Gönderi

360 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 8 days
İnceleme, Atilla Özkırımlı'nın 1979 yılında kitap hakkında yazmış olduğu "Bir Sürgün Üzerine" adlı incelemesi esas alınarak hazırlanmıştır. Bir Sürgün gerek tek başına, gerekse Yakup Kadri'nin romanlarını oluşturduğu bütün İçinde önemli bir yer tutar. Meşrutiyetin gerçekleşmesinde önemlice payları olan Jön Türkler, bunların Paris'teki yaşayışları ve eylemleri romanın çatısını oluşturur. Doktor Hikmet'i Marsilya'ya götüren gemi 25 Temmuz 1904'te İzmir'den kalkar. Paris'e geçen Dr. Hikmet orada bir yıl kalacak, Paris'teki ittihatçılarla tanışacaktır. Ama Yakup Kadri, Doktor Hikmet'in serüvenini anlatırken 1904-1905 tarihlerini vermesine karşın daha geniş bir zaman dilimine yayılır. Romanın içeriği ile ilgili kimi belirleyici ayrıntıları bu yıllar içinde olmuş gibi aktarır. Sözgelimi romanın ikinci kişilerinden Ragıp Bey Paris'teki ittihatçıların çekişmelerini, bölünmelerini somutlamk için İttihat ve Terakki'nin 1902 Paris kongresi'nden söz eder: "Geçenlerde sözümona bir Jön Türk Konferansı yapalım dediler. Ağızlarına yüzlerine bulaştırdılar. Az kalsın tokat tokada yumruk yumruğa gelecektiler. Neymiş o? Sen Prens Sabahattin Bey taraftarymışsın, ben Ahmet Rıza Bey taraftarıymışım. A Efendim, aramızda hiç de vatan, millet taraftarı olan yok mu? Her gün vatan millet diye hant hant ötersiniz, vatan, millet yolundaki fedakarlığınızı, feragatinizi ne vakit göstereceksiniz? Şimdiden yer kavgası. Günün birinde bunlar bir de işbaşına gelirlerse tasavvur edin artık siz bir kere curcunayı..." Başka bölümlerde ise 1905 sınırı da aşılarak sonraki olaylara değinilir. Daha Doktor Hikmet'in kaçışı sırasında Pire limanında karşılaştığı Jön Türk neşriyat acentası Cemal'in kendisine verdiği gazetelerden "Terakki"yi Prens Sabahattin Paris'te 1906'da çıkarmıştır. Sanki romancı kahramanını Paris'te uğrayacağı düş kırıklıklarına hazırlıyor gibidir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta Yakup Kadri'nin, Jön Türkler'den söz ederken hep eleştirel bir tutumu benimsemiş olmasıdır. Bu tutum yukarıdaki alıntıda görüldüğü gibi, salt Jön Türkler arasındaki çıkar çekişmelerinden, siyasal görüş ayrılıklarından kaynaklanmaz. Romanın başkişisi Doktor Hikmet, Samipaşazade Sezai dışında hemen hepsini ideolojik açıdan yetersiz, bilgisi sınırlı, kavrama yeteneğinden yoksun kişiler olarak görür .Jön Türkler'in bu hareketlerini "gözü kapalı bir Avrupa medeniyeti hayranlığı ve bu medeniyete dair kalıplaşmış birtakım kanaatler" olarak yorumlar. Bu yargı bizi Roma'nın ana sorunsalına getirir. Çünkü Doktor Hikmet'in hayranlığı, Paris'e geldiği günden başlayarak yalnız sarsılmakla kalmamış, yerini yeni bir arayışa bırakarak bir düşünce bunalımına düşmesine, dolayısıyla bireysel mutsuzluğa sürüklenmesine yol açmıştır. Genelde Tanzimat'tan sonra Türk aydınının yaşadığı, Batılılaşma hareketinin ürünü olan ikiliktir bunun nedeni. Dr. Hikmet belli bir bilinç düzeyine ulaşamadığı için düşünsel bir birleşime varamayan, Batı'ya hayran ama Doğu'dan da kopamamış Osmanlı aydınının çıkmazıdır. Bu çıkmazın bireyin benliğinde yarattığı çatışma ise Batıcı aydının dramını hazırlayacaktır. İşte Bir Sürgün'de, Doktor Hikmet'in kişiliğinde sergilenen de bu dramdır. Romanın başında bir bira bardağından arta kalmış su çemberi içinde dönüp duran karıncayla Doktor Hikmet'in hayatı arasında kurulan bağlantı söz konusu dramın ilk ipuçlarını verir. Sürgün olarak bulunduğu İzmir'deki dünyasının kutupları sınırlı ve belirlidir. Evi ve işyeri dışında Doktor Hikmet'in zamanını geçirdiği yerler yabancıların devam ettiği bir kahve ve birahane ile yine yabancı yayınların satıldığı bir kitapçıdır. Bu çemberden çıkış, yıllardır gönlünde bir yüksek emel gibi taşıdığı, gizli niyetini kurduğu düşün gerçekleşmesiyle olasıdır. Kaçmak, düşlerinin Paris'ine gitmek tek çözümdür. Böylece Doktor Hikmet'in kaçma gerekçesinin temelde siyasal bir nedene dayanmadığını görürüz. Gerçi bir sürgündür, özgürlük istemektedir; ama ne sürgünlüğü siyasal bir eylemin sonucudur ne de özgürlüğü isteyişi siyasal bir amacın ürünü. Giderek sürgünlüğün nedenini bile açık seçik bilmez. Kurtulmak istediği, Kordon'un sidik ve çürük meyve kokan loş kaldırımları, Krmeraltı'nın pis, sünepe görünümü, kısacası onu boğan çevre, yaşadığı ortamdır. Ama Paris'e ayak bastığı an onu bir düş kırıklığı beklemektedir. Gerçekle hayal, edebiyatla hayat arasındaki ilişkiyi kuramamanın, gerçekliği somut olarak, yaşayarak değil soyut bir biçimde kavramının sonucudur bu. Çevresi ile ilişkileri en aza indirilmiş, arkadaşsız yalnız geçen çocukluk ve gençlik yıllarının yarattığı İçine kapanık bir kişiliğin, hayatla karşılaşınca ürkmesi, umutsuzluğa, karamsarlığa kapılması ise doğaldır. Kaçış, içinde yaşanılan ortamdan bir kurtuluş olarak görülmüşse, düşlere sığınılmışsa amaca ulaşıldığı an bir başka kaçış başlayacaktır ister istemez. Düşle gerçeğin çatışmasıdır buna yol açan ama kaçılacak yer de kalmamıştır artık. Asıl kısır döngü de budur. Aşılamadığı an çözülme başlayacak, hayattan kopulacak, ölüme doğru bir tırmanış kaçınılmaz olacaktır. Doktor Hikmet'in serüveni de bu çizgiyi izler. Düşlerinin Paris'ini bulamayışı, Jön Türkler'in sığlığı ve belirli bir ideolojiye tutunamama, kadınlarla ilişkilerinde acemiliğin yanı sıra duygusallıktan kurtulamayış, parasız kalınca sevdiği kızın kendisini terk etmesi yıkıma götürür onu. Görünürde Doktor Hikmet'in dramıdır bu. Ama daha önce de söylediğim gibi, temelde bir dönemin, bu dönemde yetişen bir kuşağın öyküsüdür. Koşulları, düşünsel çabaları, arayışları ve eylemleriyle çıkış yolunu bulmaya çalışan ama yanlış teşhis koyduğu için amaçta da yanılan ve böylece kendini olumsuzlayan bir kuşağın öyküsü. Bu nedenle bir sürgünü salt Dr. Hikmet kişiliği ile tanıdığımız bir Osmanlı aydınının ruhsal yıkımının anlatımı olarak almak ya da otobiyografik özellikler taşıyan bir yapıt olarak görmek yanlış olacaktır. Üstelik romanın sanatı açısından eksikleri, kusurları varsa, bu yine Bir Sürgün'de bulabileceğimiz nedenlerden ötürüdür. İçeriğinin günümüz açısından önemi ise, bizi, Türkiyeli olamayan Osmanlı aydınının bugüne de sarkan temel yanılgısını düşünmeye çağırıyor olmasıdır.
Bir Sürgün
Bir SürgünYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 2017377 okunma
·
1 plus 1
·
188 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.