Gönderi

104 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bir Cezaevi Yargıcı Ne İş Yapar?
Öncelikle Camus ile tanışmamış olanlara ve onun felsefesine uzak olanlara bu kitabın bir çırpıda okunacak bir roman olmadığını söylemek istiyorum. Kitapta tek bir mekan ve tek bir kahraman var. Kahramanımızın daha çok kendi kendine konuşur gibi anlattığı felsefik bir roman aslında. Camus ile yeni tanışacak olanlara, onu anlamaya diğer kitaplarıyla başlamalarını tavsiye ederim. Kitaba gelecek olursak; kahramanımız Clamence, Amsterdam'da Mexico City adındaki bir barda tanıştığı bir adama pek çok açıdan kusursuz görünen hayatını anlatmaya başlar. O anlattıkça bunun bir itiraf olduğunu anlarız. Clamence meslek hayatında kusursuzdur, saygın, varlıklı ve çapkındır. Ama bu hayatın bir de içyüzü vardır. Kahramanımız hiç çekinmeden o içyüzü gösterir işte bize. İlk başlarda bunları niye anlatıyor deriz ama sonradan görürüz ki büyük bir oyun hazırlanmaktadır. Hepimize hazırlanan bir oyundur bu. O itiraflar o kendini yargılamalar boşuna değildir. O kendini yargıladıkça biz de kendimizi değerlendirmeye, kendimizi yargılamaya başlarız. Kahramanımızın da istediği budur zaten. "Kendimi ne kadar suçlarsam, o kadar sizi yargılama hakkına sahibim. Daha iyisi, sizi kendinizi yargılamaya kışkırtırım, bu da beni öylesine ferahlatır." (97. syf) O kadar da anlatma, benim keyfim kaçar diyenleri bu noktada uyarıyorum! Peki her şey mükemmelken sorgulamalar neden mi başlar? Kahramanımız bir akşam, bir köprüden geçerken bir ses duyar. Birinin suya atlamış olabileceğini düşünür ama hiçbir şey yapmaz. Kimseye de haber vermez. Birkaç gün gazeteleri de okumaz ve bu olayı unutur. (Clamence'in buradaki kayıtsızlığı bana Meursault'u hatırlattı.) Kahramanımız bu olaydan iki üç yıl sonra yine bir akşam bir köprüden geçerken arkasından bir kahkaha sesi geldiğini işitir. İşte o zaman unutmayı seçtiği her şeyi hatırlar ve düşüş başlar. Clamence artık Paris'te soylu bir avukat değil Mexico City'de (bar) bir cezaevi yargıcıdır. Ve hatta orada vaaz veren bir papadır. "Hasılı, dilediğiniz anlamda alın bunu, ama ben bir esir kampına papa olarak atandım." (84. syf.) "Bu cezaevi yargıçlığı mesleğini şu an icra etmekteyim. Genellikle bürolarım Mexico City'dedir. Ama büyük yetenekler işyerinin ötesine de uzanır. Yatakta bile olsam, ateşli bile olsam, çalışırım. Bu meslek esasen icra edilmez, her an nefes gibi solunur." (91. syf) Velhasıl bu cezaevi yargıcının katı, acımasız tutumu kendine yöneliktir esasında. Kendini yargılarken size de pek çok açıdan kendinizi yargılattırır. Ve bunu ustalıkla yapar. "Tüm erdemlerimin ön yüzünün böylece daha az etkileyici bir arka yüzü de vardır." (62. syf) Siz de kendinizle yüzleşmeye hazırsanız kitabı okuyun derim. Ama unutmayın gerçekler can sıkıcıdır. ;)
Düşüş
DüşüşAlbert Camus · Can Yayınları · 201915,4bin okunma
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.