Gönderi

104 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 hours
Okumayan bin pişman
“Kuşlar tutsak yaşayamazlarmış. Ya çocuklar? Onlar tutsak yaşayabilirler mi?” Bir oturuşta okuduğum, bittikten sonra elimden bırakamayıp boş boş duvarlara baktığım ve özellikle son sayfalarında gözyaşlarımdan dolayı yazılanları okuyamadığım bu muhteşem eseri incelemek benim için bir hayli zor olacak. Romanda bize küçük Barış’ı anlatmış Feride Çiçekoğlu, dünyaya gözlerini hapishane duvarları arasında açmış olan ve hiçbir zaman dışarda koşup oynayamamış küçük Barış’ı. Kitap Barış’ın çok sevdiği İnci’nin cezasının bitip dışarı çıkışıyla başlıyor ve tamamında biz Barış’ın İnci’ye yazdığı, daha doğrusu yazdırdığı mektupları okuyoruz. Kücük bir çocuğun böyle bir ortamda büyümesi ve gerçek dünyayı bilmemesi halinde iç dünyası, rüyaları ve bilinçaltı çok başarılı bir şekilde ifade edilmiş. Yer yer küçük göndermelerle de gülümsetiyor tabii. Beni en çok etkileyen de mahkumların -yani aslında hepsi Barış’ın dostu olmuştur- neden içeride olduğudur. Buna kitaptan alıntılarla biraz değinmek istiyorum. Sevim yazdığı bir şiir yüzünden gelmiş buraya. “İyi yazmadın diye mi geldin?” diye sordum. “Yok,” dedi, “iyi yazdım diye.” Düşünmek ciddi bir işmiş. Hatta Nuran’ı düşündüğü için atmışlar buraya. Öyle söyledi “Nişanlın neden kafeste?” diye sordum. Halkını sevdiği içinmiş. “Sen niye buradasın?” diye sordum Nevin’e. O da halkını sevdiği için buradaymış. Ben büyüyünce halkımı hiç sevmeyeceğim. Halkını sevenler hep kafese giriyor. Sen Filiz’i tanımazsın. Sizin koğuşa yeni geldi. Kitap okuduğu için getirmişler. Haksızlık yapan bir amirini şikayet etmiş. Ana amirini değil, onu getirmişler buraya. “Yalan söyleyen adamı koskoca televizyona çıkarırlar mı?” Çıkarırlarmış. “Bana kızıyorsun yalan söyleyince. Ona kızmıyor musun?” “Biz o yalanlara kızdığımız için buradayız,” dedi Zeynep. Bu satırları okurken buruk bir tebessüm oluştu yüzümde. Aynı şekilde barışın kuşunu çok sevmesi ve babası almaya geldi diye ondan vazgeçmesini de... Çünkü babasının onunla yeterince ilgilenmediğini, ayrıca annesinin geceleri usul usul ağlama sebebinin de babası olduğunu anlıyor ve üzülüyordu küçük Barış. O yüzden bari kuşunun babası onunla ilgilensin mutlu bir yuvaları olsun istiyordu. Kitapta çok sık rastladığımız uçurtma simgesi de burada tabii ki bizlere özgürlüğü çağrıştırıyor. Hayatı boyunca dört duvar arasında yaşamış olan bu küçük çocuğun aslında özgürlük kavramından bile habersiz olduğu ve ağır bir şekilde öğrendiğini görüyoruz. ~~ Annemi üç tane ağabey götürdü hastaneye. Tüfekleri var hepsinin. Annem kaçarsa annemi vururlarmış. Ama annem kaçmadı. ... Ağabeye dedim ki: “Bak, uçurtma kaçmış!” “Hani bakayım, nereden kaçmış?” “Bizim göğümüzden kaçmış. Ama sakın onu vurma!” Ağabeyin gözleri doldu ben böyle deyince. Ağabey uçurtmayı vurmadı. Belki annemi de vurmazdı. O uçurtma nasıl kaçmış İnci? ~~ Uçurtmayı Vurmasınlar elinizden bırakamayacağınıza emin olduğum bir kitap. Lütfen daha fazla zaman kaybetmeden okuyun. Gerek dili, gerek küçük bir çocuğun ağzından anlatılan doğallığı, gerek akıcılığı her şeyi tam anlamıyla muhteşemdi. Yakın bir zamanda filmini de izlemeyi düşünüyorum. Kitabı okumuş veya filmi izlemiş olan varsa yorumlarda buluşalım, sağlıkla kalın.
Uçurtmayı Vurmasınlar
Uçurtmayı VurmasınlarFeride Çiçekoğlu · Can Yayınları · 202212.1k okunma
··
29 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.