi halkının sesini duymaya başladı. Daha önce Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk kitabında hayali bir karakterle bu vahşeti okuyanınız olmuştur. Ama bizzat bu acıları yaşayan bir insanın ağzından okumanız sizde başka hisler uyandıracağına inanıyorum: Kin, öfke, nefret gibi… Zira mideniz kaldırmayabilir. ‘’Gerçek İslam bu değildir,’’ diye kendimizi avutabiliriz belki fakat ‘’Coğrafya kader değildir,’’ diyemeyiz. Son olarak da IŞİD’in çocukları ve gençleri nasıl kandırıp cihat yapmaya ikna ettiğini anlatan 8 bölümlük KALİFAT diye İsveç yapımı bir dizi var. Merak edenler açıp izleyebilir. Daha güzel yarınlarımız olması dileği ile. İyi geceler
Son Kız: Esaretimin Hikayesi ve IŞİD'le Mücadelem
Son Kız: Esaretimin Hikayesi ve IŞİD'le MücadelemNadia Murad · Epsilon Yayınevi · 2019685 okunma
··
119 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.