Gönderi

141 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Ivan ILLICH, Okulsuz Toplum adlı kitabında okulu devlet kurumu olmaktan çıkarmak gerektiğini düşündüğünü açıklıyor. İnsanların öğrendiklerinin pek çoğunu okulda değil, okul dışı yaşantısında öğrendiğini belirtiyor. Üstelik okulların birçok olumsuz durumu da yeniden ürettiğinin altını çiziyor. Kitabın ilk bölümünde okullaştırma maliyetinin yüksekliği gündeme getiriliyor. Bu yüksek maliyetlere rağmen fakir olanların dezavantajlarının sürdüğü dile getiriliyor. Fakirlerin ve zenginlerin aynı okullarda eğitim alırken, onların yaşamlarını yönlendiren, hayat görüşlerinin oluşmasına neden olan ve kendileri için neyin yasal neyin yasal olmadığını belirleyen yerin okul olduğunu anlatıyor. İnsanların sosyal statülerinin okula bağlı olduğu izleniminin verilmeye çalışıldığını vurgulayarak bu işlevin okulun gizli müfredatını oluşturduğu açıklanıyor. Okullaştırma yalnızca eğitimde yapılmamıştır, sosyal gerçekliğin kendisi de okullaştırılmıştır iddiasını öne sürüyor. Bu durumda yalnızca eğitimin değil tüm toplumun okulsuzlaştırılması gereğini düşünüyor. Bunun sağlanmasının yolu olarak da eğitimin finanse edilmesinden vazgeçilerek işe başlanabileceği fikrine yer veriliyor. Yoksul ülke halkları ekonomik gelişmeye, rekabete dayalı tüketime ve böylece modernleştirilmiş sefalete doğru bir sürüklenme sürecindedirler düşüncesini dile getiriyor. Bu halklar için zengin olmayı düşleyerek fakir yaşamayı öğrenenler benzetmesi yapılıyor. Okullaşmaya duyulan fanatizm yüzünden bu ülkelerin sömürülmesinin fazlalaştığını iddia ediyor. Zorunlu eşit okullaşmanın ekonomik olarak uygulanamaz olduğu iddia ediliyor. Ayrıca zorunlu eğitimin toplumu kutuplaştırdığı gibi uluslar arası bir sınıflamaya da yol açtığı düşünülüyor. Okullar modern tımarhane gibi düşünülürken öğretmenler de terapistlere benzetiliyor. Üstelik sertifika vermekten başka bir işe yaramayan okul yeterli değilmiş gibi terapist görevi yapan öğretmenlere bağlılığı devam ettirecek hayat boyu öğrenme getirmişler eleştirisini yapıyor. Okulların bütün toplumlarda statükoyu, boyun eğdirme, itaat ettirme görevini yerine getirdiği eleştirisi vurgulanıyor. Okulların özgürlükten yoksun, belirli saatlerde ve belirli bir yerde eğitim vermesinin kişi üzerinde yıkıcı etkilerinin olduğu, yaratıcı düşünceyi engellediği iddia ediliyor. Okullaşmanın en az silahlanma kadar tehlikeli olduğu fikrine yer veren Illich, silahların göz göre göre yerine getirdiği işlevi okulun hissettirmeden yavaş yavaş yaptığını ileri sürüyor. Okul sisteminin dayandığı en büyük yanılsamanın öğrenmenin öğretme sonucunda ortaya çıktığı yolundadır ancak pek çok insan sahip oldukları bilgilerin çoğunu okul dışında edinirler saptamasında bulunuyor. Yazara göre gerçek bir eğitimi hayata geçirebilmek için önümüzde duran en önemli engel; hayallerimizin tamamen okullaştırılmış olmasıdır. Hastanede doğup, hastanede ölen kişiler olarak pek de iç açıcı bir konumda olmadığımız gerçeği çarpıcı bir şekilde dile getiriliyor. NE YAPILMALI? Illich’e göre belli saatler içinde belirli bir müfredatla eğitim alınan tüm okullar kaldırılmalı. Yeri geldiğinde bir müze, itfaiyenin güvenliği sağlanmış bir bölümü, bir pastane okul gibi düzenlenebilmeli. Burada eğitim almak isteyen kişiler bir sertifika talebi olmadan dilediği gibi bu imkânlardan yararlanabilmeli. Eğitim verecek kişilerde burada çalışan ve öğretebilecek yetişkinler olmalı. Öğretmenler çocukların isteklerini dinleyerek öğrenecek kişilerle öğretecek kişileri, aynı konuya ilgi duyanları bir araya getirecek koordinasyonu sağlayacak kişiler olmaktan öteye geçmemeli. Çalışma ağları oluşturulabileceği, bilgisayar ve posta kullanılarak eğitim alacak ve verecek kişilerin bir araya kolaylıkla getirilebileceği, partner uygulamasının bu yolla hayata geçirilebileceği iddia ediliyor. Partner uygulamasında kullanıcının adı ve adresiyle bir tanımlama yaparak partner aradığını açıklaması bekleniyor. Bir bilgisayar yardımıyla bu kişiye aynı alana kayıt yaptırmış olanların isimleri ve adreslerinin postalanması öneriliyor. Bilgisayarın bir partner bulamadığı durumlarda onu tamamlamak için gazete eklerinden faydalanabileceği düşüncesine yer veriliyor. Kitapla İlgili Kişisel Görüşlerim: *Okulun özgürlükleri kısıtlayıcı, itaat etmeyi öğreten, pek çok olumsuzluğu yeniden üreten bir yer olduğu doğrudur. Bunun en temel sebebi uygulanan müfredatların gizli değil açıktan cinsiyet ayrımcı, eşitlik ve adalet duygularından yoksun, bilimsel temelden ve akılcılıktan uzak, egemen sınıfların istediği insan tipini yetiştirmeye yönelik (mümkünse tek tip) hazırlanmış olmasıdır. *Okullar toplumsal değerlerin öğretildiği iddiasıyla öğrencilerin yaratıcılıklarını kısıtlayan, engelleyen, belirli sürelere hapsedilmiş dört duvar olarak karşımızda durmaktadır. *Soran sorgulayan, eleştirel yaklaşabilen çocukları itaat etmeye, sorgulamadan kabul etmeye yönlendiren bir toplum ve onun ürünü eğitim kurumlarına sahip olduğumuz da bir gerçektir. *Okula başlayabilen dezavantajlı grupların dezavantajlarının başladığı yer okul değil içine doğdukları ortamdır. Çocukların beslenmeleri, barınmaları gibi en temel ihtiyaçlarının bile karşılanamadığı bir ülkede okulun bu çocukların hayatından çıkarılması ve onların partner uygulamaları, posta sistemi, bilgisayar ortamı gibi esnek, belirsiz bir ortamda eğitim alabileceklerini düşünmek ve yaratıcı olacaklarını varsaymak gerçeklikten çok uzaktır. *Çocuk gelinlerin, mevsimlik işçi olarak çalıştırılan çocukların bulunduğu bir ortamda zorunlu eğitimin kaldırılmasının bu çocukların yararına olduğu savunulamaz. *Kitapta sorunlar çok net ortaya konmuş olmakla beraber çözüm önerilerinin aynı düzeyde belirgin, açık ve anlaşılır olduğu söylenemez. Çözüm okullaşmayı kaldırmak değil; akılcı, bilimsel bir eğitim sistemini tüm toplumun ulaşabileceği nitelikli bir şekle dönüştürerek, soran sorgulayan, yaratıcı, eleştirel düşünebilen ve günün gerektirdiği çağdaş bilgilerle donatılmış nesiller yetiştirebilmektir.
Okulsuz Toplum
Okulsuz ToplumIvan Illich · Şule Yayınları · 20183,996 okunma
··
220 views
Earthling okurunun profil resmi
Bu türden tartışmalar için okulun ortaya çıkış tarihini, amacını bilmek önemli. İnsan canlısı, kendisini hangi ortamın içinde bulduysa onu olması gereken zannediyor. Okulun olmadığı bir çağ ve toplum şu anki nesil tarafından düşünülemiyor. Oysa okulun tarihi o kadar yeni ki... İnsanların önlerinde rehber olarak bir önceki nesil bulunmadığı için bizler kayıp bir nesiliz. Öğrenmenin tek ortamını okul zannediyoruz. Genel olarak kimse bize okul dışında sistematik bilgi vermiyor. Sanayi devrimiyle beraber iş ve ev yaşamlarının ayrılması gibi, öğrenme ve yaşam alanları da birbirinden ayrıldı ve okullar öğrenmenin tek adresi olarak lanse edildi. Çocukların adeta bir hapishane düzeni olan okulu benimsemeleri hiç normal değil. Ancak dediğim gibi başka bir seçeneğimiz yok öğrenmek adına. Bu öğrenme sürecini ailesinin desteğiyle tek başına yürüten insanlar var ama bu örnekler birer istisna. Videosunu bulursam atacağım okulu bırakan ve yaşamını yeniden düzenleyen birisinin. Okul kaldırılsın veya dönüştürülsün.. Bunların hepsini tartışabiliriz. Ama bunu tartışabilen insanlar olmamız da bizzat okullarda aptallaştırma yoluyla engelleniyor. George Orwel'in ifade ettiği paradoks gibi:"Bilinçlenmedikçe asla başkaldırmayacaklar ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler." Bu konuda önerebileceğim diğer kitaplar ise;
Düzene Uygun Kafalar Nasıl Oluşturulur
Düzene Uygun Kafalar Nasıl Oluşturulur
Zorunlu Eğitime Hayır
Zorunlu Eğitime Hayır
Çocukluğun Yokoluşu
Çocukluğun Yokoluşu
Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı
Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı
Bu yorum görüntülenemiyor
Ceren Koçer okurunun profil resmi
Söylediklerinize büyük ölçüde katılıyorum fakat ben çözümün okula hayır demek değil okulların dönüştürülmesi olduğunu düşünüyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.