EZBERLEDİN Mİ ROLÜNÜ?Hayatın hikmetlerinden dolayı kafamız zaten karışık. Ben Atay’ın Hikmet’ine bir bakalım derim. Çünkü Albay’ı, Sevgi’si, Nurhayat’ı, Bilge’si ve diğerleri; hepsinden ortalama bir “Hikmet” çıkarabiliriz.
Arada kalmış, sayfalar arasına sıkışmış biri Hikmet. Hem kızdığı, hem hepsini birden kucaklamak istediği insanların, sevdiği kadınların, hatta oturduğu evin bile orta katında, arada kalmış bir insan. Bir gün, “Ben ölmek istiyorum sayın albayım ölmek!” deyip, başka bir gün, “Ben yaşamak istiyorum, yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum!” diyecek kadar arada kalmış biri.
Sen ne yaptın Hikmet?
Gerçeklerden düşlere, düşten gerçeklere sıçrayıp durdun. Kendinle birlikte bizi de savurdun! Kaç kişiydin sen aslında; biz hangisiydik?
Hayatla dalga geçemezsin, buna müsaade etmez kendileri. Sorgulamada kalsan, ötesine geçmesen öylesi daha kullanışlı olmaz mıydı?
“Değil mi albayım? Allah belanı versin Hikmet! Peki albayım.”
Başarısızlıklarının sebebini diğerlerinin üzerine yıkmakla içerinde huzur, dışarında dünya nimetleri bulacağını sandın. Kaçtığında sığındığın yeri savaş alanın yaptın ama insanlar ne yapar eder bozguna uğratır. Asla kaçamazsın. Yakalarlar.
Dert etme! Aklını korusan da bütün oyunları istediğin gibi oynayamazdın. Ancak yol boş olursa karşı kaldırıma geçebilirsin! Senin yolun çok kalabalıktı...
Ama artık yeni bir şey olacak mıydı? Belki de tüm olabilecekleri denedin ve bitirdin. Oyunlar oynamak istiyordun ya, beğendin mi peki? Dışarıdan göründüğü gibi değil. Oyunlar tehlikeli. Bir tarafta her zaman ne istediğini bilen insanlar, diğer tarafta sonrasını düşünmekten ne istediğini de unutanlar.
Her tarafta biraz bulunayım dersen bertaraf olursun.
Tehlikeli Oyunlar’da hiçbir şey kesin değil. Tıpkı yaşadığımız gerçek hayat gibi. Ve ben bu yolculuk boyunca Atay’ın bilinç akışında neredeyse kaybolacaktım.
Böylesi bir kayboluşa gönüllü olarak, bu harikulade eseri bir kez daha okurum.
(NOT: Önsözü kitap bitince okuyun derim.)