Gönderi

516 syf.
8/10 puan verdi
Uzun zamandır bende bu kadar iz bırakan bir kitap okumamıştım ama bu kitabı benim için başka kılan en önemli unsur şüphesiz anlatılan her şeyin fazlasıyla gerçek hissettirmesiydi. Orhan Pamuk ne kadar eleştirilen bir yazar olsa da (ki özellikle dil konusunda bazı eleştirilerin haklılığını kitabı okurken tamamen amatör bir okur olarak ben bile yer yer farkettim) yazdığı bu romanla birlikte hayata geçirdiği müze fikri kendisini benim gözümde eşsiz bir yere konumlandırdı. Roman okurken belki herkesin yaptığı en klasik şey kahramanları ve olay örgüsünü kafasında bir film çeker gibi hayal etmektir. Bu kitabı bitirmeden müzeyi ziyaret edişim, Füsunların Çukurcuma’daki evi, İstiklal’den eve gidiş yolu, Beyoğlu’nun o tarihi havası kitaba devam ederken hayalimde bir film kurgulamanın da ötesinde kanlı canlı sürüp giden bir yaşamı izliyormuşum hissini verdi. O kadar ki Füsun ve Kemal’i tanıdığım birileriymiş gibi rüyalarımda bile görmeye başladım. Kitabı okuyuşum ara ara bölündüğü için romandaki gelişmelere olan merakım da uzun bir süre devam etti, bu süreçte hep Füsun ve Kemal’i düşündüm. Bütün yaşananların Füsun tarafından nasıl değerlendirildiğini, onun neler hissettiğini merak etmem sebebiyle keşke bu romanın Füsun’un bakışıyla anlatılan bir versiyonu daha olsa diye düşünmeden edemedim. Çünkü kitapta Füsun’un iç dünyası ile ilgili çok az ipucu vardı, dolayısıyla onun karakteri ile ilgili kanaatlerim büyük oranda benim Füsun’a yakıştırmalarım olmakla sınırlı kaldı. Buna karşın Kemal’in iç dünyasına son derece ayrıntılı yer verilmesi başta ona gerçekten kızmama neden olmuş olsa da aşkının güzelliği karşısında bu kızgınlık yerini hayranlığa bıraktı. Çünkü bence bir adam aşık olduğu kadının sofrasında ona hiç dokunmadan 1593 gece geçirebildiyse bu aşka ancak hayran olunur. Bu gecelerin Kemal için anlamını anlayabildiğimiz ve Füsun ile görüşmediği zamanlar hissettiği acıyı içimizde bir yerde duyumsayabildiğimiz noktada da onun Füsun için hayatını baştan sona değiştirmiş olmasını hiç yadırgamayız. Aşkın böylesine kör bir duygu oluşu, insanın kendisini bu öngörülemez alana böylesine konforla bırakabilmesinin hayreti, ulaşılmıyor olsa bile aşık olunana karşı hissedilen tutku ile Schopenhauer’in Aşkın Metafiziği kitabında anlattıkları arasındaki kuvvetli ilişki kafamda aşka dair aslında çoktan ulaştığım ama bilincinde olmadığım bir duygu ile beni yüzleştirdi. Okuyun ve müzeyi mutlaka ziyaret edin, sonra zaten tekrar tekrar gitmek isteyeceksiniz.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202247 okunma
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.