Sevgili Dost,
Her defasında bu iki kelimeyle başlıyorum mektubuma. Çünkü bu iki kelimeden her biri, gücünü diğerinden alıyor. Sevgili olunmadan dost, dost olunmadan sevgili olunmuyor.
Beğendiniz mi.? Ben çok beğendim. Hatta o kadar ki bunu diğer alıntılarımla beraber paylaşmadım. Daha sonra daha sonra diye diye yine erteledim. Ve tuhaftır ki inceleme kısmına yazmak nasip oldu. Güzel de oldu. Çünkü geceden beri nasıl başlayacağım diye düşünüyordum. Sonra dedim ki sevdiğim bir alıntıyla başlayayım. O bize Sevgili Dost diyerek başladığını ve nedenini anlatmış. Acaba? Acaba bizimde var mı bu şekilde başlayabileceğimiz bir dostumuz..? Cicero bir sözünde 'Dost insanın bir ikinci kendisidir' diyor. Ve bende şunu ekliyorum. Her insanın bir ikinci kendisi olmalıdır. Hira dağı misali. Ayağını çukura kapatan Hazreti Ebu Bekr misali.. DOST misali.. Niye bir kendin yetmiyor mu? Diye soracak olursanız. Yetmiyor, kimseye yetmiyor ki. Değil mi ki kendimizden kaçışlarımız yine kendimizle kalıyor. Değil mi ki bu dünya tek başımıza ağır geliyor.. Bu zamanda dost mu kaldı ki. Dediğini duyuyorum. Kitapların her zaman dostun olsun. İnsanlar üzer, insanlar yarım bırakır. Kitaplar hep sessizdir. Ve kimi zaman kendileri yarım bırakılır..
Kitaba gelince, bitirdikten sonra kardeşlerime verdim. Alın odanızda dursun mutlaka okuyun dedim. Ama dayanamadım aldım. Şuan bende. İçini açıp bi kaç satır okuyorum ve tekrar tekrar okusam, tekrar tekrar huzur duyarım.
Bu kitap, 6 senedir paslanmak üzere rafa kaldırdığım yazar olma isteğimi geri getiren kitap.
Bu kitap, beni düşündüren, her alıntısını dikkatle okuduğum kitap.
Bu kitap yaralıyken iyileştirdiğim kitap... [2. El almıştım ve ortasından ayrılmıştı. İyileştirdim diyorum ama babama yaptırdım :)]
Bu kitabı, bu yazıyı okuyan, okumayan herkese tavsiye ediyorum. Sizde edin..
Selametle...