Merhaba arkadaşlar;
Huzur kitabını dün, uzun bir yolculuğu geride bırakan varış noktasındaki yorgun yolcular gibi bitirdim. Bu okuma süreci benim için biraz değil epey zor oldu. Malum yazıldığı dönem itibariyle Huzur daha çok Arapça ve Osmanlıca olmak üzere birçok Arapça kökenli eski Türkçe kelimeleri içeren cümlelerden oluşuyor. Bir taraftan bu kelimelerin anlamlarına sözlükten bakıp bir taraftan romanın ruhunda kalmak pek mümkün olmuyor. Ancak bu durum sizi zamanının ötesine geçebilecek güçte olan kitaplardan bir tanesi Huzur ‘u okumaktan alıkoysun istemedim. Bu yüzden Huzur kitabını okuyan ya da okumayı düşünen okurlar için kendi notlarımı buraya bırakıyorum. Sevgiler…
Acuze: Yaşlı, çirkin ve huysuz kadın
Aksülamel: Tepki, reaksiyon
Allame: Çok ve derin bilgili
Alagarson: Oğlan saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı
Amil: Bir olayın, bir işin olmasına yol açan, bir işi yapan
Ameliye: Uygulama, işlem
Angaje: Sözlü ya da yazılı olarak bir yüküm altına girmiş, bir söz veride bulunmuş olan.
Atıfet: İyilik, bağış, karşılık beklemeden gösterilen sevgi
Avdet: Ayrılmış bulunan yere geri gelme, eski yere dönüş
Berdevam: Sürüp gitmekte olan
Belagat: İyi konuşma, sözle inandırma
Behemehal: Her durumda, ne olursa olsun, kesin biçimde
Bittabi: Doğal olarak, doğallıkla
Cehdi: Çabalayan
Çolpa: Bir ayağı sakat olan
Daüssıla: Yurtsama
Deruni: İç İle ilgili
Doktrin: Öğreti
Enfusi: Öznel
Estet: Güzelden anlayan ve güzeli en yüce değer sayan
Etajer: Rafları olan, kapaksız ve taşınabilir dolap
Fasıla: Ara, aralık, kesinti
Faşetme: Gizli olanı açık etmek, ortaya dökmek
Filhakika: Doğrusu, gerçekten
Füsun: Büyü
Fütuhat: Zafer, yengi
Gudde: Beze
Halita: Alaşım
Hassa: Özgülük
Haşiye: Dipnot
Hendese: Geometri
Hodbin: Bencil
Hulasa: Özet
Ittırad: Sıra ile birbirini takip etme, ritmik
Izrar: Zarar verme
İçtimai: Toplumsal
İfrit: Kötü kimse
İfraz: Salgı
İhtar: Uyarı, bir şeyi birine anımsatma
İhata: Kuşatma
İhtibas: Hapsolunma, hapsetme
İhtiyat: Herhangi bir konuda, ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma
İhsas: Üstü örtülü olarak anlatma, sezdirme
İktifa: Yetinme
İkrar: Saklamayarak söyleme, açıkça söyleme, bildirme
İlga: Bir şeyin varlığını ortadan kaldırma
İltica: Sığınma
İlca: Zorlama
İnsiyak: İçgüdü
İnkıraz: Batmak, çökmek
İnhina: bükülme, eğrilme
İntibak: Bir duruma, bir ortama uyma, alışma
İptila: Bir şeye düşkünlük, tutkunluk, alışkanlık
İptidai: İlkel
İstihsal: Üretme
İstihza: çok kalabalık pek çok, alay
İstihfaf: Aşağılama, hor görme
İstintak: Sorgu, sorgulama
İstiare: Ödünç, eğreti
İstidat: Yetenek
İstiğna: Önerilen bir işe karşı isteksiz davranma
İstihale: Biçim değiştirme, başkalaşım
İstidat: Yetenek
İstikrah: İğrenme, tiksinme
İştirak: Ortak olmak, katılmak
İştiha: İstek, arzu
İştiyak: Güçlü istek, özlem
İtiyat: Alışkanlık, huy
İtisaf: Haksızlık, yolsuzluk
İtikat: İnanç
İzafe: (bir söz, davranış vb bir şeye ya da bir kimseye) mal etme, bağlama
Kabil: Olabilir, olanaklı
Kalebent: Kaleye kapatılma cezası
Kesafet: Çokluk, sıklık, sıkışıklık
Kesif: Yoğun
Lalettayin: Özensiz gelişigüzel bir biçimde
Lahit: Duvarları taştan ya da tuğladan, üstü taş bir kapakla örtülü mezar
Ledün: Tanrı katı
Maarif: Bilgi, kültür
Mabude: Tanrıça, tapılacak ölçüde sevilen kadın
Mağrip: Batı
Mahmur: Sarhoşluğun vermiş olduğu uyuşukluk, sersemlik içinde bulunan
Mahud: Bilinen, sözü edilen
Mahbus: Hapsedilmiş olan
Mahfaza: İçinde bir şey saklanan kap
Mahrek: Yörünge
Marazi: Hastalıkla ilgili
Marşandiz: Yük treni
Masiva: Dünya, kainat, tasavvufta alem
Maşrık: Doğu
Mefhum: Kavram
Meftun: Gönül vermiş, tutulmuş
Merhale: Aşama, evre
Mevkuf: Tutuklanmış olan kimse, tutuklu
Miyar: Ölçü, ölçüt ayar
Muadele: Denklik, eşitlik
Muayyeniyet: Belli olma durumu, belirlilik
Muaşeret: Birbiriyle toplumsal ilişkiler içinde bulunma
Muaşaka: Birbirini sevme, aşık olma, sevişme
Muganniye: Şarkıcı
Muhasara: Kuşatma, çevirme
Muhayyile: Hayal etme gücü
Muharrir: Yazar
Mukavvi: Güç verici
Mukabil: Karşılığında
Mukaddeme: İlk söz, başlangıç
Mukadder: Alın yazısında var olan, alında yazılı olan
Munis: Cana yakın
Murakebe: Gözetlemek
Mustarip: Acı çeken, ıstırabı olan kimse
Musandıra: Yatak yorgan konulan yüklük
Muttasıl: Bitişik durumda, yan yana
Mutasarrıf: Bir şeyi elinde bulunduran ve o şey üzerinde kullanma hakkı bulunan
Mutat: Her zamanki, alışılan, alışılmış
Muvazene: Denge
Muvazi: Koşut
Muvazaa: Danışık
Muvaffakiyet: Başarı
Muzlim: Bilinmeyen, şüpheli
Mücerret: Soyut
Mücrim: Suçlu
Müdrik: Aklı ermiş, anlamış
Mühmel: İhmal edilmiş, bırakılmış
Münteha: En son yer, nihayet
Münevver: Aydın
Münhani: Eğri, izohips
Müntehir: İntihar eden kimse
Müphem: Açık seçik olmayan, belirsiz
Mürailik: İki yüzlülük
Müreffeh: Varlık, bolluk içinde iyi bir yaşam süren
Müstahzar: Kullanıma hazır bir duruma getirilmiş
Müstehlik: Tüketici
Müstakil: Bağımsız
Müstahsil: Üretici
Müstear: Eğreti, takma
Müşahede: Gözlem
Müşahit: Gözlemci
Mütemadiyen: Hiç ara vermeksizin, sürekli bir biçimde
Müteahhit: Üstenci, yüklenici
Müteessir: Üzülmüş, üzüntülü
Mütalaa: Ders çalışma, okuma, irdeleme
Mütereddit: Duraksamalı, ikircikli
Müverrih: Tarihçi
Namütenahi: Ucu bucağı olmayan, sonsuz, sınırsız
Nefti: Karaya yakın koyu yeşil
Nefyetmek: Sürgün etmek
Nekahet: Bir hastalığı geçirdikten sonra sağlıklı duruma geçme durumu
Nezir: Adak
Santimantal: İçli, duygulu
Sarahat: Açık, belli, anlaşılır olma durumu
Sathi: Üstünkörü, yüzeysel
Sefine: Gemi
Serhat: Sınır boyu
Sevkıtabii: İçgüdü
Şümul: İçine alma, kaplama, kapsama
Taaccüp: Şaşkınlık, şaşma
Taassup: Bağnazlık
Tabiye: Hazırlama, yerleştirme, taktik
Tahassüs: Duygulanma, duygulanım
Tahdit: Çevresini daraltma, sınır koyma, sınırlama, kısıtlama
Tagallüp: Baskıcılık, zorbalık
Tahaffuz: Barınma, korunma
Tahlil: Çözümleme
Taksim: Parçalara ayırma
Tasavvur: Zihinde canlandırma, tasarım
Tasallut: Saldırma, sataşma
Tashih: Yanlışın yerine doğrusunu koyma, düzeltme
Tasnif: Sınıflandırma
Tavizat: Taviz, ödün
Tecrit: Soyutlama, ayrı bir yerde tutma
Tecessüs: Kendini ilgilendirmeyen şeyleri, belli etmeden öğrenmeye çalışma
Teganni: Şarkı söyleme
Tedai: Çağrışım
Teessür: Üzüntü, duygulanma
Teheyyüç: Heyecanlanma, coşma
Telakki: Görüş, anlayış
Temessül: Benzeşme
Temayül: Bir yana eğilme
Tenakuz: Çelişki, çelişme
Tertibat: Düzenleniş, düzen
Terkip: Bileşim, tamlama
Teşrifat: İlişkilerde kurala göre davranma
Teşerrüf: Bir kimseyle tanışmaktan onurlanma
Tevekkeli: (Olumsuz eylemlerde) boş yere, boşuna, amaçsız
Tirşe: Yeşille mavi arası renk
Ufki: Yatay
Usare: Özsu
Uzlet: Toplum yaşamından kaçarak tek başına yaşama
Uzviyet: Organizma
Vahdeti vücut: Varlık birliği
Vazıh: Kuşkuya yer bırakmayacak denli açık olan, açık belli
Vehim: Kuruntu
Velut: Doğurgan
Vuzuh: Açık olma durumu, aydınlık, bellilik
Yekpare: Bir tek parçadan oluşan, bütün
Zaviye: Köşe, yaklaşım, görüş