Gönderi

481 syf.
·
Puan vermedi
·
20 saatte okudu
Serenade für Nadia (spoiler içerebilir)
Bu incelemesini yaptığım ilk kitap Livaneli'nin ise okuduğum üçüncü kitabı. Bu kitabın incelemesini Schubert-Serenade dinleyerek yazıyorum. Daha önce bir yerlerde duyup dinlediğim bu müzik kulağa hiç bu kadar anlamlı gelmemişti. Her notasında kitabın ayrı bir bölümü canlanıyor gözümde. Kitabı okuyup bitirdiğimde zihnimde dolaşan bir sürü soru, anı ve acı vardı. Kitaplara kendinizi kaptırdığınızda ya romanın kahramanı olur ya da tanıdık bir hikaye hissine kapılırsınız. Bu dünyada yaşayan herkes biraz bu romanın parçası, acısı, kederi veya daha fazlası... Tolstoy'a göre tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir. Tam onun dediği gibi profesör Maximilliam Wagner'ın İstanbul'a gelmesiyle başlıyor her şey. Max 59 yıl önce Hitler'in Nazi Almanya'sından karısı Nadia ile kaçmaya karar verir. Nereye gideceklerini düşünürken o yıllarda ülkemize gelen birçok profesör gibi arkadaşlarının yanına Türkiye' ye kaçmaya karar verirler ama yolculuk sırasında Nadia Nazi yanlıları tarafından alınır ve Max tek başına İstanbul'a gelir. Nadia'yı İstanbul'a getirmek için çok uğraşır. Bir gün bir gemi Romanya'dan Filistin'e doğru yola çıkar. 800'e yakın yolcu taşıyan geminin içinde Nadia'da vardır. İstanbul açıklarında gemi arızalanır. Yolcular zor durumdadır. Gemi ne İstanbul'a inebilir ne yola devam edebilir. Max Nadia'ya kavuşamaz. Birçok ülke bu vahşete göz yumar. Vahşet diyorum çünkü o gemi patlatılır. Gemi içindekilerle birlikte paramparça suya gömülür. Nadia'yı kaybeden Max bu olaylardan sonra Amerika'ya gider ve orada bir süre tedavi görür. Yıllar sonra gelip İstanbul Üniversitesinde görevli olan Maya Duran ile hikayesini paylaşıp onu acısına ortak edecek Maya onun ve Nadia'sının hakkında bir kitap yazacaktır. Hepimiz birer Nadia, Maya, Max'ız aslında kitabı okuduğunuzda daha iyi anlayacak kendinize güzel dersler çıkaracaksınız. Babaannemin ailesi yıllar önce Makedonya topraklarından Türkiye'ye gönderilmiş. Ellerinde avuçlarında hiçbir şeyleri olmayan, tek güvenceleri olan evlerini bırakıp çocuklarıyla birlikte yola düşmüşler. Yolda hasta olan, ölen onlarca insan varmış. Zor bela Türkiye'ye geldiklerinde ne yatacak yerleri ne yiyecek yemekleri varmış her şeye en baştan başlayıp kendilerine yeni bir hayat kurmuşlar. Babaannemin yıllarca dinlediği masallar gerçek birer yaşam hikayeleri. Sebebi ne olursa olsun savaş,mübadele yahut başka bir şey bu insanlar evlerini bırakmaya zorlanıyor din, dil, ırk ayrımı yapıp insanları öteleyip acımadan hayatlarına son verebiliyorlar. Bu kitap vesilesiyle onların sesi olduğu için Livaneli'ye sonsuz teşekkürler... Livaneli'nin bu kitapta dediği gibi çeşitli amaçlar peşinde, çeşitli kaygılarda akıp gidiyordu hayat. Ama kimse kimsenin hikayesini bilmiyordu. Keyifli okumalar dilerim :))
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020137,6bin okunma
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.