Bu kitapta emeği geçen herkese en başta da 
Sait Maden’e teşekkür ederek başlamak istiyorum incelememe. Gerçekten bu kitabın onca bilgi araştırılarak dilimize çevrilmiş olunması büyük bir emeğin sonucudur.
Günümüzden beş bin yıl önce yazılmış bu destanın yaşama sevgisi, aşk, yiğitlik ve insanoğlunun ölümsüzlüğü araması konularından bahsetmiş olması aklıma tek bir şey getiriyor: İnsanoğlu ilk yaratıldığından beri hep aynı şeyleri düşünüp araştırıyor. Her ne kadar günümüzde teknoloji almış başını gitmiş bile olsa aşk devam ediyor, ölümsüzlüğü aramamız devam ediyor. Yani konular belli biz sadece onları geliştirip gelecek nesillere aktarıyoruz.
“Bir kimseden sorumlu kişi dayanıklı olmalı her şeye;
önde yürüyen kişi yoldaşını kollayıp gözetir,
sağlam bir ad bırakır kendinden sonrakilere.”
@LevMass arkadaşımızın incelemesinin en sonunda yazdığı “Gılgamış da bir peygamber miydi?” sorusunu biraz geliştirerek bence Gılgamış bir peygamberdi diyorum. Neden böyle düşündüğümü şöyle açıklayayım: Bu bir destan ancak Gılgamış diye biri var gerçekten ve Kuran'da yazdığına göre 224 bin civarında peygamber gelmiş dünyaya. Peygamberlerin de halkına çeşitli mucizeler sunduklarını biliyoruz. Belki de Gılgamış da bir peygamberdi ve mucizeleri vardı. Bu mucizeleri insanlar dilden dile değiştirerek böyle bir destanı ortaya çıkardılar. Bu yüzden de Gılgamış bir peygamberdi diyorum. Ama bunu kesin bir şekilde öğrenmemiz olanaksız. Ancak öldüğümde eğer cennete gidersem ilk soracağım sorulardan biri olacak. :)
Şimdi gelelim spoiler yiyeceğiniz yere. Bundan sonrasında içerikten bahsedeceğim. Bu yüzden istemeyenler okumayabilir.
Gılgamış üçte ikisi Tanrı’dan üçte biri ise insandan yaratılmış Uruk kentinin acımasız ve çok güçlü kralıdır. Tanrıça Aruru, onunla başa çıkabilmek için kilden bir adam yoğurur: Enkidu. Ancak Enkidu Gılgamış’ın dostu olur hatta ona birçok yerde yardım eder.
Gılgamış ile Enkidu’nun ilk macerası ormanların sahibi Dev Humbaba ile yaşanır. Humbaba’yı öldürüp halkı için ormandan kereste toplayıp getirirler.
Gılgamış’ın güçlülüğünden etkilenen Tanrıça İştar ona âşık olur. Ancak Gılgamış onu istemeyince buna çok sinirlenip üstlerine Gök Boğası’nı salar. Gılgamış ile Enkidu Gök Boğası’nı da öldürürler.
Tanrılar Humbaba’nın ve Gök Boğası’nın ölümüne sebep olan Enkidu’yu ölüme mahkûm ederler. Enkidu düşünde cehennemi görür ardından da ölür.
Enkidu ölünce Gılgamış’ı ölüm korkusu sarar. Ölümsüzlüğü bulmak için yollara düşer. Ut-Napiştim’e verilmiş ölümsüzlüğü aramaya başlar.
Gılgamış zorlu serüvenler sonucunda Ut-Napiştim’i bulur. Ut-Napiştim bu bölümde kendi hikâyesini anlatıyor. Bu hikâye Kuran’da bahsedilen Hz. Nuh’un yaşadıklarına çok benziyor. Ut-Napiştim devasa bir gemi inşa ederek insanlığı büyük tufandan kurtarıyor ve tanrılar ise buna karşılık ödül olarak ona ölümsüzlüğü veriyorlar.
Ut-Napiştim Gılgamış’a bazı öğütler verir. Bir ottan bahseder. Eğer o otu bulursan ölümsüzlüğü de elde edersin der. Gılgamış, otu bulur ancak yılana kaptırır. Yılan da deri değiştirerek oradan uzaklaşır. Sonra da Gılgamış ile Ut-Napiştim’in kayıkçısı Ur-Şanabi, Uruk’a geri dönerler. Destan da bu şekilde biter.
Aslında bir tablet daha var ancak bu tablette anlatılanların konu bütünlüğüyle hiç alakası yok. Kim o tableti o şekilde neden yazdı bilinmiyor. Ancak bu son tablet bazı kelimelerin anlamlandırılmasına yardımcı olmuştur.
Herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar bir destan da olsa tarihi bilgiler barındırıyor.
Herkese keyifli okumalar…
··
58 görüntüleme
İnceleme yazmada her geçen gün kendini geliştiriyorsun, tebrik ederim 🙂🙂👏👏👏👏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.