Az Yemek Ve İçmekle Yetinmek, Mü'minin Sıfatlarındandır...
Müslim, İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet etmekledir: Kâfir kimse, yedi bağırsakla ver. Mü'min ise tek bir bağırsakta yer."
İşte bu, Hz. Peygamberin dünyalıktan az ile yetinmeye, dünyada zühde ve yeteri kadarı ile kanaatkârlık etmeye bir teşviktir. Araplar, az yemekle övünür ve çok yemekten dolayı başkalarını yererlerdi.
Hatim eı-Taî de çok yemeyi yererek şunları "söylemektedir:
"Eğer sen karnına istediği şeyleri verecek olsan ve bir de fercine
Her ikisi birlikte yerilme (sebebi)nin en sonuna kadar seni götürürler."
el-Hattabî der ki: Hz. Peygamberin: "Mü'min tek bir bağırsakta yer" buyruğunun anlamı: O, doymayacak kadar yer ve başkasını kendisine tercih ederek azığından başkasına birşeyler artırır, yediği kadarı ile de kanaat getirir, demektir. Bununla birlikte birinci açıklama şekli daha uygundur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Hz. Peygamberin: "Kâfir ise yedi bağırsakta yer" buyruğunun umum ifade etmediği söylenmiştir. Çünkü, tanık olunan durum, hadisin umum iFade ettiğini kabul etmemize engeldir. Çünkü, bir mü'minden daha az yiyen bir kâfir bulunabilir ve kâfir İslâm'a girdikten sonra da yemesinde artış ya da eksiliş olmayabilir.
Bunun, muayyen bir kimseye işaret olduğu da söylenmiştir. Şöyle ki: el-Cahcah el-öıfarî, yahut Sümame b. Usâl, ya da Nadla b. Amr el-Gıfari, veya Basra b. Ebi Basra el-Ğifarî diye bilinen bir kâfir kişi (yahut böyle anılanlardan birisi) Peygamber (sav)'a misafir olmuş. Yedi koyundan sağılan sütü içmiş. Sabah olunca İslâm'a girmiş, bu seter tek bir koyundan sağılan sütü içmiş ve onu da bitirememiş. Bunun üzerine Peygamber (sav) bu hadisi irad buyurmuş. Buna göre Hz. Peygamber, şu (kâfir iken) demiş gibi olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Denildiğine göre kalbi tevhid nuru ile nurlamnca, bu sefer yemeğe, itaat edebilmek için gerekli gücü elde edebilecek vasıta gözüyle bakmaya başlar ve ondan ihtiyaç kadarını aldı. Küfür dolayısıyla kalbi karanlık iken, kâfirin yemesi İshal oluncaya kadar çokça otlayan bir hayvanın yemesi gibiydi. Sözü geçen bağırsakların hakikat anlamıyla kullanılıp kullanılmadığı hususunda da farklı görüşler vardır.
Hakikat anlamında olup tıp ve teşrih (anatomi) bilginlerince bilinen isimleri olduğu söylendiği gibi, bunlar obur kimsenin kendileri sebebiyle yemek yediği yedi sebepten kinaye olduğu da söylenmiştir. Böyle bir kimse ihtiyaç duyduğu için, aldığı bir haber dolayısıyla, koku alması, görmesi, dokunması ve tatması dolayısıyla ve daha çok yiyeyim düşüncesiyle yer.
Şöyle de açıklanmıştır: Bu, yedi bağırsağı olan kimsenin yediği kadar yemesi anlamındadır. Mü'min ise yemekten çabuk et çekmesi bakımından yalnızca tek bir bağırsağı olan kimse gibi yer. Böylelikle, kâfir ile yediği yedi bölümün yalnızca bir bölümünde ortak yer (yedide biri kadar yer), kâfir ise ondan yedi kat fazla yer, demektir.
Az yemenin pek çok faydaları vardır. Az yiyenin bedenen daha sıhhatli, hafızasının daha güzel, kavrayışının daha açık, uykusunun daha az ve daha çabuk haraket edebilen bir kişi olması, bunlar arasındadır. Çok yemek halinde ise, mide gereksiz şeylerle doldurulur ve lüzumsuz şişirilir. Çeşitli hastalıklar bundan ortaya çıkar. O bakımdan az yemenin gerektirdiğinden çok daha fazla ilaca ihtiyaç duyulur.
Fakihlerden birisi: En büyük ilaç gıda miktarlarını aşmamaktır, demiştir. Peygamber (sav) da bu hususu tabiplerin sözlerine ihtiyaç bırakmayacak şekilde kalplere rahatlık veren bir ifadeyle şöylece dile getirmiştir: "Ademoğlu karnından daha köıü bir kap doldulmuş değildir. Ademoğluna sulbünü (iskeletini) ayakta tutacak bir kaç lokmacık yeter. Eğer mutlaka (çok yemesi) gerekiyorsa, (midesinin) üçte birini yemeğine, üçte birini içeceğine, üçte birini de nefesine ayırsın." Bunu Tirmizî, el-Mikdam b. Madîkerib yoluyla rivayet etmiştir.
İlim adamlarımı/ der ki: Eğer Bokrat (Hipokral) bu paylaştırmayı işitmiş olsaydı, bu hikmetten hayrete düşerdi.
Derim ki: Denildiğine göre, hastanın tedavisi iki eşit bölüme ayrılır. Yarısı ilaçla tedavidir, yarısı da perhizdir. İkisi bir araya geldi mî, hasta kişi iyileşmiş ve sıhhatine kavuşmuş kabul edebilirsin. İkisinden biri tercih edilecek olursa, perhizin tercihi daha uygundur. Zira perhizi terk ile birlikte tedavinin bir faydası olmaz. Ama ilaç kullanmamakla birlikte perhiz faydalı olur.
(KURTUBİ Rahimehullah TEFSİRİ)