Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Çok keyif alarak okudum. 5 dakikanı almaz. :)
Bilim kuru fasulyeden insan böbreği üretmeyi başardı! Yazının başlığı sizlere garib geliyor değil mi? Hatta şöyle desek: ”Bilim kuru fasulyeden insan üretmeyi başardı!“ Malum olduğu üzere dünyada “organ yetmezliği” diye bir şey var. İnsan vücudunda var olan organların görevini yapmaması olarak tanımlayabiliriz bu durumu. Ancak bütün organlarının uyum içinde çalışmasıyla yaşayan insan, bir organı çalışmamazlık yaptığında ya ölüyor ya da çok zor bir hayat kendisini bekliyor. Evet hepsi çalışınca yaşıyon, biri çalışmayınca gidiyon, net. (Sadece Karaciğerin bilinen beş bin (5000) tane vazifesi varmış…) “Organ yetmezliği” demiştik. Dünyada böyle bir durum var. Elbette tıp ve bilim bunun çarelerini arıyor. Ama henüz çok büyük bir ilerleme katedildiği de söylenemez. Belirli bir ilerleme kaydedilen bir tedavi yöntemi var o da “organ nakli”. Yaşayan veya ölmüş, fakat organları çürümemiş bir insandan alınan organların hastaya nakledilmesi durumu bu da. O da olur mu olmaz mı, uyum sağlar mı sağlamaz mı, diye riskleri olan bir yöntem. Peki bunları niye anlattım, ben? “Yazının başlığıyla alakası nedir?” diye soruyorsunuz. Sormak da en doğal hakkınız, elbette soracaksınız, neden sormayasınız ki? Bu organ denen şey, malumunuz çok zor bulunan bir şey. Değeri paha biçilemez. Ve henüz bunun yerine geçecek herhangi bir şey de üretilemedi. Peki neden üretilemiyor? Binlerce yıldır birikerek ilerleyen bilim herkesin sahib olduğu bir şeyi neden üretemiyor? Soruları arttırabiliriz: Madem bu kadar değerli bir şey, neden herkeste var? Bu kadar değerli bir şey hangi fiyat verilerek alınmış? Eğer herkeste varsa, neden eksilince kimse bulamıyor, yeniden üretemiyor? Herkeste var, fakat eksilince bulunamıyorsa, bunları herkese kim verdi? Hani bebek dediğimiz o güzel şey, bir anne ve babanın cinsel olarak birleşmesiyle ortaya çıkabilen bir varlık. Maddeci bilimin ifadesiyle, babanın ürettiği milyonlarca spermden birinin annenin yumurtalığına yapışıp döllenmesiyle oluşan ve daha sonra annenin karnında gün gün gelişip büyüyen yaratılış harikası… Neden mi bunları anlattım? Şunun için: Bebek anne karnındayken organları oluşuyor. Yani bilimin binlerce yıldır çalışarak yapamadığı, hatta yapmayı bırak, yanına dahi yaklaşamadığı bir şeyi dünyadaki bütün anneler yapıyor. Hem de eksiksiz? Hem de hammadde ne? Kuru fasulye! Neden şaşırıyorsunuz, kuru fasulyeden yapıyor bunu anne. Annem yediği kuru fasulyeden bana beyin ve böbrek yapmış. Hatta benim arkadaşımın annesi, onun organlarının bir kısmını yoğurtlu ıspanaktan yapmış. Dünyadaki bütün anneler, organ yapabiliyorlar, hem de farklı malzemeler kullanarak. Teknik olarak hamile kaldıktan sonra her gün kurufasulye ve ıspanak yiyen bir annenin çocuğunda herhangi bir sorun olmazmış. Bunu bir doktora sordum: “Hiçbir sıkıntı olmaz” dedi. Eee, madem anneler bunu yapabiliyor, neden eksildiğinde gidip bir daha yapmalarını istemiyoruz? – Annecim, çok zor durumdayım! – Ne oldu yavrum? – Böbreklerim çalışmıyor? – Aman Allah’ım neler duyuyorum, korkunç bir şey bu ? – Eee, anne benim böbreklerimi özene bezene sen yapmıştın, tekrar yapsana… – Saçmalama oğlum! – Hadi anne, bunu ilkin sen yaptın, tekrar başarabilirsin! – Olum senin böbrek değil, beyin gitmiş olmasın :/ Evet çok hikmetli konuşan annemizi tebrik ediyoruz. Kendisi sadece oğluna değil, bütün zındık taifelerinin ağzına sağlam bir tokat vurdu çünkü. Dünyada hiçbir akıl sahibi insan, bu organları o annenin yaptığını iddia edemez. Hatta annelerin çoğu o organların resmini bile çizemez, o organların yerlerini bile bilemez. Madem anne bu organların resmini bile çizemiyor ve bizzat kurufasulye hammaddesinden bu organlar bilfiil üretiliyor, o halde bunu yapan kim? Elbette sonsuz kudret sahibi bir Zat-ı Zülcelal’in izniyle yapılıyor. Dünyadaki bütün canlıların ihtiyaç vaktinde bütün azaları, organları, yiyecekleri onlara veriliyor. Ve şuursuz canlıların eliyle öyle şuurlu işler yapılıyor ki dünyanın en şuurlu mahluku olan insan henüz bu şuurluca işlerin nasıl yapıldığını dahi anlamıyor. Demek ki şuursuz canlılara, şuurlu işler yaptıran biri var. Dünyadaki neye bakılsa sonsuz hikmetler, faydalar görecek insanoğlu bu kadar mucizeler göz önündeyken bunları neden görmez? Milyonlarca yıldır kurufasulyeden üretilen bu organlar insanoğlunu her an, her saniye hayret içinde bırakması lazımken neden hayretler içinde değil?Gelin burada Üstadım Bediüzzaman’ı dinleyelim ne diyor: İ’lem eyyühel-aziz! İnsanları fikren dalalete atan sebeblerden biri ülfeti, ilim telakki etmeleridir. Yani melufları olan şeyleri kendilerince malum bilirler. Hatta ülfet dolayısıyla âdiyata teemmül edip ehemmiyet vermezler. Halbuki ülfetlerinden dolayı malum zannettikleri o âdi şeyler, birer harika ve birer mucize-i kudret oldukları halde… Mesnevi-i Nuriye, s. 196. İ’lem eyyühel-aziz! İnsanların arza ait malumat ve müsellemat-ı bedihiyatları ülfete mebnidir. Ülfet ise cehl-i mürekkeb üstüne serilmiş bir perdedir. Hakikate bakılırsa zannettikleri ilim, cehildir Mesnevi-i Nuriye, s. 197. Baştan beri gelmek istediğim nokta bu işte. “Ülfet” Neye baksak bize mucize görünmesi gerekirken, bize görülmemesine sebep olan durumdur “ülfet”. Yani alışmışız ve her şey sıradanlaşmış bize. Organlarımızın kurufasulyeden üretilmesi, bizi hayrette bırakmıyor, çünkü alışkanlık yapmış. Hem de bize gayet ucuz verilmiş ve hep bizimle kalmış. Bunun nasıl üretildiğini sormak aklımıza gelmiyor. Bir nam takıyoruz, güya açıklamış oluyoruz. Örneğin: ”İçgüdü” gibi aslı astarı olmayan, bir kuruntudan ve hayalden ve vehimden ibaret olan bir isim takarak güya bir çok şeyleri açıklıyoruz. Halbuki bu yaptığımız açıklama, cehaletimizi kainata ilan etmekten başka bir şey değil. Aslında dünya ile ilgili bildiğimiz şeylerin hemen hepsi annenin kurufasulyeden karaciğer üretmesi vehmine benziyor. Annelere selam. Vesselam… vukufiyet.com/bilim-kuru-fasu...
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.