Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
FREUD DÜŞÜNCESİNİN BÜYÜKLÜĞÜ VE SINIRLARI Spinoza, Marx, Hegel, Sokrat gibi düşünürler gerçeği kurtuluşun tek yolu olarak görüp akıllarına uyarak yaşamışlardır. Freud ise gerçeğin bilinçli düşüncede olmadığını, düşünülmek istenmediği için biliçaltına bastırıldığını öne sürmüştür. 'İnsan bastırma olayını yok ederse iyi olur' der. 1.BÖLÜM:BİLİMSEL BİLGİNİN SINIRLILIĞI Freud'un düşünce sistemini anlamak zorunlu yanlışları anlamaktan geçer. Yanlışların sebepleri de yeni düşünce ve kısıtlayıcı sınıflamanın çelişkisidir. Düşünürün teorisi çağın ruhuna uygun olmalıdır. Her toplumun kendine ait toplumsal süzgeci vardır. Süzceçten geçmeyen şey söylenmeyen düşünce olarak kalır. Düşünür çok uğraş verirse düşünce kabul görüp toplumda kendine yer bulabilir. Insanlar sadece toplumsal gerçeğin saptırılmadan tanınabildiği toplumda aklını kullanıp gerçeği saptırmadan söyleyebilir. Gerçek tarihe bağlı değişken ve görecelidir. Freud açısından 'düşünülemez' dolayısıyla 'aşılamaz' gerçekleri iki maddede toplamıştır Fromm. Ilki; Burjuva materyalizmi teorisi yani maddesiz güç, güçsüz madde olamayacağını savunur. Freud da bu akımın etkisinde kalmıştır. Bu nedenle fizyolojik nedeni olmayan ruhsal etkileri anlayamadı. Hedefi insana özgü tutkuları anlayabilmekti. Ancak fizyolojik ve psikoloik ilişkinin belirgin olduğu olayı gözlemledi yani cinselliği. Ikincisi; Freud un ataerkil-otoriter burjuva bakış açısından kaynaklanır. Kadın-erkek eşitliği ve erkeğin birçok yönden üstün olup bunu egemenlik aracı olarak kullanmaması imkansızdır der. Freud un ait olduğu sınıfın düşünce biçimlerini sisteminin heryerinde görebiliriz. Freud un terapisinin hedefi denetlenemeyen güdüleri derine inerek denetlemekti. Güçlü azınlık güçsüz çoğunluğu yönetiyorsa insan psişesi için de aynı şey söylenebilir. Freud a göre kadınlar narsist, sevmeyi bimeyen cinsel açıdan da soğuk insanlardır. Bu görüşünün sebebi yaşadığı dönemdeki orta sınıf kadınların soğuk olmasından kaynaklanıyor eğer üst sınıftan hastaları olsaydı yargısı değişebilirdi. Freud 'sevilecek nesne' den bahseder yani sevilen kişiden. Sevgi nesneye bağlı olan cinsel enerjidir. Erkekler için sevgini onların ihtiyaçlarını gideren kişilere olan bağlılıktır der. Sevmenin bizi zayıflattığını sevilmenin yani sahip olmanın mutlu ettiğini savunur. Buradan Oedipus Kompleksine ulaşabiliriz. Bu tür toplumlarda erkek bağımlıdır ancak bunu kabul etmek istemediğinden kadına sahip olmak ister. Burada Freud ataerkil toplumlardaki olguyu genele yayma hatasına düşer. Freud un teorisinin bilimsel olmadığını savunmak psikoloji uzmanları tarafından moda olmuşur. Onların duygusal bir bilimsel yöntem anlayışları vardır. Teorini gerçeğe yakın olması hep aynı sonucu vermesine ve tekrarlanabilmesine bağlıdır. Bu yöntem yaratıcı yeni şeyler keşfetme ve yaratıcı düşünme özelliğini yok eder. Freud yöntemini incelediği nesneye ve olaya uydurmaya uğraşırdı. Tüm kişilik anlaşılmadan kişilike yer alan şeylerin anlaşılması mümkün olmadığını söylerdi. Freud her sevgi göstergesinin ardında bastırılmış nefretin, korkunun saldırganlık, güvensizliğin ise gurur ile gizlenmiş olabileceğini ve daha pek çok bu tarz şeyi söyleyen ilk kişidir. 2.BÖLÜM: FREUN UN BULUŞLARININ BÜYÜKLÜĞÜ VE SINIRLARI Freud bilinçdışı eğilimlerin ilk farkına varan kişi değildir ancak kendi sisteminde temel alan ilk kişidir. Düşünmek ve olmak eylemlerinin birbirinden farklı oluşından yola çıkar. Freud un bu düşüncesi her zaman düşündüğümüz gibi olmadığımızı söylediği içim önemlidir. Bu görüş samimiyetin yeterliliğini kısıtladı, insanlar her zaman bir şey saklıyor olabilirdi. Patolojik şeylerin bastırdığımız cinsel dürtülerimizin bir ürünü olduğunu savunmuştur burada ki hatası burjuva toplumunu tüm uygurlara özdeş kabul edip genellemesiydi. Freud un teorilerinden biri de Oedipus Kompleksidir. Bu kompleksin her çözülmemiş nevrozun temelinde olduğunu düşünür. Çocukların cinsel dürtüleri 4-5 yaşlarında uyanmaktadır ve bu erkek çocuk annesine bağlılık ve cinsel istek geliştirir. Babasını rakip sayar ve düşman olur. Çoğu yetişkin erkekde bağlılığın sürdüğü ve eşlerinde de bunu aradıkları gözlemlenir. Annenin şefkati eksikse çocuğun ruh sağlığıda bozulur. Yetişkinliğin zorlukları ve çocukluğa duyulan özlem arasınaki çelişik durum tüm nevrotik anksiyetelerin kaynağıdır diyebiliriz. Freud un yanlışa düştüğü yer ise anne bağlılığının cinsel olarak açıklamasındandır. Kompleksin diğer bir yanıda babaya rakip olma ve onu öldürme isteğidir. Ataerkil yapıda olan toplumlarda çocuk babasının isteği doğrultusunda hareket eder. Babanın yerini almak için kabul görmek ister. Böyle bir bastırma nefrete ardından da yok etme isteğine dönüşebilir. Freud bunun nedenini ataerkil zihniyetten ziyade cinsel bir düşmanlıktan meydana geldiğini düşünür. Fromm ise baba gibi güçlü olma ve anne sevgisi kazanma güdüsü vardır der. Freud bu kompleksi Oedipus mitosuna dayandırmıştı ancak Oedipus ve annesinin hiç duygusal bir bağı olmamıştı burada da asıl vurgulanananın oğulun babaya galip gelme ve yerini alma isteği olduğunu anlıyoruz. Freud un diğer teorilerinden biri de yansıtmadır. Tedavi edilen hastaların doktorlarına bağlılık gösterdiğini farketmiştir. Bu bağlılık iyi yönlü ve kötü yönlü şekilde ortaya çıkabilir. Yansıtma ve bağlılık hastanın doktora aşık olmasına neden olabilir. Freud a göre doktora karşı duyulan pozitif ya da negatif bağlılık çocuklukta ebeveynlere duyulan bağlılığın bir yansımasıdır. Temelinde bulunan duygu çaresizliktir. Yansıtma olayının psikanaliz sırasında oluştuğunu anlayan Freud rahat bir koltuğa yaslanıp doktoru görmeden sadece sesiyle yönlendirildiği o klişe yöntemi tasarlamıştır çünkü hastanın zihninin temiz kalmasını istemiştir. Ancak bu bir yanılgıdır hastaya görünmemek tanınmak için engel değildir. Toplumsal yansıtmada aynı psikoanalitik yansıtma ya benzemektedir. Toplumdaki insanlar kendilerini çaresiz ve güçsüz hissediyorlar ise kendilerini adayabilmek için başka şeylere gereksinim duyarlar. Birey libidosunu (yaşam enerjisi) ya kendine ya da çevresine yönlendirir. Freud narsizm kişinin kendine yönelttiği cinsel arzuyu yaşam içgüdüsünün bütünleyicisi olduğunu savunur. Narsizmin ilk ana düşüncesi psikozdur. Bu tabiki yalnızca çocuklarda rastlanmaz yetişkinlerde de görülür. Freud narsizim teoriside libido temelli yaptığı için daha parlak fikirler bulmak yerine düşüncelerinde bir bakıma sıradanlık görülür. Hümanizm narsizmin azaltılmasını ngörür fakat yaşamı devam ettirebilmemiz için de ihtiyacımız vardır. Freud yine yaşadığı toplum dolayısıyla narsizmin sevginin kaarşıtı olduğunu göremeyim hataya düşmüştür. Narsist biri için gerçek olan şey kişinin yine kendisidir. Bu kişiler kendine güvenen içlerinde şüphe olmayan insanlar olduğundan ortalama insanlar onlara imrenir. Narsizm kavramı egoizmle çok karıştırılır. Egoistler bencildirler ve narsistler gibi çevrelerini kendi hayal dünyalarında olduğu gibi sanmazlar. Narsizm birçok farklı maske altında gizlenebilir ve bu maskeler bilinçsiz kullanılır. Freud un karakter kavramı da çok önemlidir,çünkü insanı bütün olarak inceler. Dinamik katkter denilen dengeli ve farklı tutumların bir arada olması olayını psikolojiye kazandırmıştır. Dört adet ana karakter şekli vardır der ve bunlar: oral-alıcı, oral-sadist,anal ve genitaldir. Tüm insanlar bu dönemlerden geçer ancak bir çoğumuz birisinde takılırız. Oral-alıcı karakter, herşeyi dışarıdaki insanlardan bekler, onlara bağımlı ve muhtaçtır. Son derece pasif ve itaatkardırlar. Oral-sadistik karakter, bu da her şeyi dışarıdan bekler fakat farklı olarak zorla, baskıyla elde eder. Anal-sadistik karakter, yeniliğe açık değildir. Titizlerdir aynı zamanda elleri açıktır ve oldukça inatçı bir karakterleri vardır. Bu üç karakter de nevrotiktir. Freud un Genital dönemi burjuva ve orta sınıfı kapsar ve merkezinde sevgi vadır. Bu karakterlerinde oluşmasında da hayatta kalma iç güdüsü ön plandadır. Hayatta kalma içgüdüsü harcindeki tüm devasa arzu, isteklerin cinsel temelli olduğunu söyler. Çocukluk dönemşnde meydana gelen cinsel eğilimler henüz organlar için söz konusu değildir. Freuda göre erken çocukluk dönemi çok önemlidir. Ona göre insanın kişiliği bu dönemde şekillenir ve büyük oranda bu şekillenme de değişiklik olmaz. Freud un burda ki hatası ise kalıtım ve çevreyi önemsememesinden aynı zamanda da çocukluk anılarına olabileceğinden fazla önem vermesinden kaynaklanmaktadır. 3.BÖLÜM: FREUD UN RÜYA YORUMU TEORİSİ Kendimizi tanımamız ve anlamamız için rüyalarımızı çözümlememeiz gerekir. Freud rüyalarımızı anlayabilmemiz açısından bizim için bunu somutlaştırmıştır. Rüyalarımız sayesinde kendi bilinçaltımızdaki duygu, düşünce, fikirleri görebiliriz. Freud bizlerin uykumuzda birçok güdünün etkisi altında olduğumuzu savunur ayıca bu güdüleri bir şekilde karılamazsak eğer uyandıpımzda bu istek ve arzular katlanarak büyüyecektir. Antitez olarak kabusları öne sürüp Freudu yanıltmaya çalışmışlardır ancak freud bu durumu da açıklamıştır ona göre kabusların sebebi insanın içindeki sadizm ve mazoşizmdir. Fromm a göre ise gördüğümüz rüyaların bir çoğu arzu istekten ziyada duygu, duşunce ve yargılarımızın bir ürünüdür. Aslında rüyalarımız bizim isteğimiz doğrultusunda şekillerini alırlar. Freud un da rüyasında gördüğü kısım aslında altında daha bir çok şeyi gizler. Sonrasında bu durumla çocukluğunu suçlar. Sansür ibaresini bulmuştur yani bu demek oluyor ki gördüğümüz rüyalar bize anlamlarını açık etmiyor biz kendimiz bını düşünüp çözümlemeliyiz. Gördüğümüz imgeler hem evrensel hemde raslantı sonucu olabilirler. Raslantısal semboller rüyayı gören kişiye özgüdür. Rüyasını tanımlayabilmek için kişi tanımamız gerekir ki bir fikrimiz olsun. Evrensel olanlar ise bariz bir şekilde tek bir şeyi çağrıştırırlar fakat Freud buna katılmaz cinsel dürtüler dışında kalan tüm rüyaların raslantısal olduğunu savunur. Freud un rüyalarımızın arzulardan oluştuğu fikri büyük önem arz etmekteydi fakat bunu genelliyor oluşu onu yine sınırlamıştı. 4.BÖLÜM: FREUN UN İÇGÜDÜ TEORİSİ VE BUNUN ELEŞTİRİSİ Freud un sonuncu teorisi yaşam ve ölüm içgüdüleri üzerinedir. Bu yeni ikilem cinsel ve benlik iç güdüleri arasındaki ikilemin yerini almıştır. Bu varsayıma başta Freu da pek güvenmez. Ölüm iç güdüsü dış dünyaya ve diğer canlıara karşı yıkıcılık güdüsüdür. Libidonun işlevi yıkıcı içgüdüyü etkisiz kılmaktır. Yıkıcı içgüdünün bir kısmı da cinsel fonksiyonun emrine verilir bu sadizmdir. Orada libidoyla birleşerek mazoşizmin kaynağını oluşturur. Freud toplumunun düşünce yargılarına son derece bağlıydı o yüzden fikirlerinin bazıları günyüzüne çıkabiliyordu. Gerçeği olduğu gibi değil kafasına uyduğunca kavrıyordu. 5.BÖLÜM: PSİKANALİZ RADİKAL BİR TEORİ OLMAKTAN ÇIKIP NEDEN UYUM ARAYAN BİR TEORİ HALİNE DÖNÜŞTÜ Freud normalde öyle olmamasına rağmen bastırma ve bilinçdışı açısından kesin kararlıdır. Freud un en büyük buluşlarından birisi de düşüncelerimizin yalnızca küçük bir bölümünü bilinçli kısmın oluşturuyor olmasıydı büyük çoğunluğu bilinçaltımız oluşturuyordu. Bilinçli bir şekilde oluşan arzularımızın altında aslında biinçalt arzuları gizlidir. Genelde orta sınıftan oluşan paikatrlar cinsel özgürlüğü yani bir nevi cinsel anarşizmi destekleyip savunuyorlardı. Freud un geri kaldığı başka bir yer daha vardı. Es ve ben kavramlarını bulmuştu. Es kültürden yoksun kısımı temsil ediyor ben ise elit kısımı temsil ediyordu. Yönetim kısmı ben ile ilgiliydi es ise biçim vermekle görevliydi. Fakat şöyle bir durum var ki eğer Freud özgür bir toplumda yaşamışolsaydı böyle bir tanıya varamazdı. Psikanaliz toplumsal durumla da alakalıdır, bu nedenle radikal bir teriden topluma uyumu amaçlamış olan bir teoriye ulaşması aslında olası bir durumdu çünkü bunun başrolünde olan hastalar ve doktorlar aynı sınıfa mensuptu. Gamze ARSLAN
Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları
Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve SınırlarıErich Fromm · Say Yayınları · 2016181 okunma
·
157 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.