Türkiye ile İran sınırında zaman zaman
meydana gelen sınır ihlalleri ve ‘koyun kaçırma’
olaylarını önlemek için halktan oluşan bazı
çeteler kurulur. Bunlar da yapılan ihlallere
karşılık verirler. Bu çetelerin kanunsuz olduğu
gerekçesiyle Van valiliği, dağıtılması emrini
verir.
Ancak bu ihlallerden menfaat sağlayan Özalp
Kaymakamı Hilmi Tuncel, Hudut Tabur
Komutanı Binbaşı Şükrü Tüter ve Özalp
Jandarma Komutanı Yüzbaşı Vasfı Bayraktar bu
emri dinlemezler, çetecilik faaliyetleri ile hayvan
talan ettirmeye devam etmektedirler. Sınırın öbür
tarafında bulunan Türkiye’nin dostu Mıhemedê Mısto’nun çok sayıda hayvanı talan edilerek
Türkiye’ye getirilir. Mıhemedê Mısto, Türk
yetkililere başvurarak, hayvanlarının geri
verilmesini ister. Ancak olumlu cevap verilmez.
Kaymakam Hilmi Tuncel, “Gelip karını da
koynundan alacağız” diye haber gönderir.
Bunun üzerine Mısto, adamları ile birlikte sınırı
geçerek dörtyüz kadar hayvanı İran’a götürür.
Özalp’taki yetkililer olayı farklı gösteren ve
abartan raporlarla yetkilileri yanıltmaya
çalışırlar.
Özalp’de arzuhalcilik yapan Rıfat siminde bir
şahıs, arazi meselesinde ihtilaflı olduğu 40
kişinin ismini Mısto’nun işbirlikçileri olarak
yetkililere verir. Bu 40 kişi mahkemeye sevk
edilir. 35 kişi serbest bırakılır, 5 kişi ise
tutuklanır. Yetkililer, yanıltan raporlar
göndermeye devam ederler. Bunun üzerine
Genelkurmay Başkanlığı Ordu Müfettişi
Orgeneral Mustafa Muğlalı’yı, İçişleri Bakanlığı
ve Jandarma Genel Komutanlığı ise Tümgeneral
Cevat Yalım ve Tuğgeneral Rasim Saltuk’u
müfettiş olarak Özalp’e gönderir.
24 Temmuz 1943 yılında Vali’nin evinde bir toplantı yapılır ve Orgeneral Muğlalı, bu 40
köylünün öldürülmesi gerektiğini söyler.
Tümgeneral Cevat Yalım buna itiraz eder.
Mustafa Muğlalı görüşünde ısrar eder, 25
Temmuz günü serbest bırakılanların tekrar
yakalanması için emir verir.
Bu 35 kişiden 33’ü yeniden yakalanır. Bu
yakalanan kişiler arasında, bir kadın, 11 yaşında
bir çocuk, kıtasından izinli gelen bir muvazzaf
çavuş ile bir de er vardır. Org. Muğlalı, 26
Temmuz günü bu kişilerin öldürülmesi için
yazılı emir verir. Kadın serbest bırakılır, 32 kişi
ise infaz için askerlere teslim edilir. Bu kişiler
feryat ve figanlar arasında elleri bağlı bir
vaziyette Çilli Gediği’ne götürülerek silahlarla
taranarak öldürülür. Mağdurların üzeri aranır,
para ve saatleri alınır. Öldü sanılan bir kişi yaralı
olarak İran’a kaçar. Bu yaralı kişi ise 7 ay sonra
ölür. 31 kişi ise olay yerinde can verir. Tutuklu
kalan 5 kişi ise suçsuz bulunarak, mahkeme
tarafından serbest bırakılır. Olay resmî yetkililer
tarafından örtbas edilir; ancak Şair Ahmed Arif,
bu hazin olayı anlattığı ‘33 Kurşun’ şiiri ile
ölümsüzleştirir.