Gönderi

Sevgi göstermek kişinin isterse yapacağı, isterse yapmayacağı bir davranış tarzı gibidir. Bediüzzaman ise sevginin iki başlı bir kavram olduğunu vurgulayarak insanı sevgi konusunda zorunlu bir tutuma getirir. Şu ifadede tanıttırmak ve sevdirmek bağlantısı ile insanın lütfen sevmek değil zorunlu sevmek mecburiyetini anlatır, kurulan mantıki bağın gücü ne kadar sağlıklıdır. Bediüzzaman nasıl duygusal ve romantik bir hazırlayıcı fon ile insanın sevmek zorunda olduğunu, ama bu sevginin baskı ile değil olayların lisanı halinin iticiliği ile olduğunu anlatır. “Evet hiç mümkün müdür ki insan, umum mevcudat içinde ehemmivetli bir vazifesi, ehemmiyetli bir istidadı olsun da, insanın Rabbi de insana bu kadar muntazam masnuatıyla kendini tanıttırsa, mukabilinde insan iman ile O ‘nu tammazsa; hem bu kadar rahmetin süslü meyveleriyle kendini sevdirse, mukabilinde insan ibadetle kendini ona sevdirmese; (bu kadar rahmetin süslü meyveleri ne demek, her şey demek, bütün kâinat demek, âdeta kâinat her şeyiyle süslenmiş, meyvelere bak, insana bak ellerimiz, kollarımız bütün azalarımız süslü meyveler değil mi, burada meyve çok anlamlı bir kelime, meyve nasıl bir sonuçsa, bir ikramsa bize ikram edilmiyen ne var ki, güneş bir ikram değil mi, gökyüzü bir ikram değil mi, ağaçlar yıldızlar, kuşlar, kelebekler bir ikram değil mi, bütün güzellikler ile kendini sevdirmek isteyen bir Allah-ı Zülcelal nasıl sevilmez, nasıl ona ilgi duyulmaz ve nasıl ona ibadetle sevgi gösterisinde bulunulmaz. ) İşte insan ibadetle kendini ona sevdirmese hakikatı nasıl sevginin zorunluğunu anlatır. "Hem bu kadar bu türlü nimetleriyle muhabbet ve rahmetini ona gösterse, mukabilinde insan şükür ve hamdle O’na hürmet etmezse, cezasız kalsın, başıboş bırakılsın, o izzet ve gayret sahibi Zat-ı Zülcelal bir dar-ı mücazat hazırlamasın?" (Sözler, Onuncu Söz)
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.