Gönderi

88 syf.
·
Not rated
BİRGÜL OĞUZ & HAH
"BEN DE CUMHURİYET GAZETESİ'nin üzerine doğdum. Sene bindokuzyüzeylül. Hemen her şey benden önce olmuş. Duydum. Kıçımda, üzerine doğduğum gazetenin kara koca puntolarının izi. Ağzımda, çiğnedikçe büyüyen bir ukde: Bir ihtimal daha varmış ve çok-hem de çok-çok güzelmiş. Onlar anlatmış, ben ellerimi dizlerime koyup oturmuşum. Kıçımdaki izlerden başlamışım üşümeye. Ağzımdaki ukdeye tane tane sütdişi dökmüşüm. Yastığımdan panzer geçmiş, ateşlenip öksürmüşüm. Ben ihtimallerin en güzelini dinleye dinleye olmuşum." Birgül Oğuz; İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat lisansının ardından, aynı üniversitenin Kültürel İncelemeler bölümünden "Oğuz Atay'da yazarlık kurumunun iflası ve edebi intihar" konulu tezi ile mezun olmuş, doktorasını ise Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamlamış, 1981 doğumlu bir edebiyatçımız... Varlık, Notos, Duvar, Remzi, İzafi, Radikal Kitap ve Parşömen gibi dergilerde öykü ve denemeleri yayımlanan Birgül Oğuz hâlâ Nazım Hikmet Kültür Merkezi ile Moda Sahnesinde metin çözümleme ve Avrupa Romanı dersleri vermektedir. "Fasulyenin Bildiği" adlı ilk Öykü kitabı 2007 yılında Yaşar Nabi Nayır Edebiyat Ödülü alan yazarımızın, bu ikinci kitabı "Hah" da 2014 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülüne değer görülmüş. Metis Yayınlarından çıkan öykü kitabımız 3 ana bölümden oluşuyor ki bu bölüm isimleri arasındaki geçişler bile enteresan ve gizemli: Tuz Ruhun-Dan-Su Ruhu...Bölüm içlerindeki alt başlıklar ise daha da ironik: Dön-Dur-De-Kırk-Devr-Değ-An-Çık "Hah"da yer alan öykülerde, ilk satırdan son satıra kadar inanılmaz ruh hallerine bürünmüş karakterler ile ölümü ve ölümün ardındaki yası sorguluyoruz. İlk bölümde ölüm ve yas kavramlarını iç kız kardeş , ikinci bölümde sevgili, üçüncü bölümde ise baba etrafında gözlemliyoruz. Literatürlere öykü olarak girmiş olmasına rağmen, şiir tadı ve ustalığında yazılmış minik bir roman gibi geldi bana. Oldukça enteresan kelimeler, kelime öbekleri, imgeler ve metaforlar eşliğinde bir novella havasında sunulan bu eseri okurken, Birgül Oğuz'un akademik başarısı asla gözümüzden kaçmıyor. "Bindokuzyüzeylül" adı altında 12 Eylüle ve akabinde yitirilmiş ihtimallere, gidenlere, kalanlara, korkulara ve endişelere de inceden dokunan bu minik kitabı herkesin okumasını öneriyorum.... ***Babalarsa sevilmeye gelmiyor. Babalar bir kere sevildi mi hemen kısalıp ölüyor. Buna önce yas, sonra yasa deniyor. ***Hem biz niçin doğunca ölmedik, rahimden çıkınca son soluğumuzu vermedik? Alacağın alacağın alacağın olsun dünya! ***Pis faşistlerin göbekleri çatlamıştı işçi köylü kanı içmekten ama gün doğmuş hep uyanmıştık. ***Dünya hafif, insan eti ağır, diyorlar. İnsanın canı ezelden beri toprakla tıkalı, diyorlar. Teker teker gelip hep bir ağızdan diyorlar: Dünya, ah dünya, kötü işlenmiş bir günah dünya! ***Aklımın çatalında makas değiştirir upuzun bir cümle, geniş zamandan geçer, mıhlanmış zamana devrilir. ***Onlar mı? Onların kabesi vardı. Bizim kabemizse başkaydı. Her sabah toplanıyorduk çevresinde ekmek kırıntılarının, cam bir tuzluğun ve çelik kaşıkların. "Bak," diyordu baba, elinde bir şeftali çekirdeği, "bir şeftali bin şeftali demektir."
Hah
HahBirgül Oğuz · Metis Yayıncılık · 2012366 okunma
·
104 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.